Bilim adamları, atalarının 150 milyon yıl önce dinozor çağında ortaya çıkmasından bu yana inanılmaz derecede yavaş bir hızda değişen timsah zarganaların yaşayan en son fosiller olduğunu ortaya çıkardı. Bu yavaş değişim hızı, bu tarih öncesi balıkların tüm çeneli omurgalılar arasında en yavaş moleküler evrim hızına sahip olduğu anlamına gelir.
SOYU BİN YILI AŞKIN
Timsah zarganaları (Lepisosteidae familyası) soyu bin yıl boyunca uzanır ve anatomik açıdan en modern türler geç Jura döneminde (163,5 milyon ila 145 milyon yıl önce) fosil kayıtlarında görülür. Yedi canlı türü Kuzey ve Güney Amerika'nın göl ve nehirlerinde yaşarken, bir tür de ara sıra deniz ortamlarına da giriyor. 4 Mart'ta Evolution dergisinde yayınlanan yeni bir çalışmada bilim insanları, uzun süreler boyunca aynı kalan organizmalar olan timsah zarganaları ve yaşayan fosiller olarak adlandırılan diğer türleri incelediler.
YAŞAYAN FOSİL
Terim tartışmalıdır çünkü bu türlerin çoğu fosil akrabalarına benzese de, hemen belli olmasalar bile aslında evrimsel değişiklikler geçirmişlerdir. Yale'de birinci sınıf yüksek lisans öğrencisi olan Chase Brownstein, bir organizmanın yaşayan bir fosil olabilmesi için soyu tükenmiş soylarla eski bir ortak ataya sahip olması, fiziksel olarak fosil akrabalarından çok az değişikliğe uğramış olması ve nispeten az sayıda akraba türe dönüşmüş olması gerektiğini söylüyor.
ATALARDAN KORUNAN GEN DİZİLERİ
Araştırmacılar, ortologlar olarak bilinen ortak atalardan korunan gen dizilerini incelemek için bilgisayar analizini kullandılar; bu diziler, zaman içindeki gen ikamesi veya mutasyon oranlarını ortaya çıkardı. Brownstein, "Bir mutasyon belirli bir DNA dizisini düzeltip değiştirdiğinde, bu bir ikame haline gelir" dedi.
AKRABALARINDAN ÖNEMLİ ÖLÇÜDE FARKLI
Araştırma, yaşayan fosil olarak kabul edilen tuatara (Sfenodon punctatus), coelacanth (Latimeria chalumnae) ve hoatzin (Opishocomus hoazin) gibi bazı hayvanların, fosil akrabalarından önemli ölçüde farklı olduğunu, ancak bunların birçok özelliğini koruduğunu ortaya çıkardı.
ÜÇ KAT DAHA YAVAŞ EVRİMLEŞİYOR
Ancak timsah zarganalar ve akraba mersin balıklarının evriminin daha da yavaş olduğu görülüyor. İncelenen 471 tür arasında, timsah zarganalar ve mersin balıkları en yavaş ikame oranlarına sahipti. Timsah zarganalar, diğer yaşayan omurgalılardan üç kat daha yavaş evrimleşiyor gibi görünüyor.
UZUN SÜRELER BOYUNCA SABİT KALDI
Yer değiştirmeler fiziksel değişikliklere neden olur. Dolayısıyla bu balık grubundaki düşük ikame oranları, düşük türleşme oranlarına karşılık geliyor; bu da soyun, diğer gruplarda olduğu gibi çok sayıda yeni, fiziksel olarak farklı türe doğru çeşitlenmediği anlamına geliyor. Bunun yerine, ortaya çıkan birkaç tür uzun süreler boyunca sabit kaldı.
100 MİLYON YILLIK EVRİM
O kadar yavaş evrimleştiler ki, 100 milyon yıllık evrimle ayrılan iki tür hâlâ çiftleşebiliyor. Timsah zarganalarının (Atractosteus spatula) ve uzun burunlu timsah zarganaların (Lepisosteus osseus) Teksas ve Oklahoma nehirlerinde melezleştiği bilinmektedir. Diğer timsah zargana türleri de melezler üretmiştir. Brownstein, iki türün birbirinden ayrılmasından bu yana geçen süreye atıfta bulunarak, "Bu aslında insanların ve wombatların melez üretmesine eşdeğer olacaktır" dedi.
VERİMLİ MELEZLER MEYDANA GELDİ
Daha da tuhafı, bu melezler genellikle verimlidir. Doğal olarak oluşan ve yapay olarak uyarılmış melezler, daha yakın akraba olsalar bile bazen kısırdırlar; bir at (E. caballus) ile bir eşek (E. asinus) arasındaki bir melez olan katırın (Equus asinus × caballus) klasik durumunda olduğu gibi. İlginç bir şekilde, uzun burunlu ve timsah zarganaları, yaklaşık 55 milyon yıldır aynı ortamı paylaşmalarına rağmen, evrimsel tarihleri boyunca önemli ölçüde melezleşmemiş gibi görünüyor.
NASIL BU KADAR İSTİKRARLI KALDI?
Araştırmaya göre, iki türün belirli nehir taşkın yataklarında yumurtlama alanlarını paylaşmak zorunda kalması nedeniyle artık melezlerin ortaya çıkması mümkün. Brownstein, araştırmanın timsah zarganaları ve diğer yaşayan fosillerin genomlarının tam olarak nasıl bu kadar istikrarlı kaldığına dair yeni soruları gündeme getirdiğini söyledi. "Düşük ikame oranının arkasında da bir mekanizma var. Muhtemelen DNA onarımıyla ilgili olduğunu düşündüğümüz bir çeşit aparat var." dedi.