Tarihini bilmeyen tekerrür etmeye mecburdur

Dün yine adaletin geç tecelli ettiği ama anlamı çok büyük bir karar verildi. 3 Temmuz şike kumpası sonucu cezaevine giren Aziz Yıldırım, Şekip Mosturoğlu, İlhan Ekşioğlu ve diğer tüm sanıkların beraat etmiş olduğu ilk derece mahkemesi kararı Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından onandı. Artık karara sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz edilebilir ama zaten beraat talep eden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından böyle bir itiraz gelmesi pek de mümkün görünmüyor. Yani artık tamamen kesinleşmiş bir yargı kararı ile Fenerbahçe’ye kumpas kurulduğu, Aziz Yıldırım ve arkadaşlarını haksız yere cezaevine attıkları tescillendi.

3 Temmuz 2011 ülkemiz için çok büyük önem arz ediyor. Bana kalırsa 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimine giden sürecin ilk ateşi 3 Temmuz ile yakılmıştı. Aziz Yıldırım gerçekten bu anlamda çok büyük önem taşıyan bir isim. Çünkü daha o yıllarda bu ülkede sivil darbe yapmaya çalışıyorlar dedi. Vatan elden gidiyor dedi. O günler onu anlayamamak önce 7 Şubat Mit Müsteşarlığı krizini, 17-25 Aralık operasyonlarını ve son olarak da 15 Temmuz’u getirdi.

Aziz Yıldırım yalnızca Türkiye için değil, UEFA için de yorumda bulunmuştu: “UEFA çatırdayacak”. Keza dönemin UEFA Başkanı Platini, yolsuzluklar sebebiyle görevini devam ettiremediği gibi, cezaevinden zor kurtuldu. Bugün o günler hakkında kolayca yorum yapabiliyoruz. Ancak o süreçte Türkiye’nin önemli bir kesimi ve medyanın çok büyük bir bölümü cezaevinde olan kumpas mağdurlarına yükleniyordu. O yıllarda medya tarafsız kalmayarak sınıfta kaldı. Üstelik sadece cezaevindekileri değil, onların ailelerini, çocuklarını düşünen de neredeyse hiç olmadı. Masumiyet Karinesi kavramını spor medyasına kazandıran Ertem Şener gibi isimler ise yoğun baskı altına alınıp, reality show programı yapmaya itilmişti. Yazık, gerçekten çok yazık… Üstelik bu kumpasın mağduriyetini hala yaşayanlar var. Örneğin; Ümit Karan hala beraat kararları kesinleşmemiş olduğu için teknik adamlık lisansını alamıyordu. Yani adaletin gelmiş olması önemli peki bunca insanın kaybetmiş olduğu yıllar?

Aziz Yıldırım’ın ne büyük ve onurlu bir savaş verdiğini ve öngörülerini yukarıda çok açık yazdım. Ancak bugün o da geriye dönüp baktığında kendisine bu kumpası kuran savcıları dibinde olduğu halde görememesinden dolayı kendine kızıyordur.

Geçtiğimiz hafta Var Odası programında defalarca dile getirdim. Fenerbahçe’nin içine çöreklenmiş bir Paralel Fenerbahçe Yapılanması var. Tabi ki de bu paralel yapılanma 3 Temmuz kumpasını gerçekleştirenler gibi komplike değil. Ancak en az onlar kadar sinsi oldukları kesin. Bugün Fenerbahçe yönetimini zor durumda bırakan bu yapılanma, yaptığının suç olduğunu çok iyi biliyor. Onların bir planı var ama eğer Ali Koç gerçeğin bir an önce farkına varırsa hem Fenerbahçe çok büyük bir kumpastan küçük sıyırıklarla kurtulacak hem de bu Paralel Fenerbahçe Yapılanmasının üyeleri cezaevini boylayacak. Cehennemde yaşamayı çok seven bu kumpasçıları girdikleri fare deliklerine kadar bulup çıkarmak bir hukukçu ve spor yazarı olarak boynumun borcudur!