Ya benimsin ya kara toprağın mı?
Bu cümle yıllarca bize çok sevginin göstergesi olarak empoze edilmiş olsa da aslında şu anda hayatımıza mal olan bir gerçeklik. Türkiye’de 2024 yılında en az 394 kadın, erkekler tarafından öldürüldü ve 259 şüpheli kadın ölümü yaşandı; bu rakamlar 2010’dan bu yana en yüksek seviye. Yani ortalama haftada 7 kadın, ‘yakın ilişkideki erkek’ tarafından hayatını kaybediyor.
Bu da demek oluyor ki günümüzde sevgi anlayışı, sahiplenme ve ‘mal’ olarak görme ile eş değer algılanıyor. Öte yandan kadınlar için de durum farklı değil. Ne kadar kıskanılırsam o kadar çok seviliyorum diye düşünüp ‘O sevdiğinden böyle yapıyor’ diyerek, sevgiyi kıskançlık ile doğru orantılayıp özgürlüklerini ve hayatlarını bir erkeğin iki dudağı arasına emanet etmekten çekinmiyorlar. Oysa kıskançlık, kontrol etme arzusunun makyajlı hali.
İşte tam bu noktada mesele ‘sevmek’ten çıkıp ‘iktidar’a evriliyor. Kıskançlık kisvesi adı altında önce psikolojik sonra fiziksel şiddete dönüşen süreç en sonunda hayatını sonlandırmak ile sonuçlanıyor. Ne acıdır ki kadınlarımız başta bunu göremeyecek kadar kör sonra ise bu bataklıktan çıkmaya güçleri yetemeyecek kadar zayıf düşüyorlar. Toplumda ise ‘Ne yaptı da öldürüldü?, O saatte orada ne işi varmış?, Neden şikayet etmemiş?’ gibi cümlelerle bir kadının, her şeyden önce bir insanın canını kaybettiği durumda asıl sormaları gereken sorunun ‘Erkeklere sevgi adı altında bu kadar sahiplenme hakkını kim verdi?’ olduğunu görmezden geliyorlar.
Dizilerde önümüze sunulan şiddet sahnelerinin altında takıntı derecesinde aşık gibi gösterilen adamlar, şarkılarda ‘Seni kimseye yar etmem’ diyerek sözde sahiplenme duygusunu aşk ile süsleyip bizlere aşılayan bir sistemde biz, sevgi zannettiğimiz bu toksik kodlarla büyüyüp yaşamayı öğreniyoruz.
İşte bu yüzden ‘Ya benimsin ya da kara toprağın’ cümlesi yalnızca bir tehdit değil, aynı zamanda öğretilmiş bir değer. Kadına dair söz hakkının, karar hakkının, var olma hakkının erkek eline bırakıldığı bir düzende bu cümle sadece bir sonuç değil; bir sebep, bir sistem ve maalesef bir gerçeklik.