Altılı Masa'nın yeni paketi…!

Ankara’ya gittim.

Altılı Masa'nın anayasa değişikliği önerisinin tanıtım toplantısı için.

Bilkent Otel’de…

Güzel bir organizasyon hazırlanmış.

Her şey yerli yerinde.

Gazetecilere isim isim yer ayrılmış.

Salon derli toplu, şık…

Güzel…!

***

Ama…

İktidara yakın varsaydıkları bazı gazetecilere gene akredite uygulanmış. Çağırılmamışlar.

Bu doğru değil.

Hangi basın yayın organı olursa olsun gazeteci gazetecidir. Çağırılmalıdır. Yoksa çok eleştirdiğiniz iktidardan ne farkınız kalır.

Ben bir tek Mehmet Acet’i gördüm.

***

Haa.. Bir de ayağa kalkma meselesi var.

Salona siyasiler girdiğinde partililer ayağa kalkar. Milletvekilleri, parti yöneticileri ayağa kalkar.

Ama gazeteci kalkmaz.

Bu bir ukalalık veya kibir değil gazeteciliğin tarafsızlık ve haber kaynağına karşı koyduğu mesafenin bir gereğidir.

Hangi partinin olursa olsun…

Etkinliklerde bir siyasi salona girdiği zaman bazı gazeteci arkadaşlar yaptıkları mesleği unutup ayağa fırlıyorlar. Hatta alkışlayanlar var…

Meslek etiği açısından doğru değil.

Neyse…

***

Gelelim anayasa paketine…

Önce Ankara’da hızlıca göz attım.

Sonra İstanbul’da ayrıntılı olarak okudum.

Genel hatlarıyla olumlu…

Derli toplu yazılmış bir taslak.

Özellikle kişi hak ve hürriyetleri konusunda titizlikle çalışılmış.

***

Ama bazı netameli konular taslağa eklenmemiş.

Örneğin, anadilde eğitim…

Hem DEVA hem de Gelecek Partisi açık ve net bir şekilde anadilde eğitimi savunuyorlar. İYİ Parti açıktan karşı… CHP’nin ne dediği pek anlaşılmıyor.

Ama taslağa koymamışlar.

Özellikle seçim öncesi gereksiz bir tartışmanın içine girmek istememişler.

Veya İstanbul Sözleşmesi…

Bunlardan özellikle kaçınmışlar.

***

Taslaktaki asıl tartışılan konu cumhurbaşkanının nasıl seçileceği konusu…

Çünkü metni okuyunca önce biraz kafa karışıklığı yaşasak da sonradan öğrendik ki cumhurbaşkanını gene halk seçecekmiş.

Eee.. O zaman nasıl Parlamenter Sistem oluyor?

Öyle ya…

Bu taslak, 6’lı masa cumhurbaşkanlığını kazanırsa seçimden sonra yürürlüğe konacak.

Yani yeni cumhurbaşkanı bu masadan çıkmış olsa da ondan bir sonraki cumhurbaşkanının seçimini halk yapacak.

Bu şu demek…

Bir sonraki seçimde de cumhurbaşkanı adayı seçim otobüsünün üstüne çıkacak…

Propaganda yapacak…

Vaatlerde bulunacak…

Karşı partinin adayına yüklenecek…

Yani…

Tepeden tırnağa politize olacak…

E sonra…?

Seçimi kazandığında nasıl o söylediklerini unutup yeniden "tarafsız cumhurbaşkanı" olmayı başaracak?

 ***

Yani…

Yetki ve sorumlulukları "Parlamenter Sisteme" göre ayarlanmış bir aday "Başkanlık Sistemi"ne göre oy isteyecek.

 E o zaman bunun adı Yarı Başkanlık olmuyor mu?