Hedef Türkiye olunca tüm düşmanlar dost oluyor!

Bir önceki yazımız PKK/YPG/PYD/SDG’ye ABD’nin desteği ile ilgili idi. Şimdi de diğer bazı devletlerin bu terör örgütüne desteklerine değineceğim.

Zira PKK/YPG’yi temelde ABD desteklemesine rağmen, Rusya’nın, Yunanistan’ın, İran’ın, İsrail’in ve diğer bazı devletlerin de eli kanlı terörist örgüte destek vermediğini söylemek hiç gerçekçi olmaz.

Şimdi bu devletlerin bazılarının PKK/YPG’ye desteklerini kısa kısa hatırlatalım.

RUSYA SURİYE’NİN KUZEYİNDE PKK/YPG İLE İŞBİRLİKLERİ GELİŞTİRMİŞTİR

Aslında bu işbirliğini ortaya koymak için şu basit soruları sormak bile yeterlidir:

- Rusya'nın hâkim olduğu Suriye’nin kuzeyindeki bölgelerde bu terör örgütü nasıl palazlandı?

- Suriye hava sahasını kontrol eden Rusya; İsrail’in -Şam dâhil- istediği hedefleri uçaklarıyla arzu ettiği zaman bombalamasına hava savunma sistemlerini kapatıp göz yumarken, neden bugüne kadar Türkiye’nin bu terör odaklarına hava harekâtı düzenlemesine ABD ile birlikte karşı çıktı?

- Rusya neden Suriye hava sahasını son harekâtımıza kadar, son ana kadar Türkiye'ye açmadı?

- Rusya neden teröristlerin ilan ettiği sözde Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin ilk yabancı misyon şefliğinin Moskova'da açılmasına neden izin verdi?

- Rusya 2019’da Tel Rıfat özelinde neden PKK/YPG ile ortak devriyeler ve savunma işbirlikleri geliştirdi?

- Ağustos 2020’de Rusya neden PKK/YPG’yi rejim güçleriyle birlikte Moskova’ya davet etti ve burada PKK/YPG ile ortak federasyon kararı aldırdı?

- Rus generalleri neden PKK/YPG’li teröristler ile sıklıkla görüşmüş ve karşılıklı ziyaretler gerçekleştirmiştir?

- Münbiç’in batısında PKK/YPG’li teröristler neden omuzlarında ve kullandıkları araçlarda Rus bayrakları ve Rus peçleri takmışlardır?

Ama Türkiye’nin kararlılığı ve diplomasisinin neticesi olarak Rusya’nın da inadı kırılmış, Türkiye Suriye’nin kuzeyine, hem de muazzam bir alana, çok kapsamlı bir hava harekâtı düzenlemiştir.

Bu harekâtın ardından 22 Kasım 2022’de Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’un, "Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlama konusundaki endişelerine anlayış ve saygıyla yaklaşıyoruz. Bunun Türkiye’nin meşru hakkı olduğuna inanıyoruz” sözleri memnuniyet vericidir.

TERÖRİSTLER İÇİN GÜVENLİ BİR LİMAN VE SIĞINAK; YUNANİSTAN

Yunanistan ise PKK/YPG, FETÖ ve Türkiye’yi yıkmaya çalışan diğer terör örgütlerinin güvenli bir liman ve sığınak olarak tarif ettikleri ülkedir. Bu gerçeklik geçen yıl, 11 Nisan 2021’de, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından yayımlanan videoda belgelerle anlatıldı.

Yunanistan'ın Lavrion yerleşkesinde onlarca yıldır PKK kampı olduğunu sağır sultan bile duydu.

Üstelik daha yeni, 26 Eylül 2022'de Yunanistan’daki Lavrion kampında sabotaj eğitimi alıp 4 Eylül 2022’de Türkiye’ye geçen "Delil" kod adlı Hüsamettin Tanrıkulu adlı terörist, İstanbul ve Diyarbakır polisinin ortak terörle mücadele operasyonunda gözaltına alındı.

Ve öğrendik ki, Lavrion kampının kapasitesinin artık yetmediği, bu nedenle Lavrion kampının yanında PKK’lı teröristlerin barındığı yeni bir kamp daha açılmış…

 Yunanistan bugüne kadar Türkiye’nin iadesini istediği hiçbir PKK’lı, FETÖ'CÜ ya da diğer terör örgütü mensubu teröristi iade etmemiştir.

Ancak Yunanistan, gariban sığınmacıların botlarını ittirmekte, batırıp öldürmekte, sığınmacıları çırılçıplak soyup Türkiye sınırına bırakmakta çok mahirdir.

Gariban sığınmacılara cellat olan Yunanistan, Türkiye’yi yıkmak, bölmek için eylemler gerçekleştiren teröristlere karşı ise şefkatli bir kucaktır.

Daha ne olacak, hatırlayın lütfen, terörist başı Abdullah Öcalan Kenya’da Yunan Büyükelçiliği rezidansında yani konutunda kalmıştı.

1998 yılında Suriye’den çıkarıldıktan sonra ülke ülke dolaşıp sığınma talebinde bulunan teröristbaşına en çok Yunanistan ve küçük kardeşi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) sahip çıkmıştır. Hatta GKRY pasaport dahi vermiştir.

Terörist başı son olarak tekrar geldiği Atina’da bir süre kalmış, 2 Şubat 1999’da Yunan İstihbarat yetkilileri eşliğinde Yunanistan'dan ayrılarak Kenya'ya gitmiş ve Kenya’da Yunanistan Büyükelçiliği rezidansına yerleşmişti. Bundan daha büyük terör destekçiliği ve Türkiye düşmanlığı olur mu?

Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük devlet olduğunu göstermiştir. "Lazaros Mavros" adına düzenlenmiş Kıbrıs Rum Kesimi pasaportu taşıyan teröristbaşı, Hollanda’ya gitmek üzere Yunanistan Büyükelçiliği rezidansından korumaları eşliğinde Nairobi Havalimanı'na doğru yola çıkmış ve Nairobi Havalimanı'nda da Türk bordo berelileri tarafından yakalanarak Türkiye’ye getirilmişti.

Son olarak İstiklal Caddesi'nde hunharca eylem yapan teröristin, ona yardım ve yataklık yapanların “yakalanmasalardı güvenli bir liman ve sığınak olarak gördükleri Yunanistan’a kaçmak üzere olduklarını” Sayın İçişleri Bakanı açıklamıştı.

Yunanistan açıkça terörü destek veren bir devlettir ve Türkiye bu gerçeği sadece sözle değil, belgeleri ile birlikte başta BM, NATO ve AB olmak üzere her uluslararası kurum ve kuruluşa resmi olarak başvurarak anlatmalıdır.

Eğer Türkiye Yunanistan’daki ya da Yunanistan’a karşı olan terör örgütlerine böyle yardım ve yataklık yapsaydı acaba Yunanistan Türkiye hakkında neler yapardı neler… Düşünün bir kere… Fakat Türkiye, Yunanistan gibi etik ve insani değerlerden yoksun bir ülke olmadığı için değil terörist yetiştirmek, aksine İkinci Dünya Savaşı'nda açlıktan kırılan Yunanistan'a yardım götürmüş ve Yunan halkının açlıktan ölmesini engellemiştir.

SURİYE REJİMİ İLE PKK/YPG ARASINDA ARABULUCULUK YAPAN İRAN

2018 yılında İran’ın, Rejim ve PKK/YPG arasında arabuluculuk yaparak Rejim ile PKK/YPG arasındaki işbirliğini ve koordinasyonu sağlama görevi üstlendiği açık kaynaklarda yer almıştır.

09 Ekim 2019’da İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik düzenlediği harekâta ilişkin; “Türkiye seçtiği yolu gözden geçirmeli” demiştir.

16 Şubat 2021’de PKK'nın üst düzey kadrolarının Türk hava saldırılarından İran tarafına sığınarak kurtulduğu basına yansıdı.

22 Nisan 2021’de İran, desteklediği Şii grup Haşdi Şabi’nin PKK/YPG ile işbirliği yapmasının önünü açtı.

06 Şubat 2022’de İran Cumhurbaşkanı Ruhani, “Türkiye'nin Afrin'deki operasyonu nafile. Bir ülke, başka bir ülkenin topraklarına, o ülkenin hükümeti ve halkı izin verdiği zaman girebilmeli. Bu bizim prensibimiz. Biz eğer o ülke buna karşıysa doğru bir hareket olduğunu düşünmüyoruz" diyerek, Türkiye’nin bölgeyi teröristten arındırma harekâtına karşı çıkmıştı.

05 Mayıs 2022’de ABD Savunma İstihbarat Ajansı (DIA) bir rapor yayımladı. Bu raporda:

- İran destekli güçlerin (Haşdi Şabi) Türkiye’ye karşı PKK’yla işbirliği yaptığını ve zaman zaman Türkiye’nin Kuzey Irak’taki ve Suriye’deki üslerine saldırı düzenlediği,

- İran destekli milislerin Türkiye'ye yönelik saldırılarının Türk Silahlı Kuvvetlerini (TSK) Irak'ta PKK'ya operasyon düzenlemekten caydırmak için yaptığı yer almıştı.

29 Mayıs 2022’de İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade, Türkiye'nin YPG/PKK terör örgütüne yönelik Suriye’de olası bir askeri operasyonuna dair bir soruya verdiği cevapta, "İran, aralarındaki anlaşmazlıkları çözmek için diğer ülkelerin topraklarında herhangi bir askeri harekâta ve güç kullanımına karşı çıkıyor” demiş ve böyle bir harekâtın Suriye'nin "toprak bütünlüğünün ve ulusal egemenliğinin ihlali olacağını, durumu daha karmaşık hale getireceğini ve gerilimi artıracağını" iddia etmişti.

Özetle İran en başından beri Türkiye’nin Suriye’de bulunmasından son derece rahatsızdır.

Kaldı ki aynı İran, Karabağ konusunda da Türkiye ve Azerbaycan aleyhinde, Ermenistan lehinde bir tutum izlemektedir.

İSRAİL’E GÖRE; PKK/YPG'NİN OLASI ÇÖKÜŞÜ OLUMSUZ VE TEHLİKELİ BİR SENARYO

İsrailli siyasetçiler, 2019 yılında Türkiye’nin Suriye’de Fırat’ın doğusundaki terör hedeflerine yönelik olası operasyonunun gündemde olduğu dönemde terör örgütü YPG/ PKK’ya sahip çıkmıştı.

09 Ekim 2019’da Barış Pınarı Harekâtı başlangıcında İsrail Başbakanı Netenyahu, “İsrail olarak, Türkiye'nin Suriye'deki Kürt bölgelerine yönelik işgalini şiddetle kınıyor, Türkiye ve vekilleri tarafından Kürtlere yönelik etnik temizlik yapılmasına karşı uyarıda bulunuyoruz. İsrail, yiğit Kürt halkına insani yardım sağlamaya hazır” demişti.

İsrailli parlamenter Zvi Hauser ise aynı tarihte, "Ortadoğu'daki etnik bir azınlığın ulus devleti olarak İsrail, bölgedeki Kürtlerin çektiği acılara gözlerini kapatamaz" şeklinde Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’na ilişkin eleştiride bulunmuş ve PYD/YPG’ye destek vermişti.

18 Ekim 2019’da Rubin Uluslararası İlişkiler Araştırma Merkezi'nden Seth Frantzman, Jerusalem Post'a verdiği demeçte, “Suriye'nin kuzeydoğusunda bağımsız bir Kürt devletinin İsrail ile iyi ilişkileri olan başka bir ülke olacağını" söylemişti.

21 Kasım 2019’da İsrail Kanal 12'ye konuşan köşe yazarı Nadav Ayal, ABD Başkanı Trump’ı "Suriye'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı savaşan tek etkili güç olan sözde Kürt müttefikini terk etmekle" suçladı.

Aynı tarihte İsrail Dışişleri Bakan yardımcısı Tzipi Hotovely, “Kuzey Suriye'deki Kürt hâkimiyetinin olası çöküşü, İsrail açısından olumsuz ve tehlikeli bir senaryo. Böyle bir olayın, başta İran olmak üzere bölgede olumsuz unsurların güçlenmesine yol açacağı kesinlikle açıktır” diyerek İsrail’in niyet ve hedefini açıkça ifade etmiş, İran'ın bölgedeki nüfuzuna karşı YPG'ye yardım ettiklerini itiraf etmiştir.

17 Eylül 2022'de yapılan erken seçimleri önde tamamlayan Mavi-Beyaz İttifakının iki numarası olan milletvekili Yair Lapid ise Pençe-Kılıç Harekâtı öncesinde Twitter’da "Arkadaşlarım Lindsey Graham ile Chris Van Hollen'in Suriye'nin kuzeyinde Kürtlere yapacağı herhangi saldırıya karşılık Türkiye'ye yaptırım uygulanması ve NATO üyeliğinin askıya alınması çağrısına katılıyorum" demişti.

21 Kasım 2022’de İsrail basınında Pençe-Kılıç Harekâtı hedef alındı: Türkiye'nin terörle ve teröristle mücadelesine, "işgal" suçlamasında bulunularak; "Türk Silahlı Kuvvetleri 2016 yılından bu yana Kürtleri hedef alan saldırılarda bulunuyor" ifadeleri kullanıldı. Ayrıca, "Türkiye'nin asıl amacı sadece Kürtlere saldırmak değil, ABD'nin Suriye'deki rolünü de azaltmak" denilerek ABD’nin Türkiye karşısında harekete geçmesi istendi.

Eski Eğitim Bakanı ve Yamina (Sağ) İttifakı milletvekili Naftali Bennett, Twitter'da yaptığı paylaşımında, "İsrail halkı olarak şu anda Türkiye'nin saldırısı altındaki Kürt halkına dua ediyoruz. Bundan çıkaracağımız ders çok basit: İsrail her zaman kendi kendini koruyacak. Yahudi devleti kaderini asla büyük dostumuz ABD'nin de aralarında bulunduğu başkalarının eline bırakmayacak" ifadelerini kullandı.

Görüldüğü üzere PKK/YPG İsrail'de amaçlarına hizmet eden bir örgüt olarak görülmektedir.

PKK/YPG’YE PARA YARDIMI YAPAN SUUDİ ARABİSTAN

Bu teröre destek denkleminde Suudi Arabistan’a da ayrı bir parantez açmak gerekmektedir.

Çünkü Suudi Arabistan 17 Ekim 2018’de terör örgütü PKK/YPG’ye Suriye'de işgal ettiği bölgelerde kullanmak üzere 100 milyon dolar hibe etmiştir.

HEDEF TÜRKİYE OLUNCA HEPSİ BİR ARAYA GELİP TEK CEPHE OLUYORLAR

Özetle, hedef Türkiye olunca hiçbir zaman yan yana gelemeyeceğini düşündüğünüz devletler ve aktörler bir araya gelmektedir. Bakın, Türkiye’ye karşı Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi, Suriye’nin kuzeyinde de terör örgütü PKK ve organik türevleri olan YPG/PYD/SDG’ye destek masasında çok enteresan biçimde ABD, Rusya, İran, İsrail, Yunanistan, Suudi Arabistan ve diğerleri birlikte oturmaktadır. Tabiri caizse, “Türkiye karşısında tek cephe” oluşturmaktadırlar.

Türkiye’nin tüm güvenlik öncelikleri ve ihtiyaçları yok sayılarak, tıpkı Irak’ın kuzeyinde yapıldığı gibi, Suriye’nin kuzeyinde de ABD, İsrail, İran, Rusya’nın ve diğer aktörlerin kullanımına uygun ve Türkiye aleyhinde kullanıma hazır bir otonom terör yapısının inşa süreci başlatılmak istenmektedir.

Ancak bu cepheye rağmen, Türkiye Pençe-Kılıç Hava Harekâtı'nı düzenleyerek bu tür terör yapılanma projelerine izin vermeyeceğine dair kararlılığını ve politik-askeri gücünü göstermiştir.

Tekrar ifade etmek gerekirse, bundan sonra yapılması beklenen ve gereken bir kara harekâtıdır. Bölgenin terör odaklarından ve sığınmacıların mallarına çöken PKK/YPG haramilerinden arındırılması insani bir borçtur. Gasp edilen mal ve mülklerin asıl sahiplerine teslim edilmesi de insani ve hukuki bir yükümlülüktür. Bunun için de Türkiye bir kara harekâtıyla sığınmacılara geri dönüşleri için yeterli büyüklükte güvenli bölge oluşturmak durumundadır.

Meşru müdafaa hakkımızdan doğan askeri operasyonları tekrar yapmak durumunda kalmamak ve teröristlere alan bırakmamak için buraların PKK/YPG'den temizlenmesi şarttır!

Allah ebediyen ordumuzu muzaffer, devletimizi baki kılsın, Türk Milletini korusun.