No New Wars Mu? Tarihin Not Defteri Açıldı!

2024 ABD başkanlık seçimi, politik olarak en dar kazanımlardan birine sahne oldu. Donald Trump, rakibi Kamala Harris’e sadece %1,5 farkla; %49,8’e karşı %48,3 oy alarak Beyaz Saray’a geri döndü. Bu kadar kritik bir yarışta Trump’ın “No New Wars” gibi barış odaklı söylemlerle seçmeni ikna etmeseydi, bu tartışmalı başarı mümkün olabilir miydi? Büyük olasılıkla hayır…

“No New Wars” ifadesi, İngilizce’de “yeni savaşlar yok” veya “yeni savaşlara girmeyeceğiz” anlamına gelir. Donald Trump’ın 2016 kampanyasında da “sonsuz savaşlar” karşıtı söylemleri vardı. Özellikle 2016 ile 2019 arasında süreklilik taşıyan bu mesajlar, Trump’ın dış politika vizyonunda temel argümanlardan biriydi.

Örneğin, 2016’da bir konuşmasında şöyle demişti: “We should have never been in Iraq.” (Irak’a hiç girmemeliydik.) Bu söz, Donald Trump’ın 2016 seçim kampanyası sırasında ABD’nin Irak Savaşı’na girmesini eleştirdiği çok bilinen bir ifadedir.

Yine, 2019 Kongre konuşmasında şunu söylemişti: “Great nations do not fight endless wars.” (Büyük uluslar sonsuz savaşlar yapmaz.) Bu söz de Trump’ın dış politikadaki anti-müdahaleci duruşunun sembol cümlelerinden biri hâline gelmişti.

2024 başkanlık seçim kampanyasında da savaşlardan bıkan Amerikan seçmenine sıkça bu doğrultuda mesajlar verdi. Kullandığı “No New Wars” (Yeni savaş yok) söylemi, bu yaklaşımın devamı olarak öne çıktı.

“Under my leadership, there were no new wars. I will stop the wars again.” (Benim liderliğimde yeni savaş olmadı. Yine savaşları durduracağım.)

Seçim gecesi konuşmasında ise şöyle dedi: “I’m not going to start wars, I’m going to stop wars.” (Yeni savaşlar başlatmayacağım, savaşları durduracağım.)

Kamuoyuna barışçıl bir dış politika izleneceği izlenimini vermek için bu söylemleri net ve tekrar eden biçimde dile getirdi. Özellikle “No New Wars” sloganı, hem destekçileri hem de medya tarafından onun dış politika çizgisinin özeti olarak kullanıldı.

Ancak 2025’in ortasında geldiğimiz noktada, İran’la yaşanan doğrudan çatışmalar bu vaatlerin tümüyle bir aldatmaca olduğunu gösterdi ve Trump’ın ciddi şekilde sorgulanmasına yol açtı. İran’a karşı düzenlenen hava saldırıları hakkında ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth’in yaptığı açıklama, bu gerçeği resmî ağızdan da teyit etti:

“Yüzlerce uçak, gemi ve denizaltının yer aldığı, aylar öncesinden planlanmış son derece karmaşık bir operasyondu.”

Hegseth, Başkan Trump’ın komutası altında, seçim kampanyasında vaat edilen “savaşsız dış politika” ile çelişen operasyonlara imza attı. Aylarca planlanmış bir operasyon... Demek ki Trump, seçim kampanyasında barış vaatleriyle halkı oyalarken, Pentagon savaş senaryoları üzerinde çalışıyordu…

Ortadoğu bugün, kontrolsüz biçimde büyüyen bir savaş sarmalının eşiğinde. Ve bu tehlikeli döngünün tam merkezinde, seçim meydanlarında barış sözü vererek yeniden iktidara gelen Başkan Donald Trump bulunuyor. Trump, liderlik sınavını kötü veriyor. Seçimi dar bir farkla kazanmasında barış söylemi belirleyici olsa da, icraat sahada tamamen tersine döndü. Trump’ın dış politika yaklaşımı retorik düzeyinde kaldı.

Bu çelişki, Amerika Birleşik Devletleri’nde Donald Trump’a siyasi ve toplumsal olarak güçlü şekilde destek veren MAGA tabanını bile rahatsız ediyor. Yani Trump, kendi koltuğunun altındaki destekçi tabanı tarafından da eleştirilerin hedefinde yer alıyor.

Tarih, liderleri verdikleri sözlerle değil; fiiliyatta ne yaptıklarıyla yazar. Bugün ABD’nin İran’da başlattığı saldırılar, Orta Doğu’yu yeniden bir savaş cehennemine dönüştürme riski taşıyor. Bu gerginliğin merkezinde ise İsrail’in güvenlik politikaları, İran’ın caydırıcılık stratejisi ve tüm bunları tetikleyen bir Beyaz Saray var.

Trump artık “barışın sesi” değil; yeni bir kriz çağının ses perdesi oldu. Sözünde durmadı, dünyayı yanılttı. Yürüttüğü bu gerginliğin sorumluluğunu örtbas etmeye çalışsa da artık çok geç. Ortadoğu’da yankılanan her füze sesi, “No New Wars” vaadinin nasıl bir kandırmaca olduğunu tekrar tekrar hatırlatıyor.