14 Mayıs kim için çıpa?

Benim yaklaşık bir yıldır söylediğim seçimin 14 Mayıs'ta yapılması idi. Salı günü MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, "Mayıs ayı içinde bu işi bitirelim, sözü ve kararı hep birlikte aziz milletimizin kutlu iradesine tevdi edelim" açıklamasından sonra dün de Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimiz 14 Mayıs'ta 6'lı masaya 'Yeter' diyecek” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu geçmişte, “Seçim 6 Nisan’dan önceye alınacaksa onay veririz” demesine rağmen bu açıklamalar sonrasında “Sandıklar gelecek. 14 Mayıs'ta seçim olacak. Sandığa gideceğiz” dedi. Akşener, “Mayıslar bizimdir” şeklinde bir paylaşım yaptı. Gültekin Uysal ise “14 Mayıs 2023 yerli ve milli şefe karşı 'Yeter söz milletindir' diyeceğimiz gün olacaktır" dedi.

Bakıldığında herkesin 14 Mayıs tarihini başka başka gerekçelerde ‘çıpa’ olarak kullanma çabası var. Demokrat Parti, Demokrat Parti tabelası kendilerinde olduğu için ‘Yeter söz milletindir’ söylemini kullanıyor. Ancak unuttukları bir husus var ki bu söylem, o dönem milli ve yerli kesimin maruz kaldığı zulme karşı söylemdi. Şu anki DP’nin o dönemin DP’si ile alakası yok.

CHP ise o dönem de şimdiki gibi Türk Milleti’nin değerleri ile kavgalı idi. Şimdiki CHP ile o dönemin CHP’si arasında fark olduğunu söylemek mümkün değil. İki dönemde de CHP aynı bakış açısına sahip. Nitekim o dönemde de Türkiye’nin ilerlemesi CHP eliyle engellenmiş, Türk ekonomisi Batı'nın talimatları doğrultusunda adeta teslim edilmişti. Barker raporları ile Türkiye’nin sanayi alanındaki teknolojik gelişmelerinin önüne geçilmişti. Türkiye yalnızca tarımla geçinecek, iptidai usullerle tarım yapacak hale getirilmeye çalışılmıştı.

Bugün ise Demokrat Parti nasıl geçmişte Türkiye’nin ufkunu açan bir yaklaşım içinde olup bu raporları kabul etmediyse, benzer şekilde Türkiye’ye refah getirme çabasında olan AK Parti hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan var. Bunun birçok örneği varken, en somut örneğini savunma sanayinde görüyoruz. Nitekim savunma sanayi alanında yapılan işler bir doktrin değişikliğine sebep olmuş ve dünyanın her tarafında örnek gösterilmiştir. Bu örnek bile tek başına Türk milletinin önünü açan ve Türk milletinin değerleri ile bütünleşmiş bir yapı aranıyorsa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin ilerlemesi yönünde tek adres olduğunu gösterir büyüklüktedir.

Nitekim Erdoğan’ın da AK Parti’nin kuruluş aşamasından bu yana partisini konumlandırdığı gibi, geçmişte Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi, Refah Partisi’nin de temsil ettiği bir söylem ve duruşa sahip olan ve bu milletin ruh köklerinden çıkmış bir partidir. Dolayısıyla her ne kadar isim ve markası Millet İttifakı içinde olsa da Demokrat Parti’nin temsilcisi AK Parti’dir diyebiliriz.
 
GERİ SAYIM BAŞLADI...

MHP lideri Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları ve sonrasında diğer siyasi parti başkanlarının da 14 Mayıs tarihi için yapmış olduğu açıklamalar ile kesinleşen seçim tarihinin ardından geri sayım başladı.

Artık 6’lı masa ve HDP’nin de aday belirleme ve açıklama konusunda bahaneleri kalmadı. Adayların açıklanması için hem vatandaşlar hem de araştırmalarımızı netleşen isimler üzerinden yaparak tabloyu daha net görebilmek adına bizler hâlâ beklemedeyiz.

100 YILDA 100 YILLIK MARKALAR

Bugün Ankara’dan İstanbul’a gelirken uçakta Kültür Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan ile karşılaştık.

Beni de kendisinin açılışını yapacağı Turing yüzyıllık markalar hafızaevi açılış ve sergisine davet etti, birlikte katıldık.

Turing Derneği Başkanı Bülent Katkak, çok renkli ve pozitif birisi, yetmiş yaşında ancak günde 17 bin adım atan bir delikanlı.

Eyüp Sabri Tuncer'den Hacıbekir'e dek 35 marka var.

Bizim gibi kurumsallık problemi olan bir toplumda oldukça önemli.

Hayatı sanat ve kültür ile iç içe geçen Ahmet Misbah Bey, tasarımın fikrin nasıl bir endüstriye dönüştüğünü, her şeyin hayal etmek başladığını şiirsel bir dille anlattı.

Türk Milleti’nin bin yıllık serüveninde, bir asrı aşan markaların az olması elbette üzücü bir durum.

Geçmişteki hayallerin 100 yıllık markaları bugüne taşıması gibi yarınları da inşa edecek olan markalarımız TOGG’dur, Baykar’dır ve de daha nice yenilikçi markalarımızdır.

Bu markalarla kavgası olanın Türkiye ile kavgası var demektir. Türk Milleti de bunlara itibar etmez.

GELECEĞİNE GELEN KIZ

Açılış esnasında Ahmet Misbah Demircan'ı pür dikkat dinleyen genç bir kadın vardı.

Program sonrasında Turing’in kahve dükkânında çay içerken içeri girerek Tahtakale’deki kuru Kahveci Han’a davet etti. İtalyan lisesinde okurken o dönem Beyoğlu Belediye Başkanı olan Misbah Bey ile yolları kesişmiş, sonra İTÜ ve ABD'de eğitim alıp baba mesleği olan babasının kuru Kahveci İhsan işletmesinin başına geçmiş.

Geleneksel kahve işi yapıyorlar.

Misbah Bey yeğeninin de kahve işi yaptığını söyleyerek son dönemde yeni trend olan perakende kahveci olarak devam etmesini önerdi. Aslı Hanım’ın davetine Bakan Bey icabet eder etmez bilemem.

Ancak, ayrıldıktan sonra 100 yıllık markaların sahipleri, “Bu kızda iş var, işi büyütür” derlerken,
Misbah Bey, “O, buraya, geleceğine geldi. Zira gelecek, geleneksel yapılan işleri ileri götürecek adımlar atmaktadır. Bu kızda da o potansiyel var ki ayakları buraya getirdi” dedi.

Onu zaman gösterecek.

Ancak, yenilikçiliğe dünya çapında kahveciden yazılım ürünü üretenlere ihtiyaç var.

Unutmayın, her şey bir hayal ile başlar.