Erdoğan neden rahat?

İyi Partili’den CHP’liye, HDP’liden Saadetli’ye kadar kulislerin yeni konusu bu!

Hepsi, "Erdoğan neden rahat" sorusunun cevabını arıyor.

Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan hayatının hiçbir döneminde “rahat durmadığı” gibi Hazır Ol’da da durmadı!

Şöyle düşünülüyor: "O kadar genel başkan birleşti, terör falan derken HDP bir şekilde masaya oturdu, kavga dövüş olsa da tek aday çıkarıldı. Asrın felaketi var. Erdoğan daha gergin olmalı değil mi?"

Değil!

Aslında Recep Tayyip Erdoğan hayatının “en sert” seçim kampanyasını yürütüyor!

Ancak bunu uhuletle ve suhuletle yapıyor! Yani sessiz, sakin ve kolaylaştırıcı şekilde yapıyor.

Depremde vefat eden insanımızın yüreğini incitmeden yapıyor!

600 binden fazla bağımsız birimin yıkıldığı tüm sahaya hâkim!

TOGG'dan vazgeçmedi!

EYT'den vazgeçmedi!

Bor madenlerinden vazgeçmedi!

Hiçbir sözünden vazgeçmedi!

Muhalefetin karşısında “girdiği her seçimi kazanmış” bir lider var.

Bu lider “rakibini” de küçümsemiyor. Kılıçdaroğlu asla bir “alay etme” objesi değil; sonuç itibariyle bazı muhalefet partilerinin zoraki de olsa adayı.

Muhalefetin karşısında dünyanın en alçak iki terör örgütüne diz çöktürmüş biri var!

Aslına bakarsanız Erdoğan rahat değil; ama eli çok güçlü!

"Erdoğan'ın çevresini" beğenmeyenler vardı. Lakin en güçlü çevre yine ona ait!

Aslına bakarsanız asıl rahat olan bu milletin öz evlatları!

AK Partili gençler işi çözmüş. Erdoğan için, “Çok rahat, çok profesyonel” pankartlarını aylardır mitinglerde asıyorlar. Gençler böyledir işte, geleceği çok iyi öngörebilirler.

Recep Tayyip Erdoğan’ın rahatlığı işte bu profesyonelliğinden kaynaklanıyor; çünkü bu dönem onun “ustalık” dönemi!

“ÖZLEM ZENGİN ŞİMDİ Mİ AKLINIZA GELDİ?”

Bir ara hatırlarsanız ne idüğü belirsiz biri çıkıp HDP’li Başak Demirtaş’a küfür etmişti. Tüm partilerden tepki gelmişti ve “küfür eden” tutuklanmıştı.

Bir müddet sonra AK Partili Özlem Zengin’e de küfürlerle saldırıldı. Ama o gün diğer partilerden “çıt” çıkmadı. “Kadınlığı üzerinden” edilen küfürlere kadın dernekleri bile sessiz kalmıştı.

O gün susanlar ve sessizliği tercih edenler bugün birdenbire Özlem Zengin’e sahip çıkmaya başladılar.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu bile Özlem Zengin’i savunma görüntüsü altında AK Parti’yi eleştiriyor.

Bence Özlem Hanım, "Acaba ben ne yaptım da şimdi beni AK Parti seçmenini ezmek ve örselemek için kullanıyorlar" diye biraz düşünmelidir.

Kadın eşimizdir, annemizdir, ablamızdır, ninemizdir. Yahu “kadın” denilen şey bir düşman devlet mi? Sert dile, inat tavırlara ne gerek var?

AK Parti bugüne kadar milletle inatlaşmadığı için hep birinci parti çıktı.

Yine birinci parti çıkar; ama milletle inatlaşanlar enerji kaybına sebep oluyor.

“NE HÜDAPAR’MIŞ AMA”

Ben HÜDAPAR’dan sadece PKK korkuyor zannediyordum; meğer İslam’a düşmanlık eden bazı kişiler de epey korkuyormuş!

Devletini seven, milletini seven insanlar daima “istişareye” açıktır.

Hiç kimse bir fikri, bir inancı, bir ideolojiyi “zorla” kabul edemez. Bu zulümdür! Ancak konuşmak, istişare etmek önemlidir.

HÜDAPAR’ın bu süreçte ülkedeki bazı kesimlerin ezberini daha çok bozacağı anlaşılıyor.

“ÜÇÜNCÜ KEZ ADAY OLAMAZ MI?”

Artık bu işi sulandıranlara “Gezi Zekâlı” diyeceğim!

Kafanız mı basmıyor?

Hukuk mu bilmiyorsunuz?

Yoksa Erdoğan düşmanlığı gözlerinizi mi kararttı?

Bu ne cahillik!

Lütfen şimdi şu yazdığımı ilkokul üçüncü sınıfa giden çocuğunuza okutunuz. Şayet o da anlamazsa artık ya "agucuk gugucuk" diyerek emzikli çocuğa anlatır gibi anlatacağım yahut dumanla falan!

Türkiye bir Cumhuriyet devletidir.

Halk, yöneticilerini kendi seçer.

Osmanlı devletimiz güzeldi, iyi bir devletimiz vardı, ama o dönem kapandı çocuklar; siz Osmanlı'yı karalayanlara "yav he he" deyip geçin, hatta onlarla dostluğu bitirin; daha iyi dostlar bulun.

Neyse efendim!

Halk, yöneticilerini kendi seçer.

2014'te Erdoğan Cumhurbaşkanı iken ülkemizde “Cumhurbaşkanı ve Başbakan” vardı.

Ülkeyi Başbakan yönetiyordu. Cumhurbaşkanı adeta "noter makamı" gibi duruyordu. Hatta önceki bazı cumhurbaşkanları ülkeyi yönetmemesine rağmen anayasa kitapçığı fırlatıp birçok ailenin batmasına sebep oldular.

Sonra Recep Tayyip Erdoğan, "Bu böyle olmaz" dedi. Hem başbakan hem cumhurbaşkanı olmaz. "Birini iptal edelim, çift başlılık olmasın" dedi.

Devlet Bahçeli, "Kesinlikle bizim kültürümüze bu uygundur" dedi.

Madem öyle bunu halka soralım, dediler.

2017'de sordular; "Ey millet, cumhurbaşkanı öyle noter gibi oturmasın. Başbakanlık kalksın, ülkeyi cumhurbaşkanı yönetsin. Ama bu cumhurbaşkanı en fazla iki dönem görev yapsın" dediler.

Millet "TAMAM" dedi.

2018'de Recep Tayyip Erdoğan bu sisteme göre ilk kez seçildi. Yine Cumhurbaşkanı idi, ama bu kez Başbakan yoktu. Başbakanlık kalkmıştı.

2023'te ikinci kez seçilecek!

Anlamayan var mı?

Anlamayanlar için anaokulu hocası tutacağım, söz!

“DİPLOMASIZ CUMHURBAŞKANI, SCHUMACHER'İN DE EHLİYETİ YOK ZATEN”

Bunu da gördük!

21 yıldır ülkeyi yöneten bir liderin hâlâ diploması sorgulanıyor!

Her seçim öncesi olduğu gibi!

Aslında bu durum Recep Tayyip Erdoğan'ın kazanacağının da bir işareti!

Çünkü tüm ümitleri tükenenler "Bari diploması yok diyelim" kararı alıyorlar!

Bu durum Formula 1’de defalarca dünya şampiyonu olan Michael Schumacher’in “ehliyeti yok” demeye benziyor!

“KEMAL BEY'İ MASADAKİLER HİÇ SEVEMEDİ”

Devlet Bahçeli mitingde; "Recep Tayyip Erdoğan'ı tanıyınız, anlayınız, anlatınız" demişti!

Ben bugüne kadar; "Kemal Bey'i anlatınız" diyen Genel Başkan görmedim!

Oysa aynı masada oturup ortak aday gösterdiler!

Yoksa "Biz anlamadık ki millete anlatalım" mı diyorlar?

SON SÖZ: 25 Mart yani geçtiğimiz cumartesi Muhsin Yazıcıoğlu ağabeyimizin 14.vefat yıl dönümü idi. Şehit lideri rahmetle yâd ederken hiç unutmadığım iki sözüyle yazımı bitiriyorum: Bir kar tanesi olsam Mekke’ye düşmek isterdim… Bir saniyesine bile hükmedemediğimiz dünya için bu kadar fırıldak olmaya gerek yok!