Kötü kadar iyi haber de kalp krizine sebep olabiliyor

Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Özdemir: "Hızlı bir sevinç kalp ya da kan hormonlarının ani yükselmesi o damardaki plakaların çatlamasına neden olarak pıhtı oluşturup kalp krizine neden olabiliyor" dedi.

Kötü kadar iyi haber de kalp krizine sebep olabiliyor

Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Özdemir, ani ve aşırı stres ile sevinç veya üzüntünün kalp krizi geçirilmesine neden olabileceğini belirterek, "Çok üzücü veya çok sevindirici bir haber alan bir kişide, kanda başta adrenalin olmak üzere bazı hormonların ani yükselişi sonucu, kalp damarlarının duvarlarındaki plakların çatlaması ve buna bağlı pıhtı oluşumu sonucu bazen de ritim bozukluğu nedeniyle ani kalp krizleri ve ani ölümler gelişebilir." dedi.

"Kalp hastalıkları artık çocukluk yaşlardan itibaren görülebilir"

Kalp hastalıklarının eskiden belli bir yaşın üzerinde görüldüğünü ancak günümüzde bunun arttığını hatta çocukluk yaşlarından itibaren görülebildiğini dile getiren Özdemir, "Bu durum toplumların alışkanlığından, yeme alışkanlığından, hareketsizliğinden kaynaklanıyor. Özellikle bilgisayar çağında çocukların çok daha az hareket etmesi ve sürekli olarak hazır gıdalar tüketmesi kalp damar hastalıklarının risklerini arttırıyor." diye konuştu.

Özdemir, kalp damar hastalıklarında genetiğin çok önemli etken olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:

"Türkiye'de yaşayanların Avrupa'ya göre hem erkek hem kadın olarak daha fazla koroner arter hastalığına yakalanma, kalp krizi geçirme riski var. İnsanlarımızın kalp krizini önlemeye yönelik risk faktörlerini en aza indirmesi gerekiyor. Bundan korunmak için hareket etmek yani egzersiz yapmak, az ve yağsız yemek, sigaradan uzak durmak lazım. Bunların içerisinde değiştiremediğimiz tek şey genetik faktörler. Tansiyon, sigara, kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı var ise bunları önce kontrol altına almak lazım. Bunlar gerek ilaçlarla gerek daha fazla egzersizle, yeme alışkanlıklarını değiştirerek, örneğin Akdeniz diyetine geçerek, yağsız kırmızı et gibi besinler tüketerek daha çok yeşil sebze, meyve, sulu yemekler yiyerek, söz gelimi Türk mutfağına yönelerek bunları aza indirebiliriz. Daha fazla hareket, yürüyüşler yaparak, bisiklet sürerek veya yüzerek bunları tabii ki daha düşük seviyeye indirebiliriz."

"Sevindirici haberleri daha uygun bir şekilde söylemekte fayda var"

Damarların içerisinde "plak" denen yapıların olduğunu anlatan Özdemir, hormonların çok aşırı yükselmesi, ani ve aşırı stres, ani bir sevinç ya da üzüntünün damar içerisinde plakaların yırtılmasına ve pıhtı oluşup kalp krizi geçirilmesine sebep olabildiğini ifade etti.

Prof. Dr. Özdemir, bu durumun bazen ritim bozukluğuna da neden olabildiğine dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Çok üzücü veya çok sevindirici bir haber alan bir kişide, kanda başta adrenalin olmak üzere bazı hormonların ani yükselişi sonucu, kalp damarlarının duvarlarındaki plakların çatlaması ve buna bağlı pıhtı oluşumu sonucu bazen de ritim bozukluğu nedeniyle ani kalp krizleri ve ani ölümler gelişebilir. Yani ani sevinç ve ani üzüntü aşağı yukarı aynı etkiyi yapabilir. Hızlı bir sevinç kalp ya da kan hormonlarının ani yükselmesi o damardaki plakaların çatlamasına neden olarak pıhtı oluşturup kalp krizine neden olabiliyor. Bunun yanında ritim bozukluğuna neden olup öldürücü olabiliyor. Sevindirici bir haberin önlemini alamazsınız. Tabii, bir sevindirici bir haber geldiğinde 'Ben az sevineyim, işte kalp krizi geçiririm' diye bir şey yok. Bu tamamen bünyeyle alakalı ama onun temeline de baktığınızda aslında yine damarda o plakanın çatlamasına bağlı. Sevindirici haberleri de daha uygun bir şekilde söylemekte fayda var."

"Kan sulandırıcı kullanmak, altta bir risk faktörü yok ise doğru değil"

Kan sulandırıcıların balon stent yapılmış, beyne pıhtı atmış, kalp kapağı değişmiş veya metal kapak takılmış hastalara verildiğini belirten Özdemir, kalp kapağı değişen hastaların ömür boyu kan sulandırıcı ilaçları kullandığını dile getirdi.

Bunların toplumda yaygın kullanılan bir ilaç olduğunun altını çizen Özdemir, "Yani rastgele verilen veya hastaların kendiliğinden almış olduğu bir ilaç. Kan sulandırıcı kullanmak, altta bir risk faktörü yok ise doğru değil. Çünkü uzun sürede baktığınızda, çok yararlı bir etkisinden ziyade, özellikle yaşlı hastalarımızda, bağırsak kanamalarına, çeşitli başka kanamalara, göz içi kanamalarına neden olup bazen öldürücü de olabiliyor." dedi.

Prof. Dr. Özdemir, kan sulandırıcı kullanırken dikkatli olunması gerektiğini, kalp kapağı değişmeyen, balon stent ve bypass yapılmayan kişilerin bunu kullanmasının çok uygun olmadığını bildirdi.

Kovid-19 döneminde de hastaların söz konusu ilaçları kullanabildiğinin altını çizen Özdemir, "Tabii bazen doktor önerisi de oluyor ama doktor önerisi dışında da hastalar kendiliğinden böyle kan sulandırıcı ilaçlar kullanıyorlar. Kovid-19 sürecinde de aslında söylenen ya da önerilen süre zaten 1 aydı. Ama bazen kan sulandırıcıları kişiler 1 ay değil, uzun süreli kullanıyorlar. Bu tehlikeli, kesinlikle doğru bulmuyoruz. Ayrıca kan sulandırıcıları genetik bir yatkınlık, damarlarında daha önce gösterilmiş bir plak vesaire yok ise kullanmaları uygun değil." değerlendirmesini yaptı.

Prof. Dr. Özdemir, "40 yaş üstü kan sulandırıcı kullansın" şeklinde bir tanımın doğru olmadığını vurgulayarak, "Ailede yatkınlık varsa 'kullanın' diyoruz ama diğer şekilde rastgele kullanmak doğru değil. Yani kan sulandırıcının kendisi yarardan çok zararlı olabiliyor, hastanın ölümüne neden olabiliyor. Kesinlikle doktor kontrolünde, doktorun önerisi doğrultusunda ve önerdiği sürede kan sulandırıcıları ilaçlarını kullansınlar." şeklinde konuştu.