DSÖ'den dünyayı tedirgin eden itiraf

DSÖ danışmanının Çin ve virüs ile ilgili yaptığı açıklamalar ile dünya yeniden tedirgin oldu. Virüsle Çin ilişkisindeki soru işaretleri yeniden alevlendi.

DSÖ'den dünyayı tedirgin eden itiraf

Yaklaşık 2 yıl önce Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüs (Kovid-19) küresel gündemimizdeki yerini koruyor. Kovid-19 salgınında vaka sayısı dünya genelinde 174 milyon 210 bine, hayatını kaybedenlerin sayısı 3 milyon 747 bine ulaştı.

Küresel aşılamada 2 milyar 150 milyon dozu geride bırakan dünya tabiri caizse tünelin ucundaki ışığı gördü ancak virüsün neden ve nasıl ortaya çıktığı hala tartışma konusu. Bu tartışma bir DSÖ danışmanının Çin ve virüs ile ilgili yaptığı açıklamalar ile bir kez daha gündeme geldi.

ABD'de yayınlanan bir programın canlı yayınına konuk olan DSÖ danışmanından Kovid-19 ile ilgili itiraf gibi açıklamalar geldi. DSÖ danışmanı Metzl Fox, kurumun resmi açıklamalarının aksine Çin'in koronavirüsün kökenini örtbas etmeye çalıştığını ve bilim insanlarının önündeki en büyük engel olduğunu iddia etti.

Fox News'ta yayınlanan 'America’s Newsroom' isimli programda konuşan danışman, 'Burada karşılaştığımız sorun DSÖ değil. Sorun şu ki, Çinliler bugüne kadar örneklerin yok edilmesi için büyük bir örtbas işlemine giriştiler' dedi.

Metzl, virüsün hayvanlardan insanlara doğal olarak bulaştığına inanmadığını vurgularken Kovid-19'un, Wuhan kentindeki bir viroloji laboratuvarından yanlışlıkla sızdığı teorisinin savundu.

Söz konusu teori Wall Street Journal'ın Wuhan Viroloji Enstitüsü'ndeki üç araştırmacının Kasım 2019'da yani koronavirüs salgınından önce bilinmeyen bir hastalıkla hastaneye kaldırıldığına dair bir rapor da dahil olmak üzere bir dizi ifşanın ardından son haftalarda güvenilirlik kazandı.

Buna ek olarak, geçen hafta Fauci'ye giden ve Fauci'den gelen binlerce sayfalık e-postanın yayınlanması ve bu mesajlarda 'virüs mühendisliği'nden bahsedilmesi Çin'i bir kez daha olağan şüpheli konumuna getirdi.

Dün ise Yusen Zhou isimli Çinli bir bilim insanının 24 Şubat 2020'de Çin Halk Kurtuluş Ordusu adına bir Kovid-19 aşısı için patent başvurusunda bulunduğu ortaya çıktı. Başka bir deyişle aşı için patent başvurusu Çin'in virüsün insanlara bulaştığını ilan etmesinden sadece birkaç hafta sonra gerçekleşti.

Zhou'nun aşı için bu kadar hızlı bir şekilde patent başvurusu yapması Çinli yetkililerin virüsü itiraf ettiklerinden çok daha önce bildiğine işaret ediyor.

Önceki haftalarda ise Çin'in 'Koronavirüs belgeleri' ABD'li yetkililer tarafından ele geçirilmiş ve Çin'in sır gibi sakladığı proje deşifre olmuştu. Peki Çin'in 'koronavirüs belgeleri'nde neler var? 

Söz konusu belgelere göre, Çinli bilim adamları son altı yıldır koronavirüs dahil biyolojik ve genetik silahlar üzerinde araştırmalar yürütüyor.

Aynı belgelere göre, 2015'ten beri SARS koronavirüslerinin askeri potansiyelini değerlendiren Peki yönetimi bu projeyi olası bir 'Üçüncü Dünya Savaşı' senaryosu için hazır tutuyor.

Söz konusu belgelerde bu proje bir savaş durumunda 'zaferin temel silahı' olarak adlandırılıyor ve detaylı incelemeler sunuyor. Belgelerde Üçüncü Dünya Savaşı'nın beklenenin aksine kimyasal ve nükleer silahlar ile değil, biyolojik silahlar ile yapılacağı tezi yer alıyor.

ABD tarafından Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan iki atom bombasına atıfta bulunan belgelerde biyolojik silahların yeni bir dünya savaşında 'zafer için temel silah' olacağının altı çiziliyor.

Halk Kurtuluş Ordusu'nda görev alan bilim adamlarının hazırladığı dosya, hastalıkların 'daha önce hiç görülmemiş bir şekilde' silah yapmak için manipüle edilmesini incelediğini iddiası yer alıyor.

Belgelerde biyolojik silahların maksimum etkiyi göstermesi için gereken koşullar da özetleniyor. Belgelerde 'biyolojik saldırı gece veya şafak vakti sabit rüzgar yönü olduğu zamanda yapılmalı' ifadesi yer aşıyor.

Pandeminin başladığı günden beri defalarca ortaya atılan bu iddia ile ilgili geçtiğimiz aylarda Dünya Sağlık Örgütü'nden (DSÖ) önemli bir açıklama gelmişti.

DSÖ tarafından yayınlanan raporda koronavirüsün yarasalar dahil başka bir hayvan yoluyla insanlara bulaşabileceği riskinden söz edilirken, komplo teorilerinin yaygın olduğu laboratuvar sızıntısının ise son derece düşük olduğu kaydedilmişti.