Kılıçdaroğlu'nun tartışma yaratan başörtüsü önerisi: Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olmak var

Anadolu insanımızın hep bir düşmanı olmuştur.

Hayatın kötü gidişinden sorumlu tutacağı birine ihtiyaç duyar.

Yoksulluğu… Çaresizliği… Ezilmişliği fatura edeceği birini mutlaka bulması gerekir.

Yani…

Anadolu insanı ekmeksiz yaşar ama düşmansız yaşayamaz.

CHP karşıtlığının sebebi derin bir araştırma konusudur.

***

Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel…

Darbe dönemi dahil 30 yılı aşkın birbirleriyle mücadele ettiler.

Biri Adalet Partisi’nin başındaydı. Diğeri CHP ve sonrasında DSP…

***

Seçmen yıllarca…

Bülent Bey için  "Mason", "Farmason", "Yahudilerin kontrolünde", "İngilizlerin adamı" dedikodularına inandı.

Oysa… Olmasının da hiçbir sakıncası yoktu ama Bülent Bey mason değildi.

Ayrıca…İngilizlerin adamı olmadığını da iktidardan indiriliş biçimini görünce herkes anladı.

Ama önemli değil… Ecevit ‘mason oğlu mason’ kaşesini yemişti bir kere…

***

Süleyman Demirel ise kayıtlı, belgeli masondu.

Ankara Bilgi Locası’nın kayıtlı üyesiydi.

Hatta belgeyi kendi partisinden Koca Reis Saadettin Bilgiç ortaya çıkarmıştı.

Demirel’in mason belgesi Adalet Partisi’nin kongresinden önce elden ele geziyordu.

Hatta koskoca mason locası belgeyi inkar edip yalan söylediği için ikiye bölündü.

Neyse…

Seçmen 1964'de mason olduğu belgelenen Demirel’i omuzlarına aldı.

İktidara taşıdı.

"Kardeşim camiye imam mı seçiyoruz. Başbakan seçiyoruz. Ne olmuş mason olmuşsa…"

Deyip çıkıverdiler işin içinden…

***

Büyük siyaset ustası Hüsamettin Cindoruk anlatır hep…

“Demokrat Parti kampanyasında İsmet Paşa’nın asker kaçağı olduğunu söylerdik. Seçmen inanırdı.”

Cümle içinde bile ne komik duruyor değil mi?

“Asker kaçağı Paşa…!”

***

Anadolu’daki CHP karşıtlığı öyle yerleşmiş bir algıdır ki bir merkez sağ partinin çok fazla bir şey yapmasına gerek yoktur.

Kıyılarda ve metropollerde aldığı yüzde 25'e sabitlenmiş CHP’nin üzerine yüklenmeniz ve her olumsuzluğu ona atmanız yeterlidir.

***

Dr. İbrahim Uslu’dan öğrendik ki…

Kılıçdaroğlu başörtüsü açılımını, işte bu betonlaşmış algıyı kırmak için yapıyormuş.

Belki de en kritik seçime aylar kala böyle bir açılıma bunun için soyunmuş.

Yıllar yıllar boyu yerleşmiş ‘din karşıtı CHP algısını’ tek hamleyle kırmayı planlıyormuş.

"Biz iktidara gelirsek kazanımlarınız kaybolmayacak, başörtünüze kimse dokunmayacak" garantisi vererek dindar seçmeni ikna etmeye çalışacakmış.

***

Açılımın perde arkasındaki ismi İbrahim Uslu’ya göre AK Parti’den kopmaya hazır seçmenin bir türlü CHP’ye gitmeyen eli bu hamleyle değişecek.

Oy vermeye başlayacaklar.

Yani İbrahim Bey, Dimyat’taki pirinçten bahsediyor.

***

Ama bir de evdeki bulgur var.

Adayı beğenmese de sandığa ‘tıpış tıpış’ gidenler…

Dünyada eşi benzeri görülmemiş seçmen sadakatini gösterenler…

Kuşaklar değişse de… Seçmenler değişse de… Hiç değişmeyen oy oranını sandığa mühürleyenler var.

Sandığa yüzde 25’i mıh gibi çakanlar.

Laik Cumhuriyet'e… Atatürk’e…Gönülden bağlı olanlar…

Yani bizler…

Evdeki bulgurlar…

Onlar ne olacak?

Nasıl olsa cepte mi bu seçimde de denilecek?

***

Kemal Bey "cesaretiniz var mı" diyor.

Oysa… Çoktan hallolmuş başörtüsü meselesini konuşmak için bugün cesarete gerek yok…!

Asıl bugün… Laiklikten söz etmek cesaret ister…

Hatta konuşurken, yazarken…. Kelimelerinizi düzgün seçmezseniz sopayı yersiniz.

***

Sırf bir başörtüsü taahhüdüyle dindar seçmenin CHP algısı kırılır mı bilmiyorum…

Aklıma Erbakan Hoca’nın o sözü geliyor.

CHP çarşafa rozet taktığında Hoca, ‘"Siz çarşafa rozet takmak değil, kendiniz çarşafa girseniz bile nafile" demişti.

Yani bu mahallenin sahibi var, fazla heveslenmeyin demeye getirmişti.

***

Uzun lafın kısası…

Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olmak var.

Üstelik bu sefer… Başörtüsü işine bir milim dahi girmeyen Meral Akşener seçeneği de oracıkta duruyor.

Seçmen sandıkta beklenmedik bir ‘Dimyat faturası’ kesebilir.

Benden söylemesi…