Ne ‘aranıyoruz’ ne ‘kollanıyoruz’ çünkü biz KADINIZ!

Hâlâ kadını ‘güzel’ ya da ‘çirkin’ diye yaftaladığımız bir dönemde yaşıyor olmamız ne kadar acı. Elbette erkekler için de bu ayrımlar zaman zaman yapılıyor ama özellikle bizim toplumumuzda kadınsanız işiniz daha da zor. Çirkinseniz ‘kendine bakmıyor’, güzelseniz ‘aranıyor’ damgasını yemeniz an meselesi.

 İş hayatında iyi bir konumdaysanız mutlaka ‘patronla aranız iyi’ biraz mesafeliyseniz ‘kendini ağırdan satıyor’sunuzdur. Yani kadınsanız, ne yaparsanız yapın bir kulp bulunur ama asla emeğinize alkış tutulmaz.

 Bir şeyler başarmak için aştığınız engeller görünmez olur, yeteneğiniz, çabanız, emeğiniz hep bir bahaneyle gölgelenir. Çünkü bu toplumda kadın olarak sadece başarılı olmanız yetmez; iyi bir anne, bakımlı bir eş, duygusal ama güçlü bir birey olmanız da beklenir hem de aynı anda. Ve siz bunların hepsini birden yapabildiğinizde bile hâlâ yetersiz sayılırsınız. Çünkü sizi aşağı çekmek için sıraya girmiş eller hep hazırda bekler.

 Artık değişme zamanı gelmedi mi? Kadınlar olarak birbirimizin kurdu değil yurdu olmanın bizi çoğaltacağını anlamak için hala geç değil. Görünmeyeni görünür kılan, bastırılanı dillendiren her kadın; sadece kendi yolunu değil, arkasından gelenlerin yolunu da aydınlatıyor. Evet, hâlâ kolay değil. Ama artık biz birbirimizin yükünü görüyoruz. Ve belki de en güzel değişim buradan başlayacak: Birbirimizi yarıştırmadan değil, yan yana durarak güçlü olacağımızı fark ettiğimiz yerden.