İngiltere işgal etti, ama Araplar mı vurdu?

"Fransa" işgal için Gaziantep'e, Şanlıurfa'ya, Kahramanmaraş'a girdi; "Yunanistan" İzmir’e; "ABD" destekli gruplar Kars ve Erzurum'a; “İtalya” Antalya'ya; “İngiltere” İstanbul'a işgal için girdi!

Ama "Araplar bizi sırtımızdan vurdu" öyle mi?

İngiltere ile anlaşan “bir Arap kabilesi” bütün Arap toplumunu mu temsil ediyor?

İzmir'de de mi Araplar bizi sırtımızdan vurdu?

Biz Türklere dönüp “Araplar düşmanın” mesajı verenler ne yapıyor? Araplara dönüp, “Türkler düşmanın” mesajı veriyor.

Türk’ün, Arap’ın, Kürt’ün düşman olmadığını söylediğin zaman “Arap sevici” diyorlar. Onlara da “Türk sevici” diyorlar. Oysa bunu diyenler ölü sevici kadavra ruhlular!

Dost kim? Bizi işgale gelen İngilizler mi, Fransızlar mı?

“Kürt ve Türk kardeşleri” birbirine düşman etmeye çalışanlar Araplar mı?

Biz bir milletiz!

Birleştikçe kazanacağız!

Tarihi olaylar üzerinden “Batı düşmanlığı yapalım” demiyorum; ancak tekerrür etmemesi için olayları doğru okumak elzemdir.

“GÖÇMENLER BU ÜLKENİN ÖZ EVLATLARIDIR”

Milliyetçilik ve vatan sevgisi deyince bizim aklımıza Muhsin Yazıcıoğlu, Alpaslan Türkeş, Necmettin Erbakan geliyor; onların aklına Mustafa Sandal ile Tarkan geliyor!

Allah başka dert vermesin!

Biz Arapları sırf “Arap oldukları için” seviyorsak Ebu Cehil de Arap; ama onu sevmiyoruz!

Bizi de sırf “Türk olduğumuz için” sevecekler ise “Bir sağdan bir soldan astım” diyen darbecileri de mi sevmek zorundalar?

Ben Kürtleri seviyorum, nereye oy verdiğine bakmıyorum; ama Kürtler adına siyaset yaptığını zannedenleri sevmiyorum.

Ülkemizde çok sayıda Bulgaristan, Makedonya, Kosova, Selanik göçmeni var. Ben onları “göçmen” olarak görmüyorum; bu ülkenin öz evladı olarak görüyorum.

“Göçmek zorunda kaldı” diye aile büyüklerinin yaşadığı acıları anlıyorum.

“SURİYELİ SIĞINMACILAR”

Defalarca anlattık, ama operasyon çocukları tarafından sözlerimiz hep çarpıtıldı. Birçok vatandaş bu algı yöneticilerinin yalanlarından etkileniyor.

Kısa kısa gidelim:

1) İdeal olan herkesin kendi toprağında yaşaması ve kitlesel göç yaşanmamasıdır.

2) Savaş çıksa da herkes ülkemize sığınsa diye bir düşünce yok. (Burası biraz geri zekâlıya anlatır gibi oldu, ama sevgili okuyucum vallahi anlamayanlar var.)

3) Suriyeli veya başka ülkelerden gelen sığınmacılar ülkelerine sağlıklı koşullarda dönmelidir.

4) Ülkelerine dönene kadar onlara güzel davranılmalı, hatırları sorulmalı, güzel hatıralarla ayrılmaları sağlanmalıdır. Suç işleyenler varsa gerekli cezalar zaten veriliyor.

5) Para vererek, yani 400 bin dolar verip vatandaşlık alanlar “sığınmacı” değildir. Bu uygulamaya itiraz edebilir veya destekleyebilirsiniz. Bu mevzu ayrı tartışılmalıdır.

6) Turistler “sığınmacı” değildir. Gelen turist Alman, İngiliz, Fransız ağırlıklı olabileceği gibi Arap ağırlıklı da olabilir.

7) Kafede oturup espresso içen her Arap’ı “sığınmacı” zanneden kıt akıllılar lütfen artık kendinize gelin!

“MUSTAFA KEMAL”

Çocuğun biri Mustafa Kemal’in fotoğrafı üzerinden hakarette bulundu. Çocuk veya büyük; bu hakareti kim yaparsa yapsın “amasız, fakatsız” kınıyorum ki bunu doğru bulanı da görmedim. Kınanacak davranışından dolayı da çocuğu linç etmeyelim; topluma kazandıralım.

Devletin kurucusuna “hakaret” edemezsiniz!

Yaşayan herhangi bir siyasetçiye de hakaret edemezsiniz!

İlginçtir ki Tarkan isimli sözde sanatçı çıkıp; “Sistematik saldırıdan” bahsederek; “Uzun süredir Atatürk’e karşı yürütülen itibarsızlaştırma ve karalama çalışmalarının vahim sonuçlarıdır bunlar” diyor!

Yuh sana Tarkan! Aklını mı kaybettin?

Hiç kimsenin tasvip etmediği bir “hakaret” üzerinden genelleme yapmak ancak senin gibilere yakışır!

Gülben Ergen ise “bir ergenin bile yapmayacağı” çapsızlıkla “çocuğun ölmesinden” bahsediyor. Bir cezalandırma biçimi olarak “nefesinin boğazında tıkanmasından” bahsediyor.

Sizden sanatçı falan olmaz! Olmadı da zaten!

Siz bu milleti anlamıyorsunuz!

Normalde sanatçıları anlamak zordur, onlar birkaç adım ötesini düşünür; ama bizim ülkemizde “sözde sanatçılar” milleti anlamıyor; çünkü onlar gerçekten toplumdan teveccüh gören sanatçılar değiller!

Bir de hepimiz çocuklarımızı uyaralım. Elimizde olmadan yanlışlık yapabilirler. “Eleştirin, ama hakaret etmeyin” diye tembihleyelim. Çocuklar yanlış yaptı diye de aileleri linç etmeyelim.

SON SÖZ: Türklük Kızılelma’dır! Ay yıldızlı bayrağı dünyanın en tepesine dikmektir. İlimde bilimde zirve olma şuurudur. Savaşta ve barışta dosta güven, düşmana korku vermektir. Bazıları Türklük denilince “diğer kavimlere düşmanlık” zannediyor. Onlar bu kadar basitler, bu kadar cahiller! Bu operasyonculara rağmen ülkemiz yükselecek, en ileri seviyelere gelecektir.