CHP’nin Kandil stratejisi

Önce AK Parti…
 
Eğer biraz tanıdıysam, 31 Martta İstanbul’da çıkan sonuç üzerine teşkilat çok ciddi bir şekilde uyarılmıştır. Kalan bu kısa süre içerisinde teşkilatın 31 Mart öncesine göre çok daha fazla çalışacağı, işi sıkı tutacağı kesin. AK Parti açısından çok önemli olduğunu düşündüğüm ikinci nokta ise sandığa gitmeyen seçmen. İstanbul’da 31 Martta oy kullanmayan 2 milyon seçmen var. Bunların büyük çoğunluğu AK Parti seçmeni. Gerek partiye, teşkilatlara (dikkat edin lidere demiyorum) küskün olanlar gerekse Binali Yıldırım’ın kazanacağına kesin gözüyle bakanlar. İktidar partisinin seçim stratejisini bu kesim üzerinde yoğunlaştırdığına eminim. Hem de bire bir markajla. Bir diğer strateji de muhafazakâr Kürt seçmen. 31 Mart seçim sonuçlarına baktığımızda, yüzde 5-6 bandında hareket eden HDP oylarının CHP adayına blok halde kaydığını düşündüğümüzde, bunun hiç de yabana atılacak bir strateji olmadığını görürüz. Ki AK Parti’nin özellikle muhafazakâr Kürt seçmende hatırı sayılacak oranda bir oyu vardır.
 
Gelelim CHP’ye…
 
Öyle veya böyle, nedeni şu veya bu. Hiç kimsenin, hatta parti yönetiminin bile, beklemediği bir Ekrem İmamoğlu portresi çıktı ortaya. Adaylar açıklandığında yapılan tartışmaları hatırlarsanız ne demek istediğimi çok iyi anlarsınız. Hiç tartışmasız CHP’nin seçim stratejisi mağduriyet üzerine inşa edilecek. Aslına bakarsanız bu noktada CHP ve Kılıçdaroğlu’ndan bahsetmek de çok gereksiz bence. Gerek CHP yönetimi gerekse Kılıçdaroğlu, İmamoğlu’na zarar verebilir düşüncesiyle geri plana çekilmiş durumda. Varsa yoksa İmamoğlu! Bu bence doğru bir strateji. Çünkü, Kılıçdaroğlu ve CHP yönetiminin Muharrem İnce’ye ne kadar zarar verdiğini daha önce tecrübe ettik.
 
Ancak CHP’nin kucağında pimi çekilmiş bir bomba duruyor!
 
Kandil!
 
Kandil’deki terörist başlarının gün geçmiyor ki, “Ekrem İmamoğlu’nu destekleyin” çağrısı ve bu çağrı karşısındaki suskunluk ileride CHP’nin başına büyük bela olacak gibi duruyor. Hem CHP yönetimi hem de İmamoğlu Kandil’den gelen çağrılara kelime dahi etmiyor. Bunun tek bir nedeni olabilir, blok halinde gelen HDP oylarını kaybetmemek. CHP-HDP ittifakı resmi veya gayriresmi birçok seçimdir yapılıyor. Bunu CHP’li yöneticiler dahi itiraf etti.
 
Ne var bunda, HDP Meclis çatısı altındaki legal bir parti değil mi diye soranlara, cevabım şu olur…
 
“PKK sizi tükürüğüyle boğar”, “Biz sırtımızı YPG’ye, PYD’ye dayıyoruz” diyen hainlerle, Mehmetçiklerimizi şehit eden teröristleri devletin ambulanslarıyla kaçırma girişiminde bulunan kanı bozuklarla, sınır ötesinden ülkeye soktuğu silahları teröristlere teslim etmeye çalışan şerefsizlerle, kazdıkları hendeklerle bölge halkına kan kusturan vicdansızlarla bir oluyorsunuz.
 
Sırf HDP desteğini kaybetmeyelim diye, yüzlerce Mehmetçiğimizin katıldığı ‘Pençe’ operasyonunu görmezden gelip tek bir destek cümlesi etmiyor, gelen şehit haberleri üzerinden politika yaparak oy devşirmeye çalışıyorsunuz.
 
Kandil’den gelen kan kokulu çağrılara, oy kaybetmeme uğruna, ses çıkaramıyorsunuz.
 
O kadar ki, AK Parti’nin muhafazakâr Kürt seçmene yönelik stratejisine karşılık olarak bir hamle yapmak istiyor, bunu bile yapamıyorsunuz.
 
Bakın parti yönetimi bu konuda nasıl bir yol izliyor anlatayım size; “Aman Kürt seçmenlerle ilgili kimse tek bir kelime dahi etmesin. Söylenecek bir söz gelen HDP desteğine zarar verebilir”.
 
İşte bu yüzden Kandil’e ses çıkarılamıyor. İşte bu yüzden CHP’nin ulusalcı tabanı köşeye sıkışmış şekilde sus pus.
 
Bunu bugün seçim stratejisi olarak mübah görenler şunu unutmasın! Yarın Kandil’deki şerefsizlerle yanyana anılma tehlikesi ile karşı karşıyasınız!