AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal: İBB ve ABB bölgede olsaydı gücümüz daha da artardı

Deprem bölgesinde iki günden kalanlar...

Geçen hafta sonu Anadolu Yayıncılar Derneği organizasyonu ve İletişim Başkanlığı’nın desteğiyle düzenlenen organizasyonla 70’ye yakın ulusal ve yerel basın temsilcileri deprem bölgesindeydik. Kahramanmaraş, Elbistan, Adıyaman ve Malatya’da yaşanan büyük felaketin bıraktığı o korkunç hasardan kalanları, yapılan çalışmaları gördük ve acıyı iliklerine kadar hisseden depremzedelerle konuştuk.

İki gün boyunca AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör, Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, Adıyaman’daki Altınşehir Konteyner Kenti’nde de Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ile birlikte olup bilgilendirme toplantılarına katıldık.

ENKAZ ALTINDA İNSANLAR VAR YALANI VE TERMAL KAMERALAR

Deprem bölgesinde ilk gördüğüm, o ağır kasvetli ve negatif psikolojik ortamın dağılmaya başladığıydı. Devlet, tüm gücüyle hayatı normale döndürmek için çalışmakta, yıkılan evlerin enkazları hızla kaldırılmakta, çadır ve konteyner kentler tüm depremzedelerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere hızla kurulmaya devam etmekte. Kara propaganda merkezleri sürekli yalan yayarak hâlâ enkaz altında insanların ve canlıların bulunduğunu yaymakta. Oysa Jandarma Arama Kurtarma ekiplerinde termal kameralar var ve onlarla 50 metre derinliğe kadar bırakın insanı küçücük bir canlı bile tespit edilebiliyor.

Kahramanmaraş’ın Ahir Dağı yamaçlarına kurulu semtlerinde evler az hasarlı ve sağlam olduğu için oralarda hayat devam etmekte, insanlar kafe lokantalara gitmekte. Tüm bunlar hayata tutunmanın göstergeleri. Çünkü amaç deprem nedeniyle en az üçte ikisi boşalan kentlerin hayalet şehirlere dönmesinin önüne geçmek. Misal 600 bin nüfuslu Malatya kent merkezinden geriye sadece 150 bin kişi kalmış.

Hem Mahir Ünal hem de Bakan Adil Karaismailoğlu yapılanları geniş PDF sunumlarla anlatırken bir gazeteci olarak rahat bir nefes aldım. Çünkü yürütülen çalışma muazzam gerçekten de. O bilgileri bir başka yazımda anlatacağım. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Mahir Ünal ilk günden beri oradalar. Tüm kadroları, ekipleri ve ekipmanları ile bilfiil işlerinin başlarındalar. İsmini sayamadığım onlarca bakan ve milletvekili bölgeye gelip çalışmalara katıldılar.

“İLK GÜN, SABAH 08.00’DE BAKAN SOYLU İLE KAHRAMANMARAŞ AZERBAYCAN CADDESİNDEYDİK”

Ama yapılanları ve gelinen noktayı anlatırken muhalefetin ve propaganda araçlarının ısrarla “Devlet yoktu” yalanına karşı kendilerini ifade etme ihtiyacı hissediyorlar.

Mahir Ünal ile bölgeye gitmeden önce de telefonla konuşmuştum. Bölgede dolaşırken otobüste yan yana oturduğum için sohbeti sürdürdüm. Bu suçlamalara karşı orada, kurtarma çalışmalarının bizzat başında olduklarını neden anlatmadıklarını sordum. Mahir Ünal, “Defalarca söylüyoruz ama yalan makinesine karşı çarpışmak enerjimizi tüketiyor, vazgeçtik. Biz sabah saat 05.00’de AFAD’da toplantıdaydık. Sabah saat 08.00’de de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile birlikte Kahramanmaraş’ın adeta yerle bir olan Azerbaycan Caddesi’ndeydik. Bizle birlikte yüzlerce PAK (Polis Arama Kurtarma) ve JAK (Jandarma Arama Kurtarma) timleri de bölgeye intikal etti. Gördüğümüz bir deprem değildi, kıyametti sanki. Günlerce gözümüze uyku girmeden çalışırken selfie mi çektirecektik onların yaptığı gibi” diyordu.

“BURADA OLMASAYDIM ACI ÇEKERDİM”

Ünal’ın bu sözlerini aktardığım gazeteci dostlarımdan biri “Evet, selfie çektirmeyecekti belki ama iki adam oradaki çalışmalarını an be an tüm Türkiye’ye duyurmalıydı” dedi. Ünal’a bunu söyleyemedim, çünkü kendisi tüm diğer bakanlar ve orada yardım çalışmalarına katılan sivil toplum kuruluşu temsilcileri gibi başka bir ruhsal seviyeye geçmişlerdi. Bölgedeki bakan ve vekiller ilk günlerin o korkunç atmosferinde saç sakal birbirine karışmış halde ekranlarda gördüğümüzde hissediyorduk. Mahir Ünal şöyle açıklıyordu bu durumu:

“Bir felaket vurdu bize; ülkemize, milletimize. Aradan bir aydan fazla zaman geçti, hissettiğim şu. Burada olmasaydım acı çekerdim. Şunu söylemeliyim... Sizler belki televizyonlardan seyrederken bizden çok daha fazla etkilendiniz ve ruh haliniz bozuldu. Acıyı paylaşarak kendinizi ve yaralarınızı sarabiliyorsunuz Evet, acıya çarptığınızda ilk önce konfor alanınızı kaybediyorsunuz. Ve buna alışmak biraz zaman alıyor. Eğer direnirseniz o konfor alanının hiçbir değeri kalmıyor çünkü gerçeklik algınız değişiyor, bu kez o alanı terk etmek istemiyorsunuz. Biz Süleyman Bey'le bir lastikçide koltukta yattık günlerce. Şimdi sorsan yine orada geceler misin diye hiç fark etmez.”

Mahir Ünal aynı gün 13.20'deki ikinci depremin ardından yanlarında arama kurtarma ekipleriyle Elbistan'a  gittiklerini, orada Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan ve CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya ile karşılaştıklarını, PAK ve JAK’la arama kurtarma çalışmalarının başlamış olduğunu söyledi. Elbistan'da hem belediye başkanı hem de kaymakam depremzedeydi. Ama Aksaray Valisi yayında gıda malzemeleri ve ekipmanlarla Elbistan'a intikal etmişti bile. Ama Tanju Özcan’ın döndükten sonra Sözcü’ye “Devlet Elbistan'da yoktu” demesindeki iftirayı da hatırlatmadan geçmedi.

“NE YAPSAYDIK, ENKAZ ÖNÜNDE SELFİE Mİ ÇEKTİRSEYDİK?”

Cevap vermemişler tabii, şimdi söylüyor bunu Mahir Ünal. Bizler aynı zamanda bir iletişim hatası olduğunu belirtiyoruz bunun ama dediğim gibi, başka bir ruhsal seviyeye geçmişler. Deprem bölgesine bir günlüğüne kameralarla gelip görüntü veren ve sonra da çekip giden muhalif tayfaya cevap yetiştirmekle enerji kaybetmeye niyeti yok öyle anlaşılıyor ki. Şu sözleri durumu anlatıyor zaten:

“Fuat Bey, 12 bin insanımızı defnettik biz. Bu kadar acı ve çığlık arasında siyaset konuşmak, iftiralara cevap vermek bir yerde anlamsız kaçıyor. Onların seviyesine inmek, o kaybettiğimiz insanlarımızın hatıralarına, geride kalan yakınlarının acılarına saygısızlık olarak geliyor bize. Şunu bilin, bu millet, ilk saatten itibaren yanlarında olan devletiyle kenetlendi. Her bir insanımız gözyaşları içinde birbirlerine sarılarak acılarını dindirmeye, yaralarını sarmaya çalıştı.”

“ADIYAMAN’DA İLK GÜN YÜZLERCE VATANDAŞI ENKAZ ALTINDAN ÇIKARDIK”

Adıyaman’da Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu da basın toplantısında yapılanları anlatırken mesele yine aynı konuya geldi.

Adil Bey sabah 09.00’da Adıyaman’a inmiş. İlk ulaşanlardan biri. İstanbul’daymış ve haberi alınca bakanlarla koordine olup 110 arama kurtarma uzmanlarıyla hava yolundan gelmişler Adıyaman’a. “Buraya geldiğimizde tahminlerimizin de ötesinde vahim bir durum vardı. Bütün arkadaşlarımız hemen araziye dağıldı" diyor.

Hava soğuk, kar, tipi altında aynı gün yüzlerce vatandaşı enkaz altından çıkarmışlar. Bir taraftan arama kurtarma, diğer tarafta da sürekli defin yapılmakta. Çok hüzünlü bir ortam, ağır bir atmosfer. Adil Bey, “Yani telaffuzu bile insana zor geliyor. Şehirlerden ceset torbası istiyoruz. Onu bile söylerken insanın tüyleri ürperiyor” diyor.

İkinci gün araç ve gereçler akmaya başlamış. Üçüncü gün ise artık yeterli araç gereç ve ekipman Adıyaman’da hazır durumdaymış. Tabii ilk gün binalara girilememesi nedeniyle gıda stokları aniden bitince marketlerin tüm gıdasını vatandaşlar için kullanmışlar. İkinci ve üçüncü günden itibaren yardım tırları kuyruk olmuş Adıyaman’ın girişinde. Bazı tırları direkt mahallelere, köylere yönlendirerek depolara girmeden oralarda malzemeleri boşaltmalarını sağlamışlar.

İlk beş gün elektrik, su ve doğalgaz yok. Korkunç bir yıkımın üstüne eklenen sorunlar. Bakan Karaismailoğlu’na “İlk üç dört günü nasıl geçirdiniz? Elektrik yok, soğuk, kar ve tipi var. Gidenler gitmiş, kalanlar ise evlerine giremiyor siz dâhil. Ne yaptınız?” diye sordum.

Geceleri ateş yakarak ısınmaya çalışıp geçirmişler, dört tarafı açık bir çatı altı bularak. Ama ilk günler arama kurtarma ve yardımlarda çalışanların sayısı gönüllülerle birlikte 30 bine yükselmiş. Çok zor zamanlardan geçildiğini ama daha beşinci gün araç ve ekipmanların yarısını yeterli sayıda olduğu için Hatay’a gönderdiklerini söylüyor Bakan.

Şimdi çalışmalar hızla devam ediyor.

İLÇE BELEDİYELERİ KONTEYNER KENT YAPARKEN İBB VE ABB ORTADA YOK…

Yeniden Kahramanmaraş’a döneyim. İstanbul’un Ümraniye ve Gaziosmanpaşa belediyelerinin yaptırdığı, binlerce kişinin yaşadığı son derece düzenli, altyapısı olan konteyner kentlerde dolaşıp vatandaşlarla sohbet ederken Mahir Ünal’a belediyelerin desteklerini sordum.  Epey buruktu yüz ifadesi:

“Bu millet, bu devlet ve kurucu irade gittiğim her yerde kendini gösteriyor. Hani vatandaş söylüyor ya 'Biz Zümrüdü Anka kuşuyuz' diye, biz Zümrüdü Anka’yız, güçlüyüz. Bakın, Antakya’yı Konya ve Kocaeli Büyükşehir Belediyeleri ayağa kaldırdı. Benim en çok üzüldüğüm, deprem bölgesinde İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerinin yokluğuydu. Eğer bu belediyeler AK Partili belediye başkanlarının yönetiminde olsaydı emin olun her birimiz on kaplan gücünde olurduk. Tüm illerin ilk günlerde yaşanan su sıkıntısını sadece İSKİ tek başına çözebilirdi.”

Hiç el uzatılmamış. İnsanlarımızı, depremzedelerimizi yalnız bırakmış olmaları yetmiyormuş gibi bir de bizzat CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu vasıtasıyla yalanlar söylenmesi iyice acıtıcı oluyor. Hatay Havalimanı’nı Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin (ABB) yaptığı yalanını söylemek gibi. Tıpkı İskenderun’daki rafineriyi İBB yangın söndürme ekiplerinin söndürdüğü yalanının söylemek gibi. Öylesine pervasızlar. Havalimanındaki molozları temizlemekle görevlendirilen onlarca belediyeye ait araçtan birinin ABB’ye ait olmasını böyle SATMAK akla ziyan ama yapmaktan asla çekinmiyorlar.

Hani bir söz vardır ya ülkede birlik ve dayanışmayı güçlü kılmak isterken söylenen:

“SEN YOKSAN BİR EKSİĞİZ”

Evet, onlar hiç yok.

Yalnızca kameraların olduğu yerde boy gösteriyorlar. Yalanlarıyla birlikte tabii.

Kılıçdaroğlu bir gece çadırda kalmış öyle mi? Ne büyük bir incelik ve alçakgönüllülük!

Bu ülkenin bakanları bir aydır lastikçideki koltuk üzerinde geceliyor ve biz bunu şimdi ve laf arasında öğreniyoruz.