Dilek İmamoğlu’nun Sayın Emine Erdoğan’a “sürpriz” mektubu neyin habercisi?

Basından veya sosyal medyadan okumuşsunuzdur.

Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan’a bir mektup yazarak ve bunu da sosyal medya hesabından paylaşarak Marmara (Silivri) ve Bakırköy Cezaevi'nde tutuklu kadınların, İstanbul dışındaki cezaevlerine sevk edilmeleri nedeniyle çocuklarından ve yakınlarından koparıldığını söyledi.Aile Yılı ilân edilmiş olması nedeniyle de Emine Erdoğan’ın bu duruma el atmasını talep eden İmamoğlu sözlerini “Bu çağrımın siyaset üstü, vicdani bir çağrı olarak değerlendirilmesini istirham ediyorum. Desteğinizin bu konuda binlerce insana umut olacağına inanıyor, mübarek Kurban Bayramınızı tebrik ediyor; sağlık ve esenlikler diliyorum. Saygılarımla” diyerek bitirdi.

Alttan alan, son derece saygılı bir üslupla yazılmış, eşinin o patavatsız, nobran, kibirli diliyle alakası olmayan bir iletişim stratejisinin ürünü olan mektup, muhalif medyanın büyük ilgisine mazhar olurken iktidara yakın medya tarafından genellikle görmezden gelindi.

Ekrem İmamoğlu’nun örgüt lideri olarak tanımlandığı yolsuzluk, rüşvet ve irtikap soruşturma kapsamında 100’ü aşkın kişi tutuklanmış, İmamoğlu’nun en yakınları artık itirafçı olmuşken,Dilek İmamoğlu’nun normalde radarına asla girmeyecek olan cezaevlerindeki kadınlar ve çocukları konusunun bir mektubun malzemesi olması“Zamanlaması manidar” klişesine hakkını verdirecek türdendi.

Şaşırtıcı değil.

Bir gün olacaktı bu.

Uzlaşamayan ya da sürekli gerginlik halindeki devletler arasında diyalog zemini yakalamak için debenzer adımlar atılır.

Kimi zaman iki ülkenin ünlüoyuncuları bir arayagelip bir film projesinde buluşur.

Kimi zaman bir maç bahane edilir.

Bazen de politikacı eşleri devreye girer, siyaset dışı insani bir konuda ortak zemin arayışına girer, oradan da diyaloğun kapıları açılmaya çalışılır.

İç siyasette ise genellikle de sıkıntıda olan siyasetçiler eşlerini devreye sokarlariletişim kapısını aralamak için.

Türkiye’deki durum bu seçeneğe çok daha uygun.

Çünkü örneğimizdeki siyasetçi şu anda hakkında açılmış yolsuzluk, rüşvet, irtikap soruşturması olmak üzere hakkında çoğunun yargılaması devam eden epey dava bulunan Ekrem İmamoğlu.

Peki, birkaç ay evvelinde Tayyip Erdoğan’ı “Hakkımda karar verilsin, o karar Yargıtay’da verilmeden o hükümet düşer” sözleriyle tehdit eden,cezaevine girdikten sonra da tehditlerinisürdüren İmamoğlu ile bir kısmı kendisi gibi cezaevinde olan(Necati Özkan vd.) iletişim ekibi, Dilek İmamoğlu’na bu mektubu yazdırmakla neyi amaçlıyor? Üstelik bir yandan da CHP’nin başına Genel Başkan yaptığı ve koltuğu artık kurultay davası ile sallantıda olan Özgür Özel’i habire kışkırtıp artık ağzından çıkanı kulağı duyamayan biri haline dönüştürmüşken. Yani bir yandan Özgür Özel’i sopa olarak kullanıp diğer yandan da eşini “iyi niyet elçisi” gibi devreye sokmak istemesinden sağlamak istediği fayda ne?

Ekmek-Sopa benzetmesine uygun bir model mi?

Hani ekmeği Dilek hanım, sopayı da Özgür Özel gibi düşünün.

Ama sopa olarak kullanılan Özgür Özel artık kontrolsüz davranışlarıylakendini jiletlemeye başlamışken, onun giderek etkisiz eleman haline geldiğini görmeyecek biri değil Ekrem İmamoğlu. Bu yüzden Özgür Özel’den çoktan umudu kestiğini, Kurultay’ın iptal edilmesi olasılığı arttıkça da işlerin sarpa sardığını, bu yüzden mektubu bir seçenek olarak değerlendirdiğini anlıyoruz.

Çünkü artık herkes biliyor ki Ekrem İmamoğlu,Özgür Özel’e her ne kadar Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’iseviyesiz sözlerle tehdit ettirse, halkı sokağa dökmekle efelenseler deşu anda bu “diyalog kapısı” kendi için köprüden önceki son çıkış.

Peki, fayda sağlayacak mı?

Yani Dilek İmamoğlu ve Emine Erdoğan arasında “insani” konuda kurulacak diyaloğun ardından Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile iletişim kapılarını açmayı başarabilecek mi?

Açıklıkla söyleyeyim, böyle bir şey ham bir hayalden öteye gitmez.

Sakın Erdoğan’ın çok kızgın olduğunu ve bu yüzden böyle bir diyaloğun olmayacağını düşündüğümü sanmayın.

Olmayacak çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan yargısal sürece müdahale anlamına gelecek böyle bir girişimde asla bulunmaz.

Bu yönde gelecek taleplere de kesinlikle cevap vermez.

Cevabı ancak şöyle olur:

“Aklanıp gelsin”

Bu mektubu muhalif kesimdebir iletişim faciasıve Erdoğan’ın iletişime geçmesini benim gibi yargıya müdahalenin kapısını aralar diye nitelendirenler de var.

27.dönem CHP Milletvekili Aytun Çıray X hesabından bakın ne yazmış:

“Sayın Dilek İmamoğlu'nun Sayın Emine Erdoğan'a mektubu eğer yumuşatma politikası içinse işe yaramaz. Onlar için mücadele eden insanların motivasyonunu kırar. Yargıya dışarıdan müdahaleyi meşrulaştırır.Adaleti kişilerden beklersek, hukuk mücadelemiz boşa düşer.”

Çıray zaten bir siyasal iletişimci olan Hande Karacasu adlı bir X kulllanıcısının paylaşımını alıntılayarak bu sözleri yazmış. Emine Erdoğan’a karşı saygısız bir üslupla yazan Hande Karacasu ise daha sert:

“Dilek İmamoğlu adına bu mektup fikrini ortaya atan siyasal iletişim faciası danışman kim ise, fikri beğenip pazarlayan kim ise kuşta akıl var bunlarda yok.

Ekrem İmamoğlu’nu hâlâ “umut” olarak gören bir yorum bu aslında. Benzerleri de var. Boyun eğme, alttan alma mesajı veren pasif agresif tiplemeler.  Siyaset vizyonundan nasipsiz, yapılması gereken tek şeyin yargı önünde herkesin eşit olduğunun kabullenilmesinden geçtiğini, ancak böylelikle partilerinin yara almadan bu süreçten kurtulabileceğinianlayamayan idrak yolları kapalı stereotipler.

CHP seçmen tabanının bir kısmı ise gerçeği, ortadaki büyük yolsuzluğu artık istemeseler de görmeye başladılar.

Diğerleri de görecek.