Türkiye koronavirüs salgını ve sonrasında depremle meydana gelen olumsuzlukların yaralarını sarmaya devam ediyor. Korona salgınından sonra deprem de ciddi sıkıntılara ve can kayıplarına neden oldu. Ayrıca depremin etkisiyle birlikte bölge de ekonomik olarak yara aldı. Uzmanlar şimdilerde başka bir sıkıntıya dikkat çekiyor.
SU SIKINTISI BEKLENİYOR
Türkiye genelinde bu sene istenilen yağışların etkili olmaması nedeniyle uzmanlar ileriki dönemde su sıkıntısı yaşanabileceğinin altını çiziyor. Öyle ki Bursa'daki Nilfüfer Barajı uzun süreden bu yana yağış almaması nedeniyle kurudu. İşte su sıkıntısı hakkında yayınlanan raporun detayları.
Dünya haritası göz önüne getirildiğinde görülen maviliklerin sadece yüzde 2,5’i tatlı sudur. Bu suyun yüzde 70’i buzullar içinde saklıdır. Yerküre üzerindeki suyun tamamı 5 litrelik bir şişeye konacak olsa, biz insanların erişebileceği tatlı su miktarı, yalnızca 1 yemek kaşığına denk gelir. Başka bir deyişle, erişilebilir tatlı su miktarı, dünyanın toplam su varlığının yüzde1’inden bile azdır.
Hâlen dünyada 2,7 milyar insan, yılda en az bir ay su sıkıntısı çeken havzalarda yaşıyor. 2050 yılında, dünya nüfusunun yüzde 40’ından fazlasının su stresi çeken havzalarda yaşaması bekleniyor. WWF’nin 2010 Yaşayan Gezegen Raporu’na göre 2007 yılı itibarıyla, 1,8 milyar insan internet erişimine sahipken, 1 milyar insan içme suyuna erişimden yoksundu.
Su sorunu sosyal, ekonomik ve çevresel alanlarda kendini giderek daha fazla hissettiriyor. Dünya Ekonomik Forumu için 2014 yılında hazırlanan Risk Raporu’na göre su kıtlığı, dünyadaki en önemli üç risk arasında yer alıyor. Bu durum, yalnızca su sıkıntısı çekilen havzaları değil, birçok üretim sürecini de etkiliyor. Artan uluslararası ticaret hacmiyle birlikte su, artık yerel değil küresel bir kaynak olarak kabul ediliyor. Bu nedenle, tatlı su kaynaklarının sürdürülebilirliği yalnızca sosyal ve çevresel açıdan değil, aynı zamanda ekonominin sürdürülebilirliği açısından da kritik öneme sahip.
Su kaynaklarının miktar ve kalite olarak yetersiz ve erişilemez olması, hem iş dünyasını hem de karar vericileri doğrudan etkileyecek riskler oluşturabilir. Örneğin su kıtlığı, kamu idarelerinin en temel görevi olan temiz, sağlıklı ve yeterli su tedarikinde sıkıntı oluşturabileceği gibi ekonomik kalkınma hedeflerini gerçekleştirme yolunda da engeller yaratabilir.