Enerji içeceklerindeki büyük tehlike
İnsanların sürekli tükettiği enerji içeceklerindeki kafein-taurin birleşiminin kanserojen etki oluşturduğu tespit edildi. Kafein ve taurin birleşimi, insan bünyesinden onarılamaz hasarlara yol açıyor.
Enerji içeceklerinin içerisinde bulunan taurin adlı içeriğin kafein ile birleştiğinde toksik özellik kazandığını belirten Öğretim Üyesi Dr. Gülay Baysal ve Doç. Dr. E. Esra Kasapbaşı, yapmış oldukları araştırmayla tek başına tüketildiğinde antioksidan özellik taşıyan taurinin kafeinle beraber tüketildiğinde antioksidan özelliğini büyük ölçüde kaybederek kanserojen etki oluşturduğunu tespit etti.
Enerji içeceklerinin büyük bir bölümünde bulunan taurin ve kafein hakkında açıklamalarda bulunan İstanbul Aydın Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Gülay Baysal, “Taurin tek başına önemli bir antioksidan ancak kafein ile birleştiğinde bu özelliğini büyük ölçüde kaybediyor ve hatta kansere sebep olabiliyor” ifadelerini kullandı.
"Taurin güçlü bir antioksidan"
Taurinin tek başına kullanıldığında güçlü bir antioksidan olduğunu belirten Baysal, “Bilindiği üzere canlı organizmalarda oksidan/antioksidan dengesi sağlıklı yaşam için büyük önem taşımaktadır. Vücutta yanlış beslenme ve alınan gıda takviyeleri sonucu oluşan serbest radikaller canlı organizmanın antioksidan sisteminde azalmalara yol açarak savunma mekanizmasını etkisiz hale getirebilmektedir.
Serbest radikaller aktif yapılarından dolayı hücre bileşenleri ile reaksiyona girerek dokulara zarar vermektedir. Dolayısıyla serbest radikallerin düzenli kullanımı sürekli doku zararı riskini artırmak anlamına geleceğinden kansere yol açabilir” dedi.
"Kafein ile tüm etkisini kaybediyor"
Kafein ile birlikte tüketiminin toksik etki yaptığını Öğretim Üyesi Dr. Gülay Baysal, “Enerji içecekleri içinde mevcut olan taurin, serbest olarak bulunabilen bir aminoasit çeşididir. Güçlü bir antioksidan özelliğe sahip olan taurin, karboksil grubu içermeyen ve sülfonat grubu içeren bir bileşiktir.
Taurin tek başına kullanıldığında canlı plazma ve dokularında kollestrol ve trigliserit düzeylerini düşürdüğü, arterlerde aterosklerotik lezyonların oluşumunu engellediği, karaciğer hasarını azalttığı, bunun yanı sıra kardiyovasküler, sinir sistemi, iskelet sistemi ve boşaltım sistemi olmak üzere farklı organlarda meydana gelen oksidadif stresi sakinleştirme etkisine sahip olduğu görülmektedir.
