Abdullah Ağar: Jeopolitik bir çöküşü derinleştirmekle… Jeopolitik bir doğumu engellemek arasında. Yunanistan!

Devletin aklında artık buna dair bir tanımlama ve artık buna bağlı hareket tarzları mı var?

Çünkü böyle sürerse, Yunanistan’ın yaptıkları vahim bir yere doğru gidiyor.

Bir başka bakış açısıyla Türkiye doza doz, baskıya baskı, reste rest mi diyor?

Cumhurbaşkanı Erdoğan şu ana kadar başta YPG/PKK terör örgütü olmak üzere Irak ve Suriye’deki terör örgütleri için kullandığı cümlelerle hafta sonu Yunanistan’a son derece sert ifadelerle yüklendi: Erdoğan Yunanistan'ın elindeki S-300’lerle Türkiye’yi tehdit etmeye kalkıştığını söyledikten sonra; “İleri gidersen bedeli ağır olur. Adaları işgal etmeniz bizi bağlamaz, BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİZ” dedi.

Peki Erdoğan son derece dikkat çeken bu sert çıkışında bu göndermeli-kinayeli cümleleri neden kullandı?

Sonuçta bu cümleler terörle mücadele terminolojisinden ve temelde iki anlam barındırıyor.

Karşınızdakini algılayış biçiminiz,

Karşınızdakinin tutumuna bağlı karşı etki biçiminiz.

Yani ortada teröristçe bir tutum var ve uygulanması gereken taktikte ona göre.

Sonuçta hepimiz Yunanistan’ın son dönemde artan ve şekil değiştiren mütecaviz (düşmanca) tutumunun nereye evrilebileceğini öngörmeye çalışıyoruz.

Açıkçası;

Elde ettiği mütecaviz yığınak,

Ege’deki 7’ye 10 güç dengesinin bozulmaya yüz tutması,

Başta Rafael savaş uçakları, Belharra sınıfı firkateynler, Tip-214 denizaltılar ve meteor füzeleriyle kendini gösteren yeni nesil platform, silah, teçhizat, mühimmatın temini ve böylece elde etmeye çalıştığı teknolojik üstünlük,

Üstüne ABD hibeleriyle perçinlenen yığınak artışı,

AB-ABD himayesinde hissettiği güven, şımarıklık ve aymazlık,

Siyaset ve stratejisindeki mütecaviz dönüşme,

Güdümlü askeri davranışlarındaki değişme,

Düşmanlığının dozundaki artış…

Bütün bunlar Yunanistan’ın çok daha ötede bir çılgınlığa, pervasız bazı oldubittilere girişebileceğine dair öngörüleri ve olasılıkları arttırıyor.

Gerginlik ve baskı üzerinden, kazanımlarını elde ettikten, olası bir geri adımı attırdıktan sonra belli bir noktada durmayı planlıyor olabilir(ler) mi?

Mümkündür, ama ya kontrollü gerginlik ya da baskı tutmazsa!

Ya da kafalarında nereye kadar giderse, oraya kadar fikri varsa.

Sonuçta Ukrayna-Rusya savaşı ve emelleri ortada.

***

Bir başka örnek senaryoda mesele sadece ‘nihayetinde Türkiye Yunanistan’ı döver’ meselesi değil. Örneğin apansız gelişen bir durum, bir çılgınlık sonrası araya girme durumları filan da var. İlk yumruğu attıktan sonra gidip ağabeyinin etekleri altına saklanma, araya birilerinin girmeye kalkması gibi. Olası böyle olayların yaşanması bile, büyük gümbürtü kopartır, sarsıcı sonuçları beraberinde getirir.

Yani kitabın ortasından konuşalım. ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ cümlesi, ‘Ne yapmaya çalıştığını görüyorum’ düşüncesinin caydırma niyetli bir yansıması ya da olası bir gafil avlanmayı engellemeye yönelik bir gafil avlama uyarısı mı?

Burada şunlar da sorulabilir:

Devletin elinde Yunanistan’ın yapabileceği olası bu çılgınlığa dair bir istihbarat mı var?

Bir bilgi, bir değerlendirme, bir muhakeme?

Bir stratejik bir analiz?

Ya da bir gelecek öngörüsü?

Açıkçası bu sert çıkışın diğerlerinden farklı olduğunu, farklı bir anlam ürettiğini, ciddi bir karşı mesaj taşıdığını düşünüyorum. Sonuçta sahadaki gerçeklik bunu teyit ediyor. Yaşanmakta olan gerginlik kanıksanmış, alışılageldik güç mücadelesinin, didişmenin çok ötesinde seyrediyor.

Bir başka açıdan Yunanistan’ın artık çılgın bir vekil devlete, işin sonuçların nereye varamayacağını öngöremeyen aymaz bir taşerona, kazanımlarından ziyade kayıplarını okuyamayan bir kuklaya dönüştüğünü hepimiz görüyoruz.

Temel tespitim şudur:

Yunanistan geçen yüzyıl jeopolitik bir çöküşü derinleştirmek için kullanılan bir aparattı.

Bu yüzyılda da jeopolitik bir doğumu engellemek, ölü bir doğuma dönüştürmek için yanıp tutuşanların kullandığı bir aparata dönüştü.

Yaklaşık 50 trilyon dolar seviyesinde olduğu öngörülen Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına erişim ve paylaşım ise bu oyunun kilit taşı. Bu didişmenin hatta kavganın sonunda Türkiye, Doğu Akdeniz’deki paylaşımın içinde yer almayı başaramamışsa, kendimizi şimdiden kaybetmiş olarak öngörebiliriz.

Sn. Enerji Bakanı bu sene ithal ettiğimiz petrol ve doğalgaza ödediğimiz bedelin 100 milyar doları aştığını söyledi.

100 milyar dolar!

Büyükler için bile deli para.

Düşünsenize bir. Her sene 100 milyar doları cebinde kalan ve çok değil bir o kadarını da ihraç eden bir Türkiye.

Çok şey değişir, çok şey!

Burada lütfen acılı ve sancılı Mondros Ateşkes Müterakkisini aklınıza getirin. İş Mondros sınırlarında kalsa bile, biz de kalan enerji kaynaklarıyla geçen yüzyılın nasıl şekilleneceğini bir düşünün.

Oyun çok benzerdir.

Yunanistan da.

***

Gümbürtü Yunanistan’ın bizim F-16’lara karşı radar kilidi attığı S-300’ler üzerinden koptu.

Temelde bir savunma silahı olan S-300’leri ‘Bir Saldırı Silahı’ olarak Yunanistan’ın nasıl kullanmayı becerdi?

Yarın da buradan yazacağım.

Saygılarımla