Pençe-Kılıç Harekâtı'nın analizi…

Türkiye-Irak sınırı 378 km.

Türkiye-Suriye sınırı ise 912 km.

Toplamda 1.280 km’lik, iki ülkeye angaje bir sınır hattının değişik noktalarından 70 civarında savaş aracıyla içeri girip, kimi yerde sınıra sıfır, kimi yerde 195 km derinlikte, vurulması son derece zor 89 terörist hedefi vurup, kazasız belasız dönüp geliyorsunuz.

O zaman bu şekilde icra edilen Pençe-Kılıç hava harekâtını nasıl okumalıyız?

Güç gösterisi:

Bu kabiliyetin nasıl oluştuğunu, altında ne denli büyük bir emek, tecrübe, teknoloji, pratik, akıl ve fedakârlık yattığını sadece yapanlar ve süreçleri takip edenler değil, konulara meraklı kişiler bile görebiliyor. Bu harekât; her türlü pohpohlamadan uzak, gerçek bir askeri yeteneğe karşılık geliyor.

Binlerce parametre, denge ve kurgulama üzerine inşa edilmiş güç/askeri yapılar doğru kurgulanamamış, organize edilememiş, inşa edilememiş, eylem ve harekâtlarını doğru planlanamamışsa, bırakın başarı üretmeyi, harekâtların zorlukları, ağırlıkları ve yetenek boşlukları ayaklarına dolanıverir. Ukrayna Savaşı örnekleriyle dolu. Daha mücadeleye tutuşmadan ağırlıkları, hataları, kurgu bozuklukları, yetenek eksikleri karşılarına dikilir.

Almanya, Fransa gibi son derece gelişmiş ülke ordularının düştüğü ‘Bonsai Ordular’ kavramı da bununla ilgilidir. Kendi başlarına harekât yapamayan, yürüyemeyen, etkinlikleri kaybetmiş, ABD desteği olmadan harekât yapma kabiliyet ve kapasitesini kaybetmiş ordular.

O yüzden 1280 kilometre genişlikte, 200 kilometre derinlikte iki ülkede icra edilen ‘89 nokta atışlı’ Pençe-Kılıç harekâtının anlamı sadece terörle mücadeleyle ilgili değil, yeni nesil harbin yetenekleriyle de ilgilidir.

Ayrıca bu iş Yunanistan gibi ülkelerin 3-5 uçakla katıldığı köpürtülmüş tatbikatlara da benzemez, gerçektir. Hem de planlaması, icrası, başarısı ve başarıdan faydalanması son derece zorlu süreçlerle gelen zorlu bir gerçek.

Gerçek ortamı nasıl yaratır bilmem, ama Yunanistan’ın benzer bir durumu tatbikatlarında denemesini tavsiye ederim.

Tabii isterlerse Yunanlılara bu tür harekâtların nasıl yapıldığını gerçek mücadele ortamlarında da öğretebiliriz!

- Malum, sadece Türkiye’de değil harekatın yapıldığı Irak ve Suriye’de de Terör Örgütü YPG/PKK’nın etkisinde veya etkisi altında kalan sosyolojik/demografik katmanlar var. Sadece insanlar değil, aşiretler, teolojik yapılar, silahlı gruplar, siyasi yapılar başta sivil toplum örgütlenmeleri, güç ve menfaat odakları. Bu harekât Türkiye’nin onlara da bir mesajı: "YPG/PKK’lı bir sürece angaje olmayın! Ben asla izin vermeyeceğim."

- Simbiyotik bir ilişki karakter üreten, menfaatlere dayalı; ABD gibi bazı ülkeler YPG/PKK terör örgütünü kullanırken, asıl terör örgütünün onları kullandığı bu temel denklemde Pençe-Kılıç; ülkelerle terör örgütünün ilişkilerini de etkileyen bir harekât olarak kendini gösterdi.

Harekâtın başlamasıyla birlikte örgütün silahlı, siyasi ve sivil toplum kanatları bel bağladıklarını hamilerine çağrı yapmaya, serzenişte bulunmaya başladılar: "Neredesiniz? Neden Türkiye bizi döverken ses çıkartmıyorsunuz, bizi himaye etmiyorsunuz."

Bu açıdan bakıldığında terör örgütüyle proje hamileri arasındaki ilişkileri etkilemesi adına da harekâtın bir değerinin olduğu görülmekte. (Bu etkinin geliştirilmesi adına harekâttan çıkartılması gereken çok ders olduğunu düşünüyorum.)

Öte yanıyla Suriye PKK’sı YPG/PYD içinde, Suriye yapılanmasının omurgasını oluşturan 11 bin dağ kadrolu terörist var. Kandil, bu iyi yetişmiş, PKK ideolojisiyle beyni yıkanmış 11 bin dağ kadrolu teröristi Irak ve Türkiye’den Suriye’ye gönderdi. YPG/PYD yapısı bu şekilde şekillendi. Ancak sayıları değişik kaynaklarda 50, 65, 90 hatta 130 bin olarak geçen Suriye YPG/PKK yapılanmasının geri kalanı bölgeden temin edilmiş maaşlı elemanlardan oluşuyor. Yokluğun, açlığın, çaresizliğin kavurduğu, bir güç odağına yaslanmadan ayakta kalmanın neredeyse imkânsız olduğu Suriye İç Savaş ortamında 100-150-200-300 dolar maaş verilip elini YPG/PKK silahı tutuşturularak terörize edilen bu demografik yığınların bazı gerçekleri görmesi gerek. Yani meydan boş değil. Evet, ellerine silah almalarına neden olan bazı zorlamalar ve menfaatler var, ama tepenizde bombalar patlamaya başladığında, ölüme, geleceğe ve belirsizliğe dair empatileriniz arttıkça ABD fonlu YPG/PKK’nın 150-200 dolarını düşünür müsünüz?

İntikam harekâtı:

Hemen herkes harekâtı İstiklal Caddesi saldırısıyla ilişkilendirdi. Evet, bu doğru. Ama bence sadece bu değil. MSB’nin "Hesap zamanı" olarak duyurduğu Pençe-Kılıç Harekâtı temelde geçmişten bugüne YPG/PKK’nın yaptığı kanlı eylemlerle ilgili. Ama sadece o da değil. Bir de özel bir durum var. Bizler çok farkında değiliz belki, ama Pençe-Kılıç özelde Nisan ortasından beri amansız bir mücadeleye giriştiğimiz ZAP’ta, şu ana kadar verdiğimiz 50’yi aşkın şehidimizle ilgili. Bir de terör örgütünün ZAP üzerinden şekillenen özel bir asimetrisi vardı. Bu, son derece sinsi bir şekilde yürüttüğü yalan, iftira, itibarsızlaştırma kumpanyasıydı. İşte bir ona karşılık!

Hatırlayın, YPG/PKK yaşadığı ZAP bozgununu perdelemek için Mehmetçik’e atmadığı iftira, sürmeye kalkmadığı pislik kalmamıştı. Taktik nükleer, kimyasal silah kullanma yalanlarını ortaya atmış, bozguna uğramış dağ kadrosu teröristleri ZAP’tan sıyrılmaya, dağ fareleri gibi kaçmaya çalışırken örgüt Mehmetçik’i korkaklıkla itham etmiş, hatta kendi askerini yaktılar yalanını bile söylemişti.

Hınçlanmış Mehmetçik, işte burada, sadece ZAP’ta ve İstiklal Caddesi'nde şehit düşenlerin değil; söylenen yalanların, atılan iftiraların, sinsi itibarsızlaştırmaların da intikamı peşine düştü.     

Harekâtın fiziki etkisi:

Teröristlerin kayıpları hakkında bu safhada net bir bilgiye ulaşmak mümkün değil. Sonuçta mağara, tünel, çöken karargâh, silah mevzi yıkıntılarının altında kalan teröristlerin tek tek tespit edilmesi kolay bir iş değil. Bir bilgi alma, analiz, istihbarat süreci. Terör örgütü de açıklamıyor, gizliyor.

Bununla birlikte haberleşme ve iletişim altyapılarının vurulduğu, mühimmat depolarının patladığı, karargâhların yıkıldığı, tünel, mağara tahkimatlarına kudretli/nüfuz edici bombalarla çökertildiği görülüyor. 

Öte tarafıyla Pençe-Kılıç; etki odaklı bir harekât:

Sonuçta harekâtın terör örgütünün moral ve motivasyonunu, inancını, rahatını, dokunulmazlığını sarsan bir boyutu var. Ciyaklama, ağlaşma, serzeniş ve şikâyetlerinden bunu görmek mümkün.

Hiyerarşik yapılarında ve hakimiyet alanlarında boşluklar yarattığı, çatlaklar belirsizlikler ürettiği görülüyor.

Ezcümle, etki odaklı harekâtlar her zaman çok önemlidir. Sürekliliği halinde kalıcı izler bırakır. Bununla birlikte konjonktür ve koşullar harekâtın yapılmasına ve etkinliğine dair her zaman istenilen boyutta tecelli etmeyebilir.

Kalıcı sonuçların sağlanması ve terörün yeniden yapılanmanın engellenmesi adına, terör örgütünün demografik ve topografik inisiyatiflerin elinden alınması gerekir.