Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan önemli açıklamalar: 'Dünyada üçüncü sıraya yerleştik!'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kütüphanesi'nde, Kütüphane 5.0 ve İnsan Merkezli Dijital Dönüşüm Uluslararası Konferansı'nda konuştu. "Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi geçtiğimiz sene 2 milyona yakın ziyaretçiyi ağırlayarak dünyada 3. sıraya yerleştik." diyen Erdoğan, Özgür Özel'in dün söylediği sözlere de tepki gösterdi ve "Ortada zihni ile dili arasında bağı tamamen kopmuş zavallı bir şahıs var. Siyasetin itibarını korumalıyız" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan önemli açıklamalar: 'Dünyada üçüncü sıraya yerleştik!'

Kütüphane 5.0 ve İnsan Merkezli Dijital Dönüşüm Uluslararası Konferansı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan burada önemli değerlendirmelerde bulundu.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in dün sarf ettiği sözlere tepki gösteren Erdoğan, "Siyasetçiler olarak saldırılar karşısında siyaset kurumu itibarını korumak gerek. Ana muhalefet liderinin hezeyanlarını hicap duyarak takip ettim. Türkiye'nin ikinci büyük partisinin genel başkanı mı ayarları bozulmuş hakaret otomatı mı belli değil. Türkiye böyle bir üslubu hak etmiyor. Kendisine tavsiyem, biz az söyledik o çok anlasın" dedi.

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları: 

"Aziz milletim, ilim, kültür ve sanat camiamızın değerli üyeleri, değerli misafirler, size en kalbi duygularımla, hürmetle, sevgiyle selamlıyorum.

 Kütüphane 5.0 ve İnsan Merkezi Dijital Dönüşüm Uluslararası Konferansı münasebetiyle sizleri Millet Kütüphanemizde ağırlamaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyoruz.

Kütüphanecilik anlamında 1300 yıllık köklü bir geleneğimiz var. Bu alanda ciddi bir birikim sahibiyiz. İmar ettiğimiz devletlerde, şehirlerde kitap ve alim hep merkezde yer almıştır.

Tarihimize şöyle bir göz attığınızda karşınıza çıkan ilk hakikatlerden biri şudur, değerli dostlar: İlme ne zaman hak ettiği kıymeti vermişsek, kitaba ve bilgiye ne zaman dört elle sarılmışsak, dünya tarihine geçen en büyük başarılarımızı işte o zaman elde etmişiz.

Huzur ve güvenliğimizi, refah seviyemizi işte o zaman istediğimiz düzeye getirebilmişiz. Fakat ilimle, irfanla, bilgiyle, kitapla aramız açıldığında ise geriye düşmüş, zayıflamış, güç kaybetmiş; takip edilen değil, takip eden konuma gelmişiz.

Gerek cami gerekse vakıf ve medrese kütüphanelerimiz hem dini ilimlerde hem pozitif bilimlerde güvenilir bilginin temel kaynakları oldu. Buralardan öğrendikleri bilgi ve metotlarla kütüphanelerin kurulmasına öncülük ettiler.

Burada şu anekdotu sizlerle özellikle paylaşmak istiyorum: Yavuz Sultan Selim Han hem âlimlere büyük hürmet gösterir hem de okumayı çok severdi. O kadar ki sefere çıktığı zamanlarda seyyar kütüphanesini de yanına aldırırdı. Mısır Seferi dönüşünde, devrin en büyük âlim ve müverrihlerinden Kemal Paşazâde ile yan yana, at üstünde ilmî bir sohbete koyulmuşlardır. Bu sırada Kemal Paşazâde’nin atının ayağı aniden bir çukura girdi ve bu çukurdan Yavuz Sultan Selim Han’ın kaftanına çamur sıçradı. Son derece müteessir olan Kemal Paşazâde’ye Yavuz Sultan Selim şu hikmetli cümleyi kurdu:

“Üzülmeyiniz hocam. Âlimin atının ayağından sıçrayan çamur, bizim için üzüntü değil, bir iftihar vesilesidir.”Sonra döndü ve maiyetinde bulunanlara şu talimatı verdi: “Alınız bu çamuru, bu çamurlu kaftanımı; öldüğüm zaman üzerime örtünüz.” Sadece bu örnek bile, tarih ve medeniyetimizde ilmin ve âlimin tuttuğu yeri göstermesi bakımından, öyle zannediyorum ki önemli bir referanstır.

Kıymetli misafirler, değerli kitapseverler, cami ve medrese kütüphanelerimizin yanı sıra müstakil kütüphanelerimiz, 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yükselmeye başladı.

Köprülü Kütüphanesi, Atıf Efendi, Râgıp Paşa, Nuruosmaniye ve Hamidiye gibi kütüphaneler uzun yıllar ilim hayatımıza damga vurdu. Hepsi birer bilgi hazinesi olan bu yapılar, sadece belli bir kesimin değil, halkın tamamının kullanımına açık bir haldeydi. Okuyan, sorgulayan, merak eden, araştırma yapmak isteyen herkes bu kütüphanelerden faydalanabiliyordu.

"KÜTÜPHANELERİMİZ, TEK PARTİ ZİHNİYETİNİN TEPEDEN İNMECİ UYGULAMALARINDAN DOLAYI TUĞLA YIĞININA DÖNÜŞTÜ"

Tabii şu acı gerçeği de ifade etmek mecburiyetindeyim. Bu zengin müktesebatı, özellikle Cumhuriyetimizi maziden bir kopuş olarak gören tek parti yıllarında, ne yazık ki yeterince değerlendiremedik. Eşsiz kaynaklarla bezeli kütüphanelerimiz, tek parti zihniyetinin tepeden inmeci uygulamalarından dolayı, merhum Cemil Meriç’in benzetmesiyle, birer tuğla yığınına dönüştü. Nice kuşakların geçmişiyle arasına kalın duvarlar örüldü. Bu ülkenin aydınlık yarınları olan genç nesillerin kendi kökleriyle bağı zayıflatıldı. Evlatlarımız, medeniyet değerlerine bilerek yabancılaştırıldı.

Bu politikalar sebebiyle koca bir nesil ne Şarklı kalabildi ne Garplı olabildi; iki arada bir derede maalesef oradan oraya savruldu. Türkçe ezan garabetinden, musiki yasaklarına, rahmetli Âşık Veysel’in bizzat yaşadığı kılık kıyafet dayatmalarına kadar, hayatın birçok alanında bunu gördük, yaşadık, milletçe tecrübe ettik. Yaşadığımız bütün bu olumsuzluklara rağmen, yeniden ayağa kalkmayı; köklerimizle ve tarihimizle yeniden bütünleşmeyi, öyle veya böyle başardık.

"KÜTÜPHANECİLİK MİRASIMIZI YAŞATMAYA, GELİŞTİRMEYE DEVAM EDİYORUZ"

Bugün okul öncesinden doktora sonrası düzeye kadar eğitim kurumlarımızla, kütüphanelerimizle, gençlik merkezlerimizle çıtayı her geçen gün daha yükseğe taşıyoruz. Kültür Bakanlığımız, Millî Eğitim Bakanlığımız, üniversitelerimiz, vakıflarımız ve yerel yönetimlerimizle el ele vermek suretiyle kütüphanecilik mirasımızı yaşatmaya, geliştirmeye devam ediyoruz.

Cumhurbaşkanlığı olarak bu sürece liderlik ediyoruz. Şu anda içinde bulunduğumuz Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’ni, 5 yıl önce Ankara’mıza ve ülkemize kazandırdık.

5 milyon 100 bini aşkın bölümü matbu olmak üzere, dijitalleştirilmiş yayınlarla birlikte 141 milyon 700 bin kaynakla burayı dünyanın en büyük üçüncü kütüphanesi hâline getirdik. 300 milyonun üzerinde elektronik kaynağı araştırmacıların kullanımına sunduk.

112 ülkeden, 135 farklı dilde eserin yer aldığı Dünya Kitaplığı; 13 ana veri tabanı, 233 alt veri tabanı; 125 bin metrekarelik alanı ve 5 bin kişilik oturma kapasitesiyle; toplantı ve seminer salonları, teknoloji sınıfları, açık ve kapalı otoparkı, yemek salonları, kafeteryaları ve tam 201 kilometre raf uzunluğu ile Millet Kütüphanemizi öğrencilerimizin, akademisyenlerimizin ve tüm vatandaşlarımızın hizmetine verdik.

Geçtiğimiz sene 2 milyona yakın ziyaretçiyi ağırlayarak dünyada üçüncü sıraya yerleştik.

2026'da açacağımız yeni kütüphaneler ile oturma alanını 800 bin metrekareden 1 milyon metrekareye taşıyacağız. 2 yıl önce büyük yürüyüşümüzde yeni safha olarak tarif ettiğimiz Rami Kütüphane'mizin açılışını yapmıştık. Bu kütüphanemizi sosyal donatıları ile, atölye çalışmaları, kültür sanat etkinlikleri ile yaşayan bir merkeze dönüştürdük.

40 bin eserin durum tespitini 27 bin eserin de temizlik çalışmasını yaptık. Buradaki misafirlerimizden muhakkak hatırlayan olacaktır. 28 Şubat döneminin ruhsuz, köksüz zihniyetinin kurbanlarından biri de İstanbul Üniversitesi kütüphanesindeki tarihi kitaplardı. Nadir eserler kitaplığındaki binlerce eser çöpe atılmıştı.

Tüm ithamlara rağmen Atatürk Kütüphanesini yeniden inşa ettik. Yakın zamanda ilke imza atarak hastane kütüphanesini hizmete açtık.

 ÖZGÜR ÖZEL'E TEPKİ 

Sizler gibi seçkin konuklarımızın önünde bunu gündeme getirmek istemezdim. Ancak siyasetçiler olarak, saldırılar karşısında siyaset kurumunun itibarını da korumamız gerekiyor.

Dün ana muhalefet partisi genel başkanının hezeyanlarını hem kendi partisi hem de ülkemiz siyaseti adına inanın hicap duyarak takip ettim. Konuşan, Türkiye’nin ikinci büyük partisinin genel başkanı mı, yoksa ayarları bozulmuş bir hakaret otomatı mı — maalesef belli değil.

Türkiye böyle bir siyasî üslubu, böyle bir çiğliği asla hak etmiyor.

Öte yandan şunu da hepimiz çok iyi biliyoruz: Zihin fukara olunca, akıl ukala olur; dilin de freni boşalırmış.

Ortada, bakın, gerçekten üzülerek söylüyorum; zihni ile dili arasındaki bağı tamamen kopmuş, ağzından çıkanı kulağı duymayan zavallı bir şahıs var.

Gün aşırı söylediği yalanlarla önüne gelene attığı iftiralar ile giderek saldırgan haline geliyor. Daha da sevimsiz hal alan bu dile bu zehirli söylemlere milletimizi mahkum etmeyiz. Kendisine tavsiyem, biz az söyledik o çok anlasın.