Stokçuluğa hapis cezası

Çünkü hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de hükümetin ekonomi kurmayları, Ak Parti iktidarı döneminde süregelmiş yirmi yıllık politikanın çok dışında bir duruş sergiliyor. Yüksek faize karşı “Ekonomik Kurtuluş Savaşı” olarak tanımlanan bu süreçte hedef; ihracatı arttırıp, istihdam yaratmak. Böylece yabancı sermayenin parası Türkiye’ye kendiliğinden gelecek ve iç piyasada fazlalaşan döviz kuru düşüş eğilimi gösterecek. Aslında iddia edilen reçete çok basit. Üret, dışarı sat. Bir şey ne kadar fazlaysa o kadar değersizdir. Yurt dışına ne kadar çok satış yaparsak ülkeye o kadar döviz girer ve döviz kuru düşer!

Bu cümleler kağıt üzerinde kulağa hoş gibi geliyor ancak aslında çok uzun süreçler gerektiren ve bir devlet politikası ile desteklenirse olabilecek şeyler. Çok üretim, dolaylı olarak ucuz işgücü demek. Rol model olarak aldığımız ülke olan Çin’de 656 milyon köy nüfusu olduğunu unutmamak gerek. Bunun yanı sıra üretim üç beş ayda olabilecek bir şey değil. Yepyeni fabrikalar kurulacak, dış pazarda alıcılar bulunacak. Gelişen teknolojilere ayak uydurulması, ar-ge çalışmaları derken bugün başladığınız politikanın Türkiye’de oturması tam yirmi yıl demek.

Peki iktidar olarak umursamadığımız dolar kuru gerçekten vatandaş için önemsiz mi? Tabi ki hayır. Günlük hayatta kullandığımız ürünlerin pek çoğunun ya kendisini ya hammaddesini ithal ediyoruz. Yani alışları döviz ile oluyor. Dövizdeki her artış fiyatlara doğrudan yansıyor.

Unundan ekmeğine, etinden buğdayına her şey dolaylı olarak etkileniyor. Döviz artışını haklı olarak fiyata yansıtan satıcılar ne yazık ki dövizdeki düşüşleri aynı şekilde fiyatlara yansıtmıyor. Olan yine vatandaşa oluyor anlayacağınız. Tam da bu yüzden Cumhurbaşkanı son günlerde stokçuluğa karşı savaş açmış durumda.

Elinde fazladan malı olup satmayan kişilerin yaptığını “ihtikar” olarak tanımladı. Yani vurgunculuk yapıyorlar diyor Sayın Cumhurbaşkanı. Muhakkak ki döviz artışlarını kötü niyetle kullananlar var. Yukarıda da söylediğim gibi, en başta döviz kurlarındaki artış fiyatlara yansırken, döviz kuru düştüğünde bu durum fiyatlara yansımıyor.

 Peki stokçulara karşı nasıl savaşılır? Bunun bir yasal düzenlemesi var mı? En çok merak edilen konu bu. Türk Ceza Kanununun mal ve hizmet satımından kaçınma başlıklı 240. maddesi stokçuluğa karşı bir düzenleme. Buna göre; belirli mal veya hizmeti satmaktan kaçınarak kamu yani halk için acil bir ihtiyacın ortaya çıkmasına sebep olan kişiler hakkında altı aydan iki yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Üstelik şikayete bağlı bir suç da değil. Yani savcılıklarca re’sen soruşturma başlatılıp, işlem yapılabilir. Stokta fazladan tutarak iç piyasada halkın daha yüksekten ürün almasına sebebiyet veren kişilerin bu stoklarına Türk Ceza Kanununun 54. maddesi gereği, suça konu eşya niteliğinde olması sebebiyle el konulabilir.

 Kanuni düzenleme mevcut fakat esnafı anlamak gerektiğini de unutmamalıyız. Örneğin; esnaf 8 liraya aldığı malı 10 liradan sattığında, yerine yeni malı 13 liraya alıyorsa, bu durum sermayesinden 3 lira yemesi anlamına gelir. O halde esnaf zararına satış yapmak yerine hiç satış yapmamak zorunda kalır. Vurguncularla mücadele edelim tamam ama döviz dalgalanmaları yüzünden sadece iki saatlik teklif veren tacirlerimiz ticaret yapmasın mı?.