Bankalara kötü vatandaşlara iyi haber! Yargıtay'dan çıkan karar kredi çekecekleri sevindirecek nitelikte

Bankalara kötü, vatandaşlara müjdeli haber! Bankalar ve vatandaşlar arasında 2021 yılına girmemizle birlikte hükümet tarafını seçti. Çıkan kararlar birlikte Bankaların gücü azalıyor, vatandaşlara az da olsa kolaylık sağlanıyor. İşte o karar...

Bankalara kötü vatandaşlara iyi haber! Yargıtay'dan çıkan karar kredi çekecekleri sevindirecek nitelikte

Yakın tarihte yaşanalar sonucu geçirilen dava süreci sonucunda, emsal niteliğinde bir karara imza atıldı. Kredi çeken kişilerin bilmesi gereken, onları ilgilendiren bu karar Yargıtay tarafından verildi.

Emsal niteliğinde olan karar nedeniyle, bankalar artık bu şekilde icra takibi başlatamayacak. 

Bir müşteri ihtiyaç kredisi için bankaya başvurdu. Kanser hastası olduğu banka tarafından biliniyordu ve hayat sigortası yapıldıktan sonra kredi miktarı müşteriye ödendi.

Ancak müşteri bir süre geçtikten sonra yaşamını yitirdi. Bu aşamadan sonra banka müşterisinin yaşamını kaybetmesinden dolayı mirasçıları hakkında icra takibi başlattı.

Uzun bir dava süreci sonucunda Yargıtay “ölen kişinin hayat sigortası varsa kredi borcundan dolayı mirasçılarına müracaat edilemeyeceğine” karar verdi.

Kredi Çekmek İsteyenleri Yakından ilgilendiriyor

Kanser hastası müşterinin kredi talebi, banka tarafından biliniyor olmasına rağmen, hayat sigortası da yapılarak talep edilen kredi ödendi. Bir zaman sonra yaşamını yitiren müşterisinin öldüğünü öğrenen banka, krediden kaynaklı alacağını tahsil etmek için prosedürü başlattı. Ancak Hayat sigortası yapan şirket yerine, doğrudan müşterinin mirasçılarına yöneldi.

Mirasçılar hakkında icra takibi başlatan bankaya karşılık, mirasçıların reddi miras yapması üzerine icra takibine itiraz edildi. Bunun üzerine Banka durumu Asliye Hukuk Mahkemesine taşıdı.

Banka itirazın kaldırılmasını talep etti. “Davacı banka, davalıların babaları ile imzalanan İhtiyaç sözleşmesi doğrultusunda vefat eden borçlunun mirasçılarına muacceliyet ihtarnamesi tebliğ edildiğini, bakiye borcun 1 hafta içerisinde ödenmesi için süre verildiğini, verilen süre içerisinde borç ödenmediğinden borcun tahsili için murisin yasal mirasçıları hakkında icra takibi başlatıldığını, Mirasçıların bu takibe itirazda bulunduğunu ileri sürerek vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini istedi.” belirtti.

Zaten yaşanan elim olay nedeniyle acısıyla uğraşan ailenin, kredinin hayat sigortası kapsamında çekilmiş olduğunu, ayrıca kendilerinin reddi miras kararı aldıklarını belirtmelerine rağmen, bankaya durumu bir şekilde anlatamadı.

Asliye mahkemesi davanın red edilmesine karar verdi. Ancak bankanın avukatı kararı temyiz etti. Temyizle Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’ ne ulaşan dosya, yapılan incelemeler sonucunda emsal niteliğinde bir kararın çıkmasına neden oldu.  

Alınan kararda Bankanın kredi verilmeden önce, müşterinin kanser hastalığını yaşadığını bildiği belirtildi. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi kararda “Kredi kullananın yaşamsal riski karşısında sigortalandığını, riskin gerçekleşmiş olması nedeniyle ödenmeyen borcunun sigorta şirketinden talep edilmesi gerektiği dile getirilmiştir.

Mahkeme de hayat sigortasının teminat süresi içerisinde vefatın yani rizikonun gerçekleştiği, davacı bankanın poliçede daini mürtehin (rehin alacaklı) sıfatı bulunması sebebiyle vefat tazminatının dava dışı sigorta şirketinden talep etme hakkının davacı bankada bulunduğu ancak kullanılmadığına dikkat çekmiştir.

Somut olayda hayat sigortası yapıldığı ve priminin ödendiği, murisin poliçeler üzerinde banka lehine dain ve mürtehin hakkı tesis ettiği uyuşmazlık konusu değildir. Davacı banka mirasçılara karşı icra takibine geçtiğini ve davalıların takibe haksız olarak itiraz ettiklerini beyan ederek eldeki davayı açmış ise de sigorta poliçelerinin üzerinde davacı Banka'nın adına dain ve mürtehin kaydı bulunacağı yazılı olup sigorta şirketinin olumsuz yanıtına karşı hukuki yollar davacı banka tarafından tüketilmeden mirasçılara karşı takip başlatılması yerinde değildir.

Mahkemece, bu husus gözetilerek vaktinden evvel açıldığı anlaşılan davanın usulden reddi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulmasını gerektirir. Bozma nedenine göre davacı ve davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.” Dedi.