Abdullah Gül ile Altılı Masa'dan hangi lider görüştü, neler konuştu?

İki hafta önce Abdullah Gül ile Altılı Masa’dan bir liderin görüştüğü ve cumhurbaşkanı adaylık sürecini değerlendirdiği yönünde bilgi aldım.

Görüşmenin Ankara’da bir dost evinde gerçekleştiğini öğrendim. Kimin evi olduğu konusunda tahminlerim var ama emin olmadan yazmak doğru olmaz.

Abdullah Gül ile görüşmeyi yapan hangi lider?

Peki neler konuşuldu bu görüşmede?

Abdullah Gül neler yapıyor?

Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda ne düşünüyor?

Abdullah Gül ile Altılı Masa’dan görüşen başka liderler var mı?

Bana gelen bilgi, tahmin ettiğiniz gibi Abdullah Gül ile görüşen liderin DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan olduğu yolunda. Gül’ün Ali Babacan ile görüşmesi sürpriz olmaz. Aslında böyle bir görüşme tek başına haber bile değildir. Önemli olan neler konuşulduğu.

Abdullah Gül, uzun zamandır ekranlardan da gözlerden de uzak.

Dahası, kaynağım, Gül’ü Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayı açıklanıncaya kadar göz önünde göremeyeceğimizi iddia ediyor. Nedeni ise; yıpranmak istememesi.

ALTILI MASA GÜL’ÜN ADAYLIĞINA NASIL BAKIYOR?

Ali Babacan’ın Abdullah Gül ile en az ayda bir kez bir araya geldiği, çok sık telefonla görüştüğü, Ali Babacan dışında bazı isimlerin, CHP ve İYİ Parti’de Gül’ün adaylığı konusunda nabız yokladığı aldığım bilgiler arasında. Peki Gül ne diyor? Altılı Masa, Gül’ün adaylığına nasıl bakıyor?

Kimi eski tecrübeli ve yeni siyasetçilerle bu konuyu görüştüm. Sorular sordum, cevaplar aldım.

Bir; Abdullah Gül, sadece Altılı Masa’nın ortak aday göstermesi durumunda aday olacağını sürekli olarak yakınlarına deklare ediyor. Bunu geçen seçimlerde de söylemişti.

Yalnızca DEVA Partisi’nin gösterdiği aday olmayacak. Çünkü bu durumda, ikinci tura kalması bile mümkün değil. Ki, Ali Babacan kendisinin cumhurbaşkanı adayı olabileceğini birkaç kez üstü kapalı, Gül’ün aday olmaması seçeneğine göre söylemiş olmalı.

İki; İYİ Parti yönetimi, Abdullah Gül’ün adaylığına hiç sıcak bakmıyor. İYİ Parti’nin gündeminde hâlâ Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş var. İmamoğlu’nun yaşadığı hukuki sıkıntılar nedeniyle İYİ Parti cephesinden ibre tamamen Mansur Yavaş’a dönmüş durumda.

Üç; şu an için CHP, ne Abdullah Gül’e ne de İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın adaylığına “olur” vermiyor. Genel Başkan Kılıçdaroğlu an itibariyle hâlâ CHP’nin güçlü ve tek adayı durumunda.

Ancak...

KILIÇDAROĞLU ADAYLIKTAN VAZGEÇERSE NE OLUR?

İYİ Parti; Abdullah Gül ile Kılıçdaroğlu arasında bir tercih yapmak durumunda, daha doğrusu zorunda kalırsa tavrı ne olur? Kılıçdaroğlu mu, Abdullah Gül mü?

Dediğim gibi, İYİ Parti, Gül’ün adaylığına hiç sıcak bakmıyor. Ancak Kemal Bey ile Gül arasında zorunlu bir tercih söz konusu olursa, Gül’den yana tavır koyabilirler. Konuştuğum İYİ Partili; “Seçime kesinlikle sağdan bir aday ile gidilmesi konusunda kararlıyız. İsimler belli, ya İmamoğlu ya Mansur Yavaş. Eğer Altılı Masa; ‘Ya Kılıçdaroğlu ya Abdullah Gül’ dayatması yaparsa, Gül konusundaki tavrımızı o zaman netleştiririz” dedi. Akşener’in adaylığının hâlâ masada olup olmadığını sordum; “Mecburiyet durumunda o seçenek sürekli masada” karşılığını aldım.

Mecburiyet nedir? Bence Altılı Masa’nın dağılıp çoklu adayla seçime gidilmesi.

Son tartışmalara bakıldığında, Altılı Masa’nın ortak adayı konusunda HDP’nin de bir şekilde ikna edilmeye çalışıldığı anlaşılıyor. Mansur Yavaş adı, yeniden ve güçlü bir şekilde gündemde görünüyor. HDP’li bir yönetici, “Mansur Yavaş olmaz” derken, bir diğeri, “İsimler konusunda kendimizi bağlamış değiliz” açıklamasını yapıyor. HDP’nin kapatılması durumunda parti olarak aday çıkarmaları mümkün değil.

Sonuç olarak, benim yorumum şu olur; cumhurbaşkanı adayı soldan bir isim olacak ise bu isim kesinlikle Kemal Kılıçdaroğlu. Ana muhalefet lideri olarak bunu istemesi de aday olması da Kılıçdaroğlu’nun en doğal hakkıdır. Aday eğer, sağdan bir isim olacaksa, iki isim var: Mansur Yavaş ya da Abdullah Gül. Yaşadığı hukuki sorunlar, Masa’da Ekrem İmamoğlu’nu istemeyenlerin ekmeğine yağ sürdü. Ama İmamoğlu’nun tamamen devre dışı kaldığını söylemek de mümkün değil. Her an, her şey olabilir.

Peki, “Erdoğan karşısında bu üç isimden birinin seçilme şansı ne olur” derseniz, bu tamamen önümüzdeki üç-dört ay içindeki gelişmelere bağlı. Ekonomik rahatlama sağlanır, enflasyon düşer, piyasalar sakinleşirse, seçmen Erdoğan ve AK Parti’nin Türkiye’ye getirdiği kazanımları görmezden gelmez.

Bir şey daha var; elbette tencere-tava önemli. Ancak seçmenin yarıdan fazlasının, bugün kaynamayan tencerenin yarın mutlaka kaynayacağına, bugün düşmeyen enflasyonun yarın düşeceğine inandığını söylemek yanlış olmaz. Bu bağlamda; Türkiye’nin kazanımları, devletin-milletin bekası, Türkiye’nin önce bölgesel, ardından küresel bir güç haline gelmesinin önemini seçmen mutlaka sandığa yansıtacaktır. Ekonomik sıkıntılar olsa da ortada, “Yanmış-yıkılmış-bitmiş” bir Türkiye yok. Tam aksine zor şartlara rağmen, büyüyen, bu zorlukları yenebilecek gücü sahip bir Türkiye var.

Bu yazıyı yazmadan hemen önce konuştuğum bir sanayici dostum; “Kim kazanırsa kazansın. Ama Türkiye kazanacaksa kazansın” dedi.

Aynı düşüncedeyim.