Cumhuriyet'in 100. Yılı'nda bir insan olarak Atatürk

Atatürk hakkında okuduğum ve beni en çok etkileyen çalışma, Prof. Dr. Vamık Volkan’ın, Amerikalı akademisyen Prof. Dr. Norman Itzkowitz ile birlikte yazdığı Ölümsüz Atatürk isimli kitabı olmuştur.

Ben ilk kez Atatürk’ü etten kemikten, duyguları, zaafları olan bir insan olarak bu kitapta okumuştum. Çok etkileyici bir çalışma. Lütfen okuyun.

Çocukluğu, arkadaşlarıyla ilişkileri, annesine olan düşkünlüğü, üvey babası ile yaşadığı problem, hayalleri, umutları, aşkları, kıskançlıkları, hayal kırıklıkları, kıyafetleri, rakı tutkusu…

Her insanın yaşadığı duyguları yaşamış fakat dönemindeki her insandan çok farklı ve çok ileride bir insan. Kuru fasulye ve pilava bayılan bir Paşa, insan Atatürk.

Oysa bizlere çocukluğumuzdan başlayarak Atatürk’ü, ulaşılması güç, insanüstü bir ikon olarak anlattılar ve bence Atatürk’e karşı yapılan en büyük hata da buydu.

Oysa hepimizin o insan Atatürk’ü tanımaya ne kadar da ihtiyacı varmış.

Düşünsenize, yeni yetişen nesillere bunu bile göstermekten korkan bir sistem içinde büyüdük hepimiz.

Ortaokulda bir resim öğretmenimiz vardı ve bizlere her fırsatta gözyaşları içinde Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatırdı ama onun resmini “Ya bir hata yaparsam” korkusuyla çizmezdi. Çok şaşırmıştım.

Böyle bir tarihimiz, bu kadar önemli bir kurucu liderimiz var fakat yakın zamana kadar hakkında yapılan doğru dürüst film bile yok.

Çok çok uzun yıllar Atatürk filmlerde canlandırılmadı bile.

Nihayet son yıllarda Mustafa Kemal Atatürk’ü beyaz perdede kanlı canlı gördük.

Atatürk filminde Aras Bulut İyinemli nasıl da yakışmış o role.  

Son Akşam Yemeği filminde Onur Tuna ne kadar da güzel oynamış Atatürk rolünü.

Kurduğu Cumhuriyet’i emanet ettiği gençler oynamış yani Mustafa Kemal’i, bundan daha güzeli var mı?

Cumhuriyet’imizin 100. Yılı’nda, böyle bir dâhiyi daha yakından ve her yönüyle tanımaya ihtiyacımız var.

Aksi taktirde Mustafa Kemal Atatürk’ü, yeni nesillere heykellerle, kutsamalarla, abartılarla anlatmaya çalışmak, O’nu unutturmaya çalışanlara hizmet etmek olacak.

Onun Cumhuriyet’i emanet ettiği yeni nesillerin, 100 yıl öncesini aşmak için ve ülkeyi yine onun gösterdiği hedefe taşımak için Mustafa Kemal Atatürk’ü daha yakından tanımaya ihtiyacı var.

REKLAMLAR OLMASA 100. YILI HİSSETMEYECEKTİK

Cumhuriyet’imizin 100. Yılı’nın Filistin’deki zulme, katliama, insanlık ayıbına, denk gelmesi gerçekten çok üzücü.

Filistin’deki katliam gerekçesiyle kutlamaların kısıtlanmasını da doğru bulmuyorum.

Çünkü bu bir eğlence değil. Bir ulusun gurur yüzyılı.

Savaş zaten üç haftadır var; bence kutlamalara çoktan başlamamız gerekirdi. 100. Yıl sadece 29 Ekim gününe özel olmamalıydı.

Fakat ülkedeki büyük şirketlerin yaptığı reklam filmleri günlerdir reklam kuşaklarında dönüyor ve birçoğu gerçekten çok güzel.

Ne de güzel anlatıyorlar yoktan var olan bir milletin nereden nereye geldiğini. Özgürlüğü, demokrasiyi, çağdaşlığı… Mustafa Kemal’in hepimize bıraktığı mirası.

Koç Holding’in hazırladığı ve 100deger.koc.com.tr sayfasında Cumhuriyet’in değerlerini o kadar güzel anlatılıyorlar ki…

Reklamlar olmasa, büyük şirketlerin çalışmaları olmasa, 100. Yıl iyiden iyiye sönük geçecek, Atatürk’ün adını sadece bir, iki yerde duyacakmışız meğer.