İmamoğlu Umre’den “GEMİLERİ YAKMA”  kararıyla dönecek…

Bu kadar rakı-balık, şarap keyfinin, tatilin ve son olarak da Saraçhane’deki kucaklaşma tiyatrosu ile taçlanan fiyaskonun ardından, partisi tarafından topa tutulan İmamoğlu’nun, “Durumunu bir Umre ziyaretiyle kurtarmasının tam sırasıdır” diye aklımdan geçiyordu ki haberi geldi.

Umre’ye gidiyormuş.

Dün hareket etmiş.

“İnancının gereğini yerine getiriyor” der geçerdim de mesele o değil, ben asıl, bu Umre fikrinin kimden çıktığının peşine düştüm.

Buldum. Bizim Ümit söyledi.

Ümit Akdemir.

“Çünkü, davet edildi oraya abi. Görüşecekler ve ona artık GEMİLERİ YAKMANIN ZAMANI GELDİ diyecekler.”

Kim mi davet etti?

Belki de “İyi saatte olsunlar.”

Allah’tan Umre ziyaretlerinde “şeytan taşlama” yok.

Ne olur ne olmaz, pozisyonlar karışabilirdi.

Bu HAMLEYİ YAPANLAR, İmamoğlu’na yol yordam da göstereceklermiş sıkı sıkıya tembih ederek. Ne yapsınlar, şimdiye kadar önüne konulan stratejiyi doğru dürüst uygulayamadığı için her şeyi yüzüne gözüne bulaştırmadı mı?

Bu arada O Umre’deyken, eğer CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan son bir atak gelmezse Altılı Masa da dağıldı dağılacak. Davutoğlu’na kızıyorlar nezaketsiz Şirinler… Adam ne yapsın, bir araya gelirken ne konuşulduysa onu söylüyor. Yalan mı dedikleri?

Meral Akşener ise artık ne yaşadıysa kalbi dayanamadı ve hastanelik oldu. Geçmiş olsun, acil şifalar diliyorum. Malûm, kendisinin tüm projesi Altılı Masa’yı Ekrem İmamoğlu’nun arkasında hizalamaktı ama beceremedi.

Çünkü CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu kendi adaylığında ısrarlı.

Diğer parti liderlerinin 40 yıllık siyasi kariyerlerini dünün yeni yetmesine hizmet için sonlandırmak istememeleri de bir diğer anlaşılabilir neden. En azından güçlü pozisyonların peşindeler.

Masa’nın arkasında duran Küresel Merkez ise üçe bölünmüş durumda. Anglo-Sakson ekseninin iki aktörü; ABD ve İngiltere ile Almanya’nın başını çektiği AB…

ABD ile AB arasında sorun yok. İngiltere su koy veriyor. Masa’nın Baby Face’inin şaşılacak bir özgüven patlamasıyla, “Ben aday olursam rahatlıkla seçilirim” demesi bu hakikatin neticesi. Belki olası hükümette sağlam bir yer edinebilme gayretinin taktiklerdir. Bu eksenin stepnesi de Ahmet Davutoğlu gözükmekte.

Kısacası ABD ve AB’nin gönlünün sultanı belli; Ekrem İmamoğlu.

Sadece Kemal Kılıçdaroğlu bariyerini geçemiyorlar. Kemal Bey, sık sık yaptığı açıklamalarla Mansur Yavaş ile Ekrem İmamoğlu’nun belediye başkanlığı görevlerini tamamlamaları gerektiğini o kadar kesin bir dille ifade etti ki bunu aşabilmek ancak CHP’yi ayaklarının altına alarak ezmeleriyle mümkün olacak.

İşte UMRE SEYAHATİ ile sözünü ettiğim bu moment (AN) artık geldi.

İBB seçimlerinden önce tüm medyaya haber verip Eyüp Sultan’a giden ve orada Kur’an okuyan İmamoğlu’nu bu kez “Gel görüşeceğiz” diye UMRE’ye davet ettiler.

Yukarıda da söyledim, "GEMİLERİ YAK" diyecekler.

Anlamı şu.

Ya tek başına ADAYLIĞINI İLAN EDECEK ya da eğer İngiltere de razı olursa üç merkez birden Kemal Kılıçdaroğlu’na durumu zorla kabul ettirecekler.

Tek handikap, Kemal Bey'in direnip adaylığını açıklaması. Ama bu durumda bile CHP tabanının İmamoğlu’nu destekleyeceğine dair kesin kanaatleri var. Bu olasılıkta seçimler ikinci tura kalır ve İmamoğlu da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın rakibi olur diye bakıyorlar.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise son hamlesini Saraçhane tıngırtısı için yarıda kestiği Almanya ziyaretiyle yapacak.

Ama o sonuç alıncaya kadar İmamoğlu ŞAH MAT demezse.

FETÖ ise “İyiliklerini ödeyemeyiz” diye hayırla yad ettiği Sayın Kılıçdaroğlu için sadece “Üzgünüz” diyecek. Çünkü onlar da “kazanacak aday” diyen ablaları gibi İmamoğlu’nun peşinde. Ama bu tercihin bir diğer mühim nedeni, İmamoğlu’nun tarzının, şarkıdaki gibi, “Bir yanımız her duruma müsait, ne kadar uyarsa o kadar ister” türünden olması. Kemal Bey ise tüm vaatlerine rağmen, onların fikrine göre “eski usul” bürokrat olarak “yasa, hukuk, etik, liyakat, adalet” diye adlandırılan bir sürü “saçmalık” çıkarabilir önlerine. E bu da bazı “can sıkıcı” durumlara sebep olabilir haliyle.  

SON BİR NOT:

Burada İmamoğlu’na açılan hakaret ve terör davalarından çıkacak sonuçları olasılıklar içine dâhil etmedim. Çünkü herhangi bir karar tabloyu değiştirir.

Yargının işine karışılmaz.

Ama İYİ SAATTE OLSUNLAR’ın, çıkması ihtimaller dâhilinde olan bir “siyaset yasağı” kararına karşı planları var mı bilemem.

KAOS’a ne dersiniz?