Hınç kültürü-linç kültürü

Aziz Nesin’in şu sözü sık sık aklıma gelir: “Türk halkı kışkırmaya çok müsaittir, her an kışkırabilir.”

Ne kadar haklı olduğunu maalesef defalarca yaşayıp öğrendik. Sanki birileri diğerlerinden hınç almak, taşlamak, linç etmek için, başka birilerinin hareket geçmesini bekliyor gibi. En ufak elektriklenmede kitleler harekete geçiyor. Bunun en konforlu yeri de sosyal medya oldu.

Önceki gün Uğur Dündar’ın tv100’deki ilk programında konuğu Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. Çok güzel bir yayın oldu. Sorulabilecek tüm soruları usta gazeteci sordu, CHP lideri de tüm içtenliği ile yanıtladı.

Röportaj sırasında, Kılıçdaroğlu’nun sürekli eleştirdiği, eleştirmekle kalmayıp şirket merkezi önüne giderek protesto ettiği, zamanı geldiğinde hesap soracağını söylediği SADAT’ın alt bant reklamı yayınlandı.

Sormadan, etmeden, açıklama beklemeden, neler olup bittiğini anlamadan birçok kişi tv100’ü itham etmeye başladı. Sosyal medya üzerinden o veya bu nedenle hıncını almaya çalışanlar, yine sosyal medya üzerinden hem tv100’ü hem de yılların Uğur Dündar’ını linç etmeye çalıştılar.

Üstelik olay çok basitti. Daha önceden başka bir program için alınan alt bant reklamlar, bu programın reklam akışına da konulmuş. Elbette olmaması gerekirdi, fakat düşünülmeden hareket edilip, reklam Kılıçdaroğlu röportajı sırasında da ekrana yansıdı.

Doğru, reklamın Kemal Bey’in yayınında kullanılmaması gerekirdi. Fakat bu akışı gerçekleştiren reklam servisindeki arkadaşlar konudan bihaber.

Üstelik reklam zaten bir aydır yine alt bant şeklinde yayınlanıyor.

Yani nereden bakarsanız bakın, bir iş kazası.

Ama bazılarının davranış biçimi hemen yok etmeye yönelik. Kullandıkları dil, şiddet ve hakaret dolu. İçine düştükleri kuyu da komplo teorileriyle dolu. Nereden bakarsak bakalım aslında, olup bitenler ve bu davranış şekli sosyal psikolojinin konusu.

Daha çok kısa bir süre önce, bir şehit kardeşiyle küfürlü konuşması gündeme gelen ve hakkında dokunulmazlık kararı alınmaya çalışılan -ki bence bu da büyük haksızlık- milletvekili, linç kültürünün parçası olarak Twitter’da yazıyor:

“tv100 verdiği mesajla, Türkiye’de demokrasinin akamete uğratılmasına dair projenin bir aparatı olduğu konusunda net bir mesaj vermiştir. Bu mesajdan sonra orada yer alan her gazeteci, bu konuda kat edilecek yolun yürüme taşları olacaktır. Verilen mesaj ortadadır.”

Bu sadece bir örnek. Daha neler var neler.

Yıllardır "merkez medya" olma gayretiyle, her görüşe yer vermeye çalışan bir TV kanalı, yılların gazetecisi Uğur Dündar, tüm ekonomik zorluklara rağmen televizyonu ayakta tutmaya çalışan, destekleyen kanal sahibi, yüzlerce emekçi, Türkiye’nin bu ortamında gazetecilik yapmaya çalışan onca tecrübeli isim, bir anda bir komplonun parçası olarak sunulmaya çalışılıyor.

SADAT'ın açıklamasından anlaşılıyor ki hem tv100 hem CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem de usta gazeteci Uğur Dündar büyük bir komployla karşı karşıya bırakıldı.

Bu yaklaşımı ne tv100 çalışanları ne usta gazeteci Uğur Dündar ne de Türkiye hakkediyor.

Ülkede dönüp dönüp aynı şeyleri yaşıyoruz, aynı tecrübelerden geçiyoruz.

Basit bir iş kazasını, birilerinin hınç alma gayretiyle ve linç girişimiyle, toplumsal bir faciaya sürüklemek artık ülkede bir alışkanlık haline geldi.

Herkesin oturduğu yerden ve klavye başında bir diğerini yok etmeye çalışması sadece başka sorunları beraberinde getiriyor ve bu sorunlar hiç bitmiyor.

Anlamadan, dinlemeden, bilgi sahibi olmadan sorunları çözmemiz mümkün değil.