İYİ Parti lideri Akşener'den 'andımız' açıklaması

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu. Öğrenci andının kaldırılması konusu, Mısır ilişkileri, ekonomi paketi gündemdeydi.

İYİ Parti lideri Akşener'den 'andımız' açıklaması

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener'in konuşmasından önce bir kız öğrenci kürsüye çıkarak Andımız'ı okudu. Akşener'in konuşmasından satırbaşları...

Bu ülkede, Mustafa Kemallere idam fermanı yazanlar oldu. Bu ülkede, milletin meclisinin üzerine ordu gönderenler oldu. Bu ülkede, milletine terörist diyenler oldu. Bu ülkede, Andımızı yasaklayanlar oldu. Aslında buna çok da şaşırmıyoruz. Çünkü onları anlayabiliyoruz. Andımızın sözleri ağır gelenler, elbette andımızı yasaklamak ister. Küçüklerini korumak yerine, onlara göz dikenler, elbette andımız okunmasın ister. Oy hesabı dışında, büyüklerini sayıdan saymanlar, yaş almışına, emeklisine sahip çıkmayanlar, elbette andımız duyulmasın ister.

Yandaşını milletinden çok sevenler, yükselme ve ileri gitme idealini içine sindiremeyenler, elbette andımız bilinmesin ister. ‘Büyük Atatürk’ dendiğinde, kaşıntı tutanlar, çalışmak yerine, çalıp, çırpanlar, elbette andımız hatırlanmasın ister. En önemlisi de, Türk demenin bir ayırma değil, bir birliktelik arzusu olduğunu görmek istemeyenler, son bağımsız Türk devletini, uçuruma sürükleyenler, elbette andımızın son cümlesinde şaşkına döner! Ama o arkadaşlar hiç kusura bakmasın, bizler hala buradayız. Türk Devleti hala burada. Cumhuriyet hala burada. Çünkü bu topraklarda, milletini ve memleketini özünden çok sevenler, kendilerini ve koltuklarını, özünden çok sevenlere karşı, her defasında galip gelmiştir. Her zaman da galip gelecektir!

Ne Mutlu Türküm Diyene!

“Andımız, inancımızda, sözümüzde, yaptıklarımızda ve yapacaklarımızdadır! Andımız, milletimize duyduğumuz sevgide, büyük, güçlü ve zengin bir Türkiye’ye duyduğumuz özlemdedir! Andımız, kahraman atalarımızın aziz hatırasında, Atatürk’ümüzün mirasındadır! Andımız, kalplerimizde, andımız ruhumuzda, andımız irademizdedir. O nedenle, andımıza el uzatmaya cüret edenlere inat, bir kez daha; Ne Mutlu Türküm Diyene!

Bakanlıklarımız içinde, ikisinin adının başında “milli” kelimesi vardır. Kafiye olsun diye değildir. Zaten kafiyeli de değildir. Biri Milli Savunma Bakanlığı, diğeri de Milli Eğitim Bakanlığı’dır. İşte o nedenle, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, milli kimliğimize vurgu yapan, milli şuuru besleyen Andımızla, yargı üzerinden mücadeleye girmesi, acı olduğu kadar da, ironiktir. ‘Yerli ve milliyiz’ diyenlerin, aslında ne olmadıklarını göstermesi bakımından da, bir o kadar öğreticidir.

Biliyorsunuz, Danıştay’ın 2018 yılında verdiği, ‘Andımız yeniden okutulmalı’ kararının ardından, bu kürsüden birçok defa, ‘Kararı uygulayın’ çağrısı yaptım. Meclis grubumuz, soru önergeleri verdi. Tüm bu süreçte, iktidardan da, ortağından da ses çıkmadı. Danıştay kararına rağmen, üç yıldır ortağına, ‘Andımızı okutun’ diyemeyenler, şimdi ise çıkmışlar, Genel Kurul kararından sonra, bu karara isyan ediyor-muş gibi yapıyorlar. 

Mısır ilişkileri

Nitekim son günlerde, 2013 yılında diplomatik ilişkilerin kesildiği, Mısır konusunda, bazı açıklama ve girişimler var. Önce, Milli Savunma Bakanı ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, ardından da Dışişleri Bakanı, Mısır’la yeni bir döneme girileceğini söyledi. Geçen Cuma da Sayın Erdoğan, artık gelenek haline getirdiği, ‘Cuma sonrası gıybeti’ seansında konuştu. ‘Türkiye’nin Mısır’la ilişkileri, öyle en üst düzeyde değil de, şöyle bir ‘tık’ altında sürecek’ dedi…Fesuphanallah… Şu devlet insanı ağırlığına bakar mısınız? Şu devlet ciddiyetine bakar mısınız? Şahsım diplomasisinden, ‘tık’ diplomasisine terfi ettik. Hayırlı uğurlu olsun

“Bir ‘tık’ altında sürecekmiş… Bir ‘tık’ ne demek Sayın Erdoğan? Sisi’yle sen görüşmeyeceksin, bir ‘tık’ altında, Sayın Çavuşoğlu mu görüşecek? Elçilik açmayacaksınız, bir ‘tık’ altında, maslahatgüzar mı göndereceksiniz? İhracat yapmayacaksınız, bir ‘tık’ altında, ithalat mı yapacaksınız? Sisi’ye darbeci, diktatör demeyeceksiniz, bir ‘tık’ altında, ‘Cumhurbaşkanı’ mı diyeceksiniz? Rabia yapmayacaksınız, bir ‘tık’ altında, 3 parmak mı göstereceksiniz?”

“Biz elbette, Türkiye’nin tüm ülkelerle, sağlıklı ve istikrarlı ilişkiler kurmasını isteriz. Bunu da, Amerika istiyor diye değil, Avrupa ısrar ediyor diye değil,

“Şahsi çıkarların, koltuk korkularının dayattığı ‘tıklarla’, devlet yönetilmez Sayın Erdoğan. Devlet, akılla, stratejiyle, planlamayla yönetilir. Bir ‘tık’ aşağısı, bir ‘tık’ yukarısıyla, milletin, memleketin çıkarları korunmaz. Çık, devlet insanı gibi, milletimize, şimdiye kadar atılan yanlış adımların hesabını ver, Sonra da milli çıkarlarımız neyi gerektiriyorsa, onu yap. ‘tık’ muhabbetiyle milletimizi oyalamaya çalışma. 

Sayın Erdoğan’ın, Mısır için, Gazze için yaptığı aslında nedir biliyor musunuz? Oralarda yaşanan acıları, iç siyasete malzeme yapıp kullanmaktır. Çünkü Sayın Erdoğan’ın siyaset anlayışına göre, herkes ve her şey, sadece, kendi iktidarına hizmet ettiği sürece değerlidir. Her acı, her kriz, Sayın Erdoğan için, siyasi ranta dönüşebildiği sürece anlamlıdır. Bu nedenle, gün gelir, Sayın Erdoğan’ın iktidarının devamı, Mısır’la, İsrail’le konuşmayı, el sıkışmayı gerektirir; İşte o zaman, ne Rabia meydanı, ne Gazze, ne de Mavi Marmara, Sayın Erdoğan için artık önemli değildir. Gün gelir, Sayın Erdoğan’ın iktidarının devamı, Yunanistan’la anlaşmayı gerektirir; işte o zaman, ne Kıbrıs davası, ne de Kıbrıslı kardeşlerimiz, Sayın Erdoğan için artık önemli değildir. Gün gelir, Sayın Erdoğan’ın iktidarının devamı, PKK ile masaya oturmayı gerektirir; işte o zaman, ne şehitlerimiz, ne de memleketin bütünlüğü, Sayın Erdoğan için artık önemli değildir.

O gün geldiğinde, ki o günü daha önce defalarca gördük; sessiz sedasız, kapalı kapılar ardında görüşmeler yapılır, temaslar başlar, masalar kurulur, tavizler verilir. Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının, insanların değerlerine duydukları saygı, işte bu kadardır. Değerler, onları iktidarda tuttuğu sürece, yani kullanışlı olduğu sürece savunulur. Yaşananlar işte tam olarak budur. Peki bu anlayışın sonucunda ne olur? Sayın Erdoğan için yeni bir gün doğar, şov tam gaz devam eder, Yapılan yanlışların bedelini Türkiye öder, Türk Milleti öder. Olan kutuplaşan milletimize, ekonomimize, itibarımıza olur.

Düşünün; Mesela, daha makul ve akılcı bir dış politika yürütseydik nasıl olurdu? Mısır ile Yunanistan arasındaki, Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması, bize rağmen imzalanabilir miydi? 2013’ten sonra Mısır’a yaptığımız ihracat hızla düştü. yaklaşık 4 milyar dolarlık, yani 30 milyar liralık ihracat kaybımız var. Bu kaybı yaşar mıydık? Libya’da karşımızda, Mısır’ın merkezinde olduğu, geniş bir diplomatik koalisyon oluştu. Mısır ile ilişkilerimiz, bu kadar gerilimli olmasaydı, bu koalisyon yine de oluşur muydu? Bu soruların hepsinin cevabı ‘hayır’. Sayın Erdoğan’ın ergen siniri, egosantrik tavırları ile, dış politikayı, iç politikaya malzeme eden çarpık stratejisi nedeniyle, devletimizin güvenliği zayıflatıldı, milletimizin çıkarları da kollanamadı. Sayın Erdoğan seçim kazandı, ama maalesef Türkiye kaybetti. 

Bundan iki yıl önce, İstanbul seçiminde, Sayın Erdoğan vatandaşımıza, ‘Pazar günü şuna karar vereceksiniz, Sisi’ye mi oy vereceğiz, Mursi’ye mi?’ diye sormuştu. Bugün de aynı soruyu ben kendisine sormak istiyorum; Sayın Erdoğan; milletimiz ilk sandıkta sana mı oy verecek, yoksa Mursi’ye mi?”

Ekonomi reform paketini değerlendiren Meral Akşener, “Hep anlatmaya çalıştığımız gerçek şu; bu iktidar, artık her adımını, sadece iktidarını korumak için atıyor. Diplomasideki manevraları da, reform paketleri de, eylem planları da, hep aynı amaca hizmet ediyor. Bakıyorlar ki, iktidarı korumak için bazı adımlar atmaları lazım, hemen ortaya yeni bir paket, yeni bir plan sürüyorlar