Biz depremle ve siyasi çekişmeyle gözlerimizi dışarıya yummuşken...

Dışarıda yoğun rekabet ve mücadeleler yaşamış, son derece yüksek gerilim ve baskı üreten Ukrayna Savaşı'nda aktif tarafsızlık ve denge siyaseti üretmeye çalışmış bir ülke olan Türkiye, manipüle edilme riskleri olan, gerilimi son derece yüksek bir seçime hazırlanıyordu.

Bütün bunların üstüne Türkiye tarihinin en ağır depremiyle sarsıldı.

Şimdi bu bütünleşik koşullarda seçime gidecek.

Peki biz deprem derken, iç siyaset ve iç çekişme derken, tamamen kendi içimize dönmüş, dışarıda olanlara kulaklarımızı kapatmışken, herhangi bir oldubittiyle, astarı yüzünden pahalıya gelebilecek bir gerçeklikle karşılaşır mıyız?

***

Her biri kendi içinde son derece ağır ve karmaşık konular olmakla birlikte biz kısa kısa başlıklarla dikkat çekmeye çalışalım.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde dağ ve kırsalda etkinliğini büyük ölçüde yitirmiş terör örgütü YPG/PKK:

- Türkiye’deki gözleri kapalı amansız ve öfkeli siyasi rekabetinde kendine biçtiği rolle ana siyasi eksenleri manipüle etmeye devam ederken…

- Suriye’deki varlığını pekiştirmeye...

- Irak ve Suriye’de kendisine muhalif ve/veya çıkarları çatışan diğer gruplarla entegrasyonunun geliştirmeye…

- Bir terör örgütü olarak, hepimizin inandığı "demokrasi, insan hakları, özgürlükler, barış, kardeşlik" gibi kavramları istismar etmeye… Bunlar ve "radikallere destek veriyor, iş birliği yapıyor" yalanları üzerinden Türkiye’yi itibarsızlaştırmaya ve kötülemeye…

- İran’la ilgili yeni gelişen denklemlerde pozisyon almaya...

- Kerkük başta Irak’taki varlığını, nüfuzunu ve etkisini derinleştirmeye...

- Türkiye’de yaşanan depremle birlikte acıyı istismar etmeye, travma, gerginlik ve acı yaşayan toplumu manipüle ve provoke etmeye devam ediyor.

Bu temel başlıkların altına ABD Genelkurmay Başkanı Mark Miller’in Suriye’de YPG/PKK tasallutundaki alanlarda ABD varlığını ve faaliyetlerini görmek üzere gittiğini not edelim.

Elbette ABD Genelkurmay Başkanı, "egemenliği hassaslaşmış Suriye için son derece tartışmalı da olsa" ABD askerlerinin olduğu yerlere gidebilir. Ancak Türkiye YPG/PKK ile ilgili bu kadar hassas ve ABD ile derin güvensizlik yaşarken, ABD’nin yaptıkları ettikleri büyük bir dikkatle takip edilirken, Türkiye’de yeni tepki, iddia ve güvensizliklere neden olacak şekilde neden Suriye’ye gider?

Sonuçta ABD’de biz de "DEAŞH'la mücadele ediyor" maske mazeretinin altında terör örgütü YPG/PKK’nın ABD’nin ve bölgedeki bazı ülkelerinin menfaatlerine ve hesaplarına hizmet eden proksi bir terör örgütü olduğunu biliyoruz.

Herkesin bilmekte olduğu bu gerçek, ne zaman bir gölge boksu olmaktan çıkar sadece bunu bilmiyoruz.

Öte tarafıyla son derece farklı devinimlerle devam eden ve her bir adımda etkisini ve etkinliğini artıran bir terör oluşumun ortaya koyacağı sonuçlar ortadayken, Türkiye’nin konsantrasyonunun bambaşka taraflara gitmesi, depreme ve kendi iç siyasetine gömülmesi, hemen herkesin YPG/PKK terör örgütünün yaptıklarına gözünü kulağını tıkaması bir başka ibretlik konudur.

***

Öte tarafıyla Türkiye’de çok dikkati çekti mi bilmiyorum, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın geçen hafta Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'ne bir ziyareti oldu.  Blinken; Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan'ın önde gelenleri ile bir dizi görüşme gerçekleştirdi. Beş Orta Asya ülkesi ve ABD’den oluşan C5+1 Dışişleri Bakanları Toplantısı'na katıldı.

ABD için yıllardır dizayn etmekle, kontrol etmekle ve operasyon çekmekle meşgul olduğu Ortadoğu’nun "önemli", Orta Asya’nın ise "stratejik" olduğunu not edelim.

Yani artık ABD için çok daha önemli bir havzada, Türk dünyasında, ABD’yi görüyoruz.

Bir başka açıdan Ukrayna Savaşı'nın Rusya üzerinde üreteceği sonuçlar (ve savaşla ister bağlantılı ister bağlantısız), Atlantik’in Orta Asya Türk Cumhuriyetleri üzerindeki çalışmaları aynı ABD için olduğu kadar, Türkiye, Türk dünyası ve Asya için de son derece önemli ve stratejik.

Dünyanın yeni bir jeopolitik kurguyla karşılaştığı böylesine önemli bir evrede Türkiye’nin depreme ve kendi iç siyasi mücadelesine kapanması ne kadar doğru?

Hele ki atı alan Üsküdar’ı geçmeye çalışırken…

***

Dikkati çeken birkaç konu daha var. İçinde Azerbaycan’ın son derece önemli bir konum ürettiği Güney Kafkaslar-İsrail ve İran denklemleri.

Türkiye ile Azerbaycan, Asya ile Atlantik, Güney Kafkaslar üzerinden Rusya başat Kuzey ile İran başat Güney arasında jeopolitik bir geçişe dönüşmüş Zengezur Koridoru ve hâlâ aranan çözümün üremediği Rus’un arkasında kalan Karabağ alanları.

Unutmayalım.

Çünkü hiçbiri bunu unutmuyor; Karabağ Savaşı'yla, Azerbaycan’ın Karabağ’da geri kazandığı Azerbaycan toprakları, son 200 yılda Türklerin Güney Kafkaslar'da kazandığı ilk topraklardır.