Türkiyesiz bir Akdeniz ve Türksüz bir Kıbrıs hatta Anadolu isteyenler var

Bazılarımızın Türk-Yunan dostluğundan dem vurup, Yunanistan’ı kültürümüzde kötü günde ve ihtiyaç olduğunda her daim insanın yanında olan “komşu” sıfatı ile tanımlayanların gerçekten tarihi ya bilmediğini ya da çarpıttığını düşünüyorum.

Zira Yunanistan için geçmişten günümüze Türkiye’ye karşı “antlaşma ve hukuk tanımazlık” bir Yunan devlet geleneğidir.

Yunanistan, Türkiye ile ilişkilerinin sözde en iyi olduğu dönemlerde;

- 1923 Lozan Antlaşması'nın imzalandığı dönemin hemen akabinde başlayarak günümüze kadar yıllar boyu kendisine antlaşmalarla devredilmeyen 152 grup adaya yani EGAYDAAK’a çökmüş,

- 1928 yılında Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması talebinde bulunmuş,

- 1931 yılında dünyada eşi benzeri olmayan şekilde karasuları 3 mil iken hava sahsını 10 mile çıkarmış,

- 1936 yılında Türkiye Montrö ve Hatay meselesi ile uğraşırken, fırsattan istifade Lozan’da 3 mil olan karasularını tek taraflı olarak 6 mile artırmış,

- 1947 yılından itibaren Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması taleplerine hız vermiş,

- 1952 yılında belirlenen Uçuş Malumat Bölgesi’ni (FIR) hava egemenlik alanı gibi kullanmaya başlamış,

- 1952 yılında İkinci Dünya Savaşı sonrası ortamdan istifade ile gayri askeri statüdeki 23 adadan birisi olan Sisam Adası'nı askerileştirerek bu adaların statüsünü bozmaya ve dolayısıyla egemenlik devir şartını da ortadan kaldıran süreci başlatmış,

- 1960’dan itibaren Gayri Askeri Statü'deki Adaların tümünü silahlandırmaya ve askerileştirmeye hız vermiş,

- 1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rumlar tarafından yıkılmasına büyük destek sağlamış, akabinde Kıbrıs’a 20 bin asker göndererek “Türksüz bir Kıbrıs” ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması anlamına gelen “ENOSİS” nidaları ile Türk soykırımı yapmış,

- 1974 yılında Türkiye’nin Kıbrıs Barış Harekâtı'nı yapmasıyla bu soykırım durdurulmuş ama Yunanistan Kıbrıs’a sahip olma idealinden vazgeçmemiş, Kıbrıs’ın sadece Rum yönetiminde olması ve Yunanistan’a bağlanma talebini “Kıbrıs Sorunu” olarak lanse etme yüzsüzlüğünü göstermiş,

- 1973 ve 1987 yıllarında gündeme getirdiği ve Türkiye’nin çıkarlarını hiçe sayan kıta sahanlığı taleplerini Adalar Denizi’nde gerginlikleri yükselterek ortaya atmış,

- 1996’da burnumuzun dibindeki Kardak adamıza sahip çıkmaya kalkmış,

-  2020’de Doğu Akdeniz’de bize reva görülen Sevilla Üniversitesi Haritası'nın sınırları dışında ama Mavi Vatanımız’da faaliyet gösteren sismik gemilerimizi engellemeye çalışmıştı. Yani Yunanistan hukuk istismarını sadece diplomatik zeminde sürdürmemiş bu durumu askeri saldırganlık boyutuna da taşımıştır.

Görüldüğü tüm bu girişimler daha önce bahsettiğimiz “Megali İdea” hedefleri doğrultusundadır. 1922 yılında Batı Anadolu üzerinde kurduğu "Megali İdea" hayalleri Adalar Denizi’nin serin sularına askerleriyle birlikte dökülen Yunanistan, bu hayalden ve inattan asla vazgeçmemiştir. Türkiye ve Türk düşmanı bu hedef doğrultusunda imzacısı olduğu anlaşmalara uymamış, “Megali İdea” taleplerini de çözülmesi gereken sorunlar olarak lanse etmeye devam etmiştir.

YUNAN YETKİLİLERİN SÖYLEMLERİ BUGÜN DAHİ MEGALİ İDEA’DAN VAZGEÇMEDİKLERİNİ GÖSTERİYIOR

Peki, bu eylemler dışında Yunan yetkililerin bugün dahi söylemleri de bu yönde midir diye soracak olursanız, size birkaç örnek vereyim:

- 01 Ekim 2019 tarihinde GKRY’nin sözde bağımsızlık gününe katılan Yunanistan Başbakanı Miçotakis, “Trakya’dan Kıbrıs’a kadar olan tüm bölgeyi tek bölge olarak kabul ettiklerini” açıklamıştır. Bu temelde bir Enosis itirafıdır.

- Diğer yandan 17 Mayıs 2022 tarihinde Yunanistan Başbakanı Miçotakis, ABD Kongresi’ne hitap ederken 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'na atıfta bulunarak, “Kıbrıs Helenizmi (yani Kıbırıs’ın Yunanlaştırılması) 48 senedir acı çekiyor” demiş ve böylece Enosis niyetinden vaz geçmediklerini hiç çekinmeden açıklamıştır.

- GKRY ve Yunanistan’ın Enosis programının en önemli destekçilerinden olan ABD Kongresi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Bob Menendez ise 16 Kasım 2022 tarihinde yaptığı açıklamada, Türkiye ve Kıbrıs Türklüğünü hedef alarak, “Son Türk askerinin de Kıbrıs'tan ayrılmasını sağlayalım” demiştir.

- Menendez 2 Aralık 2022 tarihinde Senato’ya yaptığı konuşmada ise, “Kıbrıs’ın 40 seneyi aşkın zamandır Türkiye tarafından işgal edildiğini ve bunun açıkça bir meydan okuma olduğunu” ifade etmiştir.

- GKRY lideri Anastasiades, 18 Kasım 2022’de yaptığı açıklamada, “AB’nin doğrudan Kıbrıs meselesine müdahil olması gerekiyor. Türkiye; Ege'de, Suriye'de, Libya'da, Irak'ta, Dağlık Karabağ'da ve ötesinde revizyonist (yayılmacı) politikalar uyguluyor. AB bu duruma müdahil olmalı” açıklamasında bulunmuştur.

- GKRY ise Türk düşmanlığını kurumsallaştırmaya devam etmektedir. GKRY, EOKA terör örgütü kurucusu ve Türk soykırımcısı Yunan Albay Grivas için daha yeni özel müze projesi geliştirmiştir.

- Yunanistan ise adeta KKTC’yi kendi iç meselesi olarak görmekte, bu yöndeki Yunan medyası ise bu durumu o kadar ileriye taşımıştır ki 18 Kasım 2022 tarihli Yunan Pentapostagma haber sitesi “İşgal altındaki(!) topraklarda 213 cami var! Ankara, adaya imam dolduruyor” ifadeleriyle dinimize ve kültürümüze kin kusmaya devam etmiştir.

- Amaçları “Türkiyesiz Akdeniz, Türksüz Kıbrıs”tır.

- Doğu Akdeniz ve Adalar Denizi’ne ilişkin olarak ise Yunanistan Başbakanı Miçotakis, bu ziyaret esnasında çizdiğim Mavi Vatan haritasını da ABD Başkanı Biden’a vererek ve ABD Senatosu'na göstererek şikâyet etmiştir.

- Yunanistan 27 Kasım 2019’da Libya ve Türkiye arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasını hukuksuz sayma cüretini göstermiş ve iptali için tüm gayretini harcamış ve harcamaya da devam etmektedir

- 6 Ağustos 2020 tarihinde ise Türkiye-Libya Antlaşması’nı işlemez hale getirmek amacıyla Yunanistan, Mısır ile Münhasır Ekonomik Bölge Antlaşması imzalamıştır.

- Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, 6 Ağustos 2020 tarihinde Yunanistan-Mısır MEB Antlaşması’nın hemen ertesinde, “Türkiye ile Trablus arasında imzalanan hukuka aykırı, hükümsüz ve hukuki temelsiz mutabakat muhtırasının mutlak zıttı bir antlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmanın imzalanmasının ardından, var olmayan Türk-Libya mutabakatı, en başından beri ait olduğu yerde, yani çöp tenekesinde sona erdi” sözleriyle Türkiye’nin hükümranlık haklarına saygısızlığını bir kez daha göstermiştir.

Yunan Dışişleri Bakanı'nın Türkiye ziyaretinde yüzümüze karşı yaptığı küstahlıkları, hakaret ve saygısızlıkları da hatırlatmak isterim.

TÜRK AZINLIK İÇİN BATI TRAKYA ADETA BİR AÇIK HAVA HAPİSHANESİ…

Yunanistan’ın Batı Trakya’daki hukuk ve insan hakları ihlalleri ise korkunç boyuttadır.

Yunanistan anlaşmaları ve insan haklarını hiçe sayarak Batı Trakya’yı Türk azınlık için adeta bir açık hava hapishanesine dönüştürmüş durumdadır.

Bugün Batı Trakya’da “Türk” kelimesi resmi olarak yasaklı durumdadır.

Türk Azınlık okulları ismi kaldırılmış, Yunanca dışında ibadet yasaklanmış, Türkçe eğitim, Türkçe TV-radyo yayını, cami hoparlöründen Türkçe duyuru kısaca Türk diline ve Türk kültürüne dair her şey yasaklı vaziyettedir.

Türklerin kendi iradesiyle müftü seçmesini engelleyen Yunanistan, seçilmiş müftüleri ise sadece Cuma ya da cenaze namazı kıldırdığı ya da halkın herhangi bir dini vecibesine katıldığı gibi gerekçeleriyle makamı gasp etmekle suçlayarak hapis cezasına çarptırmaktadır.

Buna kim dur diyecektir?

BİR KEMİRGEN GİBİ ANTLAŞMA HÜKÜMLERİ ETKİSİZLEŞTİREN YUNANİSTAN…

Dolayısıyla tüm dış politikasını Türkiye ve Türk düşmanlığı üzerine inşa eden, Türkiye’ye ve Türklere karşı hukuksuzluğu ve hukuk istismarını adet haline getiren, Lozan ve Paris Antlaşmaları hükümlerini bir kemirgen gibi yavaş yavaş etkisizleştirmeye devam eden Yunanistan ile masaya oturmaya kalkmanın, diyalog çağrıları yapmanın doğru olmayacağını düşünüyorum.

Aksi takdirde masaya oturup;

-  Yunanistan’ın karasularını ne kadar artırmasına razı olabileceğimizi mi?

-  Yunanistan’ın Adaları hangi miktarda silahlandırmasına ses çıkarmayacağımızı mı?

-  Yunanistan’ın hava sahasının ne kadarını kabul edebileceğimizi mi?

-  Yunanistan’ın bize ne kadar MEB vermesini görüşebileceğimizi mi?

-  Askeri uçaklarımızın faaliyetleri konusunda önceden Yunanistan’a hangi konularda bilgi verebileceğimizi mi?

-  Yunanistan’ın antlaşma hükümlerinin ne kadarını ihlal etmesine göz yumabileceğimizi mi?

-  Batı Trakya’da Lozan’ın ne kadarının kemirilmesine dayanabilirizi mi?

Yunanistan’da bulunan terör kamplarının ve teröristlerin sayısını mı?

-  Kıbrıs’ın Yunanistan bağlanmasına ya da Rum yönetimi altına bağlanıncaya kadar olan süreci Kıbrıs Sorunu olarak kabul edebileceğimizi mi? Yani ENOSİS’i mi?

-  Yunanistan’daki PKK kamplarına ne şekilde göz yumacağımızı mı?

Yunanistan’ın FETÖ mensuplarına güvenli cennet olmasını nasıl görmezden geleceğimizi mi?

15 Temmuz 2016’da Yunanistan’a TSK’nın SKORSKY helikopteri ile kaçan asker üniformalı FETÖ teröristlerini iade etmeyişlerini nasıl makul karşılayacağımızı mı?

Sözde soykırımlar uydurarak Türkleri karalayan kampanyalarına nasıl ses çıkartmayacağımızı mı müzakere edeceğiz?

Yunanistan’ın Türkiye’ye ve Türklere yaptığı ve yapmaya devam ettiği düşmanlıklar ve kötülükler say say bitmez. Hangi onurlu devlet ve millet bunları sineye çekebilir?

EĞER TÜRKİYE YUNANİSTAN’IN YAPTIKLARINI YAPSAYDI…

Hayal edin;

- Türkiye’de Yunanistan’ın terörist örgüt olarak kabul ettiği örgütlerin kampları olsa,

- Bu terör örgütlerinin liderleri ve lider kadroları Türkiye’de karargahlar kursa ve üyeleri Yunanistan’a saldırı için buralarda eğitilse,

- Teröristler sınırı geçip Yunanistan’da eylem yapıp dönseler,

- Yunanistan’da darbe girişiminde bulunan ve halka kurşun yağdıran asker üniformalı teröristlere Türkiye kucak açsa Yunanistan ne yapardı acaba? Diyalog çağrısı mı yapardı? Yunanistan’ın tepkisi ne olurdu?

İşte en az o kadar tepki göstermeliyiz!

SURİYE İLE 20 EKİM 1998’DE İMZALANAN ADANA MUTABAKATI SÜRECİ ÖRNEK ALINABİLİR

Tekrar ifade etmek gerekirse Yunanistan;

- Topraklarında bulunan PKK kamplarını kapatmadan,

- Yunanistan’a geçen ve Yunanistan’da bulunan FETÖ mensuplarını Türkiye’ye iade etmeden,

- Türkiye’den deniz ve toprak talebinden vazgeçmeden,

- Antlaşma hükümlerine uyar hale gelmeden,

- Kendisine antlaşmalarla devredilmeyen adalara sahiplenmekten vazgeçmeden,

- İnsan hakları başta olmak üzere tüm hukuk ve hak ihlallerini sonlandırmadan,

- Her ortamda kronik Türkiye karşıtlığından vazgeçmeden Yunanistan ile asla hiçbir konu müzakere edilmemelidir kanaatindeyim.

Yakın tarihimizde Suriye ile yaşanmış 20 Ekim 1998’de imzalanan Adana Mutabakatı örneği vardır.  Hatırlanacağı üzere, 1998 yılında Suriye üzerinden Türkiye'ye PKK saldırılarının artması sonrası Türkiye çok kararlı bir duruş sergilemiş, teröre karşı iş birliğini içeren söz konusu mutabakat imzalanmış ve hemen öncesinde de terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan 9 Ekim 1998'de Suriye'den çıkartılmıştı. Suriye’nin teröre desteğinin kesilmesi sağlanınca da müzakere ve iş birliği süreci başlamıştı.

Türkiyesiz bir Akdeniz, Türksüz bir Kıbrıs isteyen Türkiye ve Türk düşmanlarına verilecek cevabımız diyalog çağrısı olmamalıdır.

Özetle Yunanistan talep ve ihlallerinden vazgeçmedikçe müzakere olmamalıdır. Müzakereyi onlar talep etmeli, biz de müzakere için “öncelikle anlaşmalara uymalarını, ihlal ve taleplerinden vaz geçmelerini” ön şart olarak sunmalıyız.

Türkiye’ye yakışan duruş budur.