Öztrak: Sokağa çıkma yasağı uygulamaktan çekinilmemeliydi

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, düzenlediği basın toplantısında, "Bilim kurulunun üyeleri bu haftanın çok kritik olduğunu söylüyor, o halde ülke genelinde veya kritik illerde, en azından bu hafta, sokağa çıkma yasağı uygulamaktan çekinilmemeliydi" ifadesini kullandı.

Öztrak: Sokağa çıkma yasağı uygulamaktan çekinilmemeliydi

Öztrak'ın açıklamaları şöyle:

Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Ankara dışındaki arkadaşlarımız da toplantıya video konferans yoluyla katılıyorlar. Kurulumuzun gündeminde Korona salgınında gelinen son durum var. Bu salgına karşı ülkemizde alınan ve alınması gereken önlemleri bir kez daha gözden geçiriyoruz. Türkiye ve dünya ekonomisinde bu çerçevede ortaya çıkan son gelişmeleri ve Suriye’deki güncel durumu değerlendiriyoruz. Yine Korona Virüsü kapsamında düzenlenen infaz hükümleriyle ilgili değerlendirme yaptık.

Felaket ve salgın dönemleri millet için de, devlet için de bir sınavdır. Yaşanan sıkıntılar; karakterliyi, karaktersizden, fedakârı, bencillerden, diğerkâmları, kriz fırsatçılarından ayrıştırır. İşte bugün, böyle bir sınavdan geçiyoruz. Bir yanda; fakir fukaraya yardım kolileri hazırlamak için, toplayabilmek için sosyal medyadan örgütlenen fedakâr, cefakâr asil insanları, diğer yanda; evinde kutularla test kitleri stoklayıp, bunu sosyal medyadan paylaşan saray beslemelerini ve artıklarını görüyoruz. Bir yanda; sağlık çalışanları için, evinde maske ve siperlik yapmaya çalışan tertemiz yürekleri, diğer yanda; bunları stoklayan, sahtelerini üreten, karaborsa ticaretini yapan kriz fırsatçılarını görüyoruz. Bir yanda; işçilerini korumak için onları evlerine ücretli izinle gönderen sorumlu işverenleri, diğer yanda; üç kuruş uğruna hiçbir önlem almadan çalışanlarının canını riske atan açgözlü bezirgânları veya işçisini acımadan kapıya koyan vicdansızları görüyoruz. Ve yine; bir yandan millete, “cemaatle Cuma namazı kılmayın hastalığa yakalanırsanız, başkasına bulaştırırsanız kul hakkı yemiş olursunuz” deyip, diğer yandan saray camiinde seçkinlerden cemaat toplayan ve VIP cuma namazı kıldıranları görüyoruz. Bir yanda; hastaneler test kiti, doktorlar kendilerini koruyacak maske bulamazken, binlerce esnaf, küçük ve orta boy işletme kepenk indirirken, diğer yanda; rant için Kanal İstanbul ihaleleri açanları, millet salgından kırılırken ne idüğü belirsiz vizyon projeleri peşinde koşanları görüyoruz.

Bu süreç öyle kritik bir süreç ki süfliliği hiçbir şekilde kaldırmıyor. Felaketler karşısında herkesin nasıl davrandığını milletin vicdan terazisi tartıyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak krizin başından bu yana sorumlu ve yapıcı bir siyaset izliyoruz. Bu musibeti bir an önce ve en az hasarla atlatmak için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Sayın Genel Başkanımızın talimatıyla, bir yandan Genel Merkezimiz, diğer yandan belediyelerimiz, milletimizin hayatını kolaylaştıracak adımları atmak için geceli gündüzlü çalışıyorlar. Belediyelerimiz bu krizde, ellerinden geleni yapıyor. Çok şükür, başarılı bir sınav da veriyorlar. Tüm belediyelerimiz borcu nedeniyle suyu kesilen ailelerimizin sularını yeniden açtılar. Kimseyi susuz bırakmadılar. 65 yaş ve üzerindeki yurttaşlarımızın günlük ihtiyaçlarını karşılamak için seferber oldular. Belediyelerimize ait dükkânlarda kiracı olan esnaflarımızın kiralarını ertelediler. İhtiyaç sahibi ailelerimizin evlerinde sağlıklı kalabilmeleri için gıda yardımlarına ve ayni yardımlara başladılar. Bunun gibi hayata dokunan nice adımlar atıldı, atılmaya da devam ediyor. Ama tabi ellerindeki imkanlar ölçüsünde.

İlk biz açıkladık

Yine krizin başından bu yana, milletin aşı, işi üzerinde salgının olumsuz etkilerini hafifletecek ciddi tedbir önerilerini Genel Merkezimizde hazırladık. Millet sağlığı için evinde otururken geçimini düşünmesin diye, asgari bir geliri garanti edecek, ülkemizin işçi ve işvereniyle oluşturduğu “üretim tabanını koruyacak” önerileri kamuoyuna ilk parti olarak biz açıkladık.

"İktidar alınması gereken asıl kararı yine erteledi"

Sayın Genel Başkanımız, önerilen bu tedbirleri, çeşitli zamanlarda kamuoyuyla paylaşmaya devam ediyor. Yine tüm siyasi liderlere bir mektup yazarak, partimizde hazırlanan kapsamlı bir salgın raporunu siyasi partilerin dikkatine sundu. Kriz sürecinde proaktif olduk. Değişen koşullara göre iktidara yol göstermeye çalıştık. Geçtiğimiz Cuma, İl İdare Kanunu ve Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’na dikkat çekerek, OHAL ilan edilmeden sokağa çıkma yasağı tedbirinin düşünülebileceğine dikkat çekmiştik. İktidar bu açıklamaların akşamında 7 maddelik bir ilave tedbir listesi açıkladı. Şehirlerde belli mekanizmaları oluşturdu, ama sokağa çıkma yasağı konusunda bir karar almadı. Alınması gereken asıl kararı yine erteledi.

Önce iş ve gelir güvencesi sonra sokağa çıkma yasağı

Sayın Genel Başkanımız, bunun üzerine hafta sonu, mücadelede görülen aksaklıklara bir kez daha dikkati çekti. İktidara vatandaşı “evde tut” çağrısında bulundu. Bunun için İl İdare Kanunu ve Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun yeterli olduğunu, OHAL ilan etmeye gerek olmadığını anlattı. İl İdare Kanunu ve Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun verdiği yetkilerin, iktidar tarafından zamanında ve yeterince kullanılamadığının da altını çizdi. Evde tutulanlara iş ve gelir güvencesi sağlandıktan sonra geniş ve etkili bir sokağa çıkma yasağının ilan edilmesinin gerektiğini, bunun gerekli olduğunu vurguladı. Tekrar söylüyorum, evde tutulanların gelirlerini, işlerini, aşlarını güvence altına aldıktan sonra.

"Tedbir alınmadan geçen her dakika son derece önemli"

Bilim Kurulu üyeleri bu haftanın çok kritik olduğunu ifade ediyorlar. Bu nedenle tedbir alınmadan geçen her dakika son derece önemli. Kimse yurttaşlarımızın sağlığıyla, canıyla asla kumar oynamamalıdır. Bugün ertelediğimiz her tedbirin, yarın çok daha ağır tedbirlerle telafi edilmek zorunda kalınacağı unutulmamalıdır. Bu musibeti ne kadar hızla bitirirsek, tahribatı, öncelikle ekonomideki tahribat olmak üzere, her alanda o kadar azaltmamız mümkün olacaktır.

Salgının seyri endişe verici

Ülkemizde salgının seyriyle ilgili açıklanan sayılar kaygı vericidir... İlk hastanın raporlandığı günden bugüne 20 gün geçti. Bu sürede hasta sayısı 9 bin 217’ye ulaştı. Oysa 9 binli sayılara İtalya 24 günde, İspanya 31 günde, Almanya ise 32 günde gelmişti. Türkiye’de yapılan test sayısı Almanya ve İtalya’nın halen gerisinde... “Kümülatif tanı-test oranlarına” bakıldığında, durum pek de iyi gözükmüyor. 23 Mart’ta yapılan her 100 test için hasta sayısı 6 iken, 29 Mart’ta her 100 test için hasta sayısı 14’e çıkmış vaziyette. Rakamlar ve salgının yayılma eğilimi ortada. İktidar sorumluluktan kaçabilir. Ancak sorumluluktan kaçmanın sonuçlarından kaçamayacaktır.

 Sokağa çıkma yasağı

Acı gelişmeleri engellemek bizlerin elinde… Biz buradan iktidara bir kez daha çağrı yapıyoruz. İnsan hayatı en önemli önceliğimiz olmalıdır. Madem bir bilim kurulu oluşturuldu ve bilim kurulunun üyeleri bu haftanın çok kritik olduğunu söylüyor, o halde ülke genelinde veya kritik illerde, en azından bu hafta, sokağa çıkma yasağı uygulamaktan çekinilmemeliydi. Bu arada kamuoyuna yansıyan “Bilim Kurulu’nun saraya sokağa çıkma yasağı ilan edilmesini önerdiği yönündeki” iddiaları geçtiğimiz hafta sormuştum… Hala bir cevap gelmedi.

Suriyelilere yılalrca bakan devlet millete bakamayacak durumda mı?

Devlet neden var? Devlet bugünler için var. Hele sosyal devlet tamamen bugünler için var. Devlet vatandaşlarının canını ve sağlığını, bugün korumayacak da hangi gün koruyacak? Son dokuz yıldır devletimiz, milletimizden kestiği vergilerle, 4 milyona yaklaşan Suriyeli için 40 milyar dolardan fazla para harcadı. Sınırın öte yakasındaki Suriyelilere harcanan milyarları saymıyoruz bile. Şimdi aynı devlet, sadece bir hafta, kendi milletine bakamayacak durumda mı? Yine bu devlet; geçilmeyen köprü ve otoyollar, uçulmayan havalimanları ve yatılmayan şehir hastaneleri için bir avuç müteahhidin cebine milyarları aktarıyor. Şimdi aynı devlet, sosyal devlet olup işini kaybeden esnafa, sanatkâra, kapısına kilit vuran KOBİ’ye, yoksula, işsize birkaç ay destek olmayacak mı?

Millet bir başına bırakılamaz

Ekonomi sadece bir bilim dalı değildir. Ekonomi ve ekonomi politikası aynı zamanda bir tercih ve kaynak ayırma meselesidir. Kaynaklar elbette sınırlıdır. Mesele sınırlı kaynağı nereye kullandığınızdır. Kaynaklar şimdi milletimiz için kullanılmalıdır. Fakir, fukara bir yanda ödenecek fatura ve kiraları düşünürken, diğer yandan evinde oturamaz. Devlet fakir, fukaraya, garip gurebaya bakmak, salgının yayılmasını engellemek için evde tuttuğu fakir fukaraya gereken desteği vermek zorundadır. Evet, “evde hayat var”. Ancak “evde hayat var” diyerek millet bir başına bırakılamaz. Millet, kırk katır ile kırk satır arasına sıkıştırılamaz. Vatandaşı sağlığı ile işi, aşı arasında bir tercihe zorlayamayız. Millet evde oturduğunda, işini, aşını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaysa, o insanı evde tutamazsınız. Vatandaşa, sağlığı için evde oturduğunda, işini aşını kaybetmeyeceğinin garantisini vereceksiniz. Bunu vermeden, “Evde hayat var” diye slogan atmak sadece idare-i maslahattır. Yarın bir gün hiç kimse, “Biz uyardık ama millet uyarılarımızı dikkate almadı” diyemez, dememelidir. Suçu milletin sırtına bırakmamalıdır.