Kendinle Barış Günü; Kendine Dönmenin Zamanı
Sevgili okurlarım; bugün büyük hedefler peşinde koşmayı bir kenara bırakalım. Haydi, bu kez küçük ama anlamlı bir adım atalım: Kendimize dönelim. Zira önümüzdeki günler biraz hızlanabilir, dış dünya hareketlenebilir. Fakat biz kendi merkezimizde sağlam durduğumuz sürece, hiçbir rüzgâr bizi savuramaz. Saçlarımız uçar belki ama yüreğimiz sabit kalır.
İşte tam da bu yüzden, bugünü “kendinle barış günü” ilan ediyorum. Sabah ilk iş, eline telefonu almak yerine bir aynaya bak ve kendine sor; “Gerçekten nasılım?” Yorum yapmadan, düzeltmeye çalışmadan, sadece gözlemleyerek. Bugünün duygusu tıpkı sabah doğaya düşen ilk çiy gibi; nazik, kısa ömürlü ama besleyici. O damlalar nasıl yapraklara canlılık veriyorsa, sen de kendine öyle bir dokunuş yap bugün.
Su iç, nefes al, yüzünü yıka ya da sessizce otur bir kenarda… Ne iyi geliyorsa, onu yap. Bu sabah, içindeki en saf tarafla yeniden bağ kurma fırsatı. Büyük kararlar alma günü değil belki ama içinden gelen bir tebessümle yeni bir sayfa açma zamanı. Belki bir gözyaşı, belki içten gelen bir esneme… Her biri bir çeşit arınma aslında.
Bugün duygular biraz daha yüzeye yakın olabilir. Alınganlık, kırılganlık, eski defterlerin kapağının aralanması… Şaşırma. Çünkü farkındalığın yükseliyor. Bu yüzden duygularını bastırmak yerine, onlara alan aç. İçinden geliyorsa yaz, çiz, söyle, ağla, dans et… Ama “dur” deme onlara. Unutma; bastırılan her duygu, bir gün bambaşka bir yerden sesini duyurur. Bu yüzden şimdi nazikçe izin ver kendine; sesini duymaya, hislerini tanımaya.
Ve bil ki; en sade anda bile büyük bir değişimin tohumu atılabilir. Belki şu an bir pencere kenarında oturmuş sadece nefes alıyorsun, ama işte tam orada ‘’ o sakinlikte’’ bir şey değişiyor. Belki de uzun zamandır ihtiyacın olan tek şey, kendinle bu dürüst temastı.
Gönülden atılan her adım, bir gün seni bambaşka bir yere taşıyabilir. Ve unutma; fırtına kapıdayken, en çok çiy damlası parlar.