Saadetliler CHP listesinden, Gelecek Partililer İyi Parti’den!

Yazının başlığı umarım kafa karıştırmamıştır.

Ankara’da iktidar ve muhalefet kulisleri “aynı denklemde” ilerlemiyor.

Seçim 14 Mayıs’ta, hepsi kabul etti; lakin “çalışmalar” farklı!

Muhalefet partileri düne kadar “hayır” mesajı verdikleri bazı hususları tekrar “pazarlık” konusu yapmaya başladı.

Muhalefet “kendi vaatlerini” somut hale getiremeyince “Ortak Mutabakat Metni” birkaç gün içinde gündemden düştü!

Metin dışı konuşmalar var. “MİT Başkanı’nı görevden almak” diye vaat olabilir mi? Bunu sonra yazacağım; önce Başkent’te son duruma göz atalım:

Adayda anlaşamayan CHP ve İyi Parti; “Erdoğan aday olamaz” çizgisinde ivmesini güçlendirmeye çalışsa da olmadı, ters tepti!

“Kılıçdaroğlu ekibi” bir yanda, “Akşener ekibi” diğer yanda çarpışıyor!

Ekrem İmamoğlu şu an Akşener ekibiyle beraberken Mansur Yavaş adeta Abdullah Gül muğlaklığında bekleyerek herhangi bir ekibe dâhil olmuyor.

KULİS 1: Bana gelen bilgiye göre, iki veya üç gün evvel Davutoğlu’nun Göktürk’teki evinde Akşener misafirdi; mevzu Kılıçdaroğlu’nun adaylığı değil İmamoğlu’nun adaylığı! Bu görüşme “bileşen partilerden” habersiz gerçekleşmiş!

KULİS 2: Temel Karamollaoğlu 13 Şubat’ta masaya Kılıçdaroğlu ismini, Ahmet Davutoğlu ise İmamoğlu ismini getirecek. Akşener ve Kılıçdaroğlu isim söylemeyecek. Adayın kamuoyuna açıklanması Mart’a kalabilir.

Her iki kulis bilgisini de Gelecek Partisi kanadından aldığımı söylemekle yetineyim!

Bunun gerçekleşmesi için Akşener ve Davutoğlu’nun “anlaşmaya varmış olması” gerekir. Anlaşıp anlaşamadıkları net bilinmiyor. 13 Şubat’ta işaretler gelebilir.

Şayet Davutoğlu ve Akşener “isim üzerinde” anlaşırsa Gelecek Partisi birkaç milletvekilini İyi Parti listesinden gösterebilir. Gelecek Partililerin beklentisi bu yönde!

Kılıçdaroğlu’nun geçen gün söylediği; “Şişli Büyükşehir Belediye Başkanımızı yürekten kutluyorum” sözü bir dil sürçmesi değil!

Kemal Bey “Aday benim” derse ne olacak?

HDP yöneticileri kabul edecek ve kendi adaylarını çıkarmayacaklar. Saadet, DEVA, Demokrat Parti bu durumu kabul edecek. Gelecek Partisi de “saygı duyalım” diyecek.

Geriye İyi Parti kalıyor.

Meral Hanım’ın ne yapacağı şimdilik müphem!

CHP yönetimi AK Parti ve MHP’den ziyade İyi Parti yönetimine kızgınken İyi Partililer Kemal Bey’e öfkeli; mevzu “iç rövanş” şeklinde ilerliyor. Çarşı karışık! CHP Genel Merkezi’ne asılan; “Ben Kemal, Geliyorum” afişi “iktidara geliyorum” anlamında değil; “masaya aday olarak geliyorum” anlamında Akşener’e verilmiş bir mesajdan ötesi değil!

HÜLÂSA; Kılıçdaroğlu aday olmazsa CHP kan kaybeder, aday olursa İyi Parti kan kaybeder. Kemal Bey aday olsa da olmasa da muhalefetin iki büyük partisinden birisi siyasi arenada küçülecek!

“KİM OLURSA OLSUN”

Bundan sonra “masa adayı” kim olursa olsun “Zoraki Aday” olacaktır!

AK Parti ve MHP yıllardır gelişen çizgisini “kavgasız” sürdürüyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli; “Adayımız belli, kararımız net” mitinglerini 10 şehirde çoktan yaptı bile!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yol haritasını herkes ezberlerken “Durmak yok, yola devam” sloganı güncelliğini koruyor.

Aslında “altılı masa” yok; iki parti var: CHP ve İyi Parti!

Diğerleri “iki partinin sözcüsü” gibi duruyorlar!

En büyük darbeyi Saadet Partisi yedi, taban eridi.

En büyük kazancı Demokrat Parti sağladı, konuşulur oldular!

Ülkeyi kiminle yöneteceklerine karar veremeyenler “MİT Başkanı’nı alma” noktasında kararlı görünüyor, ilginç!

Mustafa Kemal’in adını neredeyse partilerinden silenler şimdi gözlerine Millî İstihbarat Teşkilâtı Başkanı Hakan Fidan’ı kestirmiş!

“HAKAN FİDAN’I AL, SİHA’YA DOKUN”

“MİT Başkanı’nı görevden almak” ne demek?

Böyle seçim vaadi mi olur?

O vakit MİT’in başına kimi getirmek istediğinizi de söyleyin! Niye bunu “gizli ajanda” olarak tutuyorsunuz?

Her kim cumhurbaşkanı olursa “kendi yönetici kadrolarını kurma” yetkisine sahiptir. Doğal olan da budur! Bu sebeple, “Şu kurumun başkanını değiştireceğim” demenize gerek yok!

Öyleyse neden özellikle Hakan Fidan’ı “bir kez daha” hedefe koydular?

Aslında hedefte Fidan yok; onun nezdinde bir milletin dünya çapındaki “ilgi ve etki alanlarını deşifre edip etkisizleştirmek” var!

Millet buna izin verir mi?

SON SÖZ: Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, neye layıksanız öyle yönetilirsiniz!