İmamoğlu'ndan 'derece' yanıtı

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına cevap verecek kadar derece kaybına uğramadım" sözlerine yanıt verdi. İmamoğlu, "Açıkçası, kimse doğuştan İBB Başkanı ya da Cumhurbaşkanı olmadı" dedi.

İmamoğlu'ndan 'derece' yanıtı

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu "İstanbul Yeşil Alanlar Çalıştayı"nda açılış konuşmasını yaptıktan sonra kameraların karşısına geçti. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerine ve Yeşim Meltem Şişli hakkındaki iddialara da cevap verdi.

"Kimse doğuştan İBB Başkanı ya da Cumhurbaşkanı olmadı"

'Derece' denildiği zaman aklına fahrenheit ya da celcius geldiğini, insan gelmediğini belirten Ekrem İmamoğlu, "Genel Sekreter Yardımcınız Yeşim Meltem Şişli hakkında yaptığınız açıklamalar Sayın Cumhurbaşkanı’na da soruldu. ‘Ben, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na cevap verecek kadar derece kaybına uğramadım’ yanıtını verdi…” hatırlatmasına, “Derece deyince, benim aklıma ‘Fahrenheit’ gelir ya da ‘Celcius’ gelir. Derece deyince, benim aklıma o geliyor; insan gelmez. İnsanı hayatımda hiç derecelendirmedim. Sayın Cumhurbaşkanı’nın zihninde böyle bir şey varsa, üzülürüm. Açıkçası, kimse doğuştan İBB Başkanı ya da Cumhurbaşkanı olmadı. Bunlar, kademeli bir şekilde oluyor. İnsanların katkısıyla ve puanlamasıyla, insanların verdiği yetkiyle oluyor. Bunu unutmamak lazım. Üzücü bir yorum olmuştur. Sanıyorum söyledikten sonra kendisi de üzülmüştür diye düşünüyorum" dedi.

Erdoğan ne demişti?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meltem Şişli hakkında ortaya atılan iddiaların ardından bir açıklama yapmış ve şöyle demişti:

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Genel Sekreter Yardımcısı Meltem Şişli'nin İSMEK'teki kadın çalışanlara yönelik sözleri infial yarattı. Büyükşehir Belediye Bakanı Ekrem İmamoğlu, bir inceleme başlattığını duyurdu. Siz ne diyorsunuz bu konuda?" sorusu üzerine Erdoğan, "Ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına cevap verecek kadar derece kaybına uğramadım. Hele hele bir bayana yapılan sataşmaya en güzel cevabı sizin vermeniz lazım.

Kanal İstanbul projesi

İmamoğlu, bir gazetecinin, "Kanal İstanbul’la ilgili Ulaştırma Bakanı açıklama yaptı imar planının onaylandığının bilgisini verdi. Ne diyeceksiniz bu açıklamayla ilgili?" şeklindeki sorusuna şu yanıtı verdi:

Sayın Bakan, yaklaşık 7 aydır, ‘Kazmayı vuracağız’ diye, kazmayla samimi bir ilişki kurduğunu ifade ediyor. Bu işi, bu kadar basite alan bir Bakan söylemi hayatımda hiç duymadım. Her cümlesi; ‘Kazmayı vuracağız.’ İstanbul halkının, bizim yaptığımız farklı araştırmalarda yüzde 55’i ile 65’i arasında, bu sürece tümüyle, şiddetle karşı olduğunu görüyoruz. Şimdi kamuoyunu görmezden gelen, bilimsel raporlara bu kadar görmezden gelen bir akla gerçekten şaşıyorum. Kıymet de vermiyorum. Elbette kendilerine göre süreci yönetiyor olabilirler. Ama biz de hukuki mücadelemize devam edeceğiz. Süreçle ilgili dava süreçleri başlıyor. Bu konuda hem İstanbul halkı hem İBB, şahsım, tüm kurum ve kuruluşları… Bakın, İstanbul’da yaşayan esnafı temsil eden kuruluşlar, İstanbul’da var olan sanayi kuruluşlarını temsil eden kuruluşlar, ‘Ya bu benim konum değildir’ deyip, kafasını kuma soktuğu an, toplum onların hepsini yargılar.

Bu bakımdan; mesleki kuruluşlar, mesleki odalar, yaşam alanlarının yaşaması için hayatını buna adamış insanların bu konuya, en üst seviyede duyarlılık göstereceğini, dava açacağını, süreci takip edeceğini ben hissediyorum. Tüm bu hamleleri ‘Yok’ saymanın elbette bir karşılığı olacaktır. Elbette yargı, toplum vicdanı, buna dönük benzer tavırlar gösteren insanları yargılayıp, hak ettiği cezaları verecektir. Bu manada biz, sürece devam ediyoruz. 7 ay önce de kazmayı vuruyorlardı. 4 ay sonra ÇED raporu ortaya çıktı. O askıdan indi, plan çıktı. Her gün kazmayı vuruyorlar. Bu kadar pervasız, bence devlet adamlığı ve çalışanı hukukunu bilmeyen, topluma dönük değil, kişilere dönük açıklama yapmayı kendine marifet kabul eden, kişisel bekayla yol yürüyen insanların tavır ve davranışları olarak görüyorum. Ama biz, hukukla, vicdanla, kamu vicdanıyla, doğayı koruma prensipleriyle bu konuda kazanacağımızı şimdiden hissediyorum.