Japonya'daki bilim insanları, muhtemelen yaşadığı antik okyanusları terörize eden, büyük beyaz köpekbalığı büyüklüğünde antik bir deniz canavarının neredeyse tamamlanmış kalıntılarını ortaya çıkardı. Araştırmacıların "mavi ejderha" adını verdiği tarih öncesi yırtıcı hayvan, kendisini soyu tükenmiş akrabalarından ayıran ve hiçbir canlıya benzemeyen sıra dışı bir vücut planına sahip.
OLAĞANÜSTÜ FOSİLLER
Honshu adasının Wakayama Eyaletindeki Aridagawa Nehri boyunca yaklaşık 72 milyon yıllık olağanüstü fosiller keşfedildi. Bunlar, tahminen 145 milyon ila 66 milyon yıl önce en üst deniz yırtıcıları olan, hava soluyan su sürüngenlerinden oluşan, daha önce hiç görülmemiş bir mosazor türüne aittir. Araştırmacılar bir açıklamada, şaşırtıcı kalıntıların Japonya ve kuzeybatı Pasifik'te şimdiye kadar ortaya çıkarılan en eksiksiz mosazor fosilleri olduğunu yazdı.
YENİ BİR CİNS
Journal of Systematic Paleontology dergisinde 11 Aralık'ta yayınlanan yeni bir çalışmada araştırmacılar, yeni mosazoru Megapterygius wakayamaensis olarak adlandırdı. Yeni cins Megapterygius, yaratığın alışılmadık derecede büyük arka yüzgeçlerinden dolayı "büyük kanatlı" anlamına geliyor ve türün adı wakayamaensis, bulunduğu vilayeti tanıyor. Ekip, yaratığa Wakayama Soryu adını verdi; soryu, Japon mitolojisindeki mavi renkli bir su ejderhasıdır.
BİLİM İNSANLARINI ŞAŞIRTTI
Mosazorlar benzer bir vücut planına sahiptirler ve türler arasında çok az farklılık vardır. Ancak M. wakayamaensis, bilim insanlarını şaşırtan bir tür aykırı değerdir. Cincinnati Üniversitesi'nde omurgalı paleontoloğu olan araştırmanın baş yazarı Takuya Konishi, "Şimdiye kadar onları (mosazorları) oldukça iyi tanıdığımı sanıyordum. Hemen bunun daha önce hiç görmediğim bir şey olduğunu biliyordum." dedi.
SON DERECE NADİR
Diğer mosazorlar gibi M. wakayamaensis'in de yunus benzeri bir gövdesi, kürek benzeri dört yüzgeci, timsah şeklinde bir burnu ve uzun bir kuyruğu vardı. Ancak köpek balığı veya yunus gibi başka hiçbir mosazor türünde görülmeyen sırt yüzgeci de vardı. Ancak araştırmacıların kafasını en çok karıştıran şey, yeni mosazorun ön yüzgeçlerinden bile daha uzun olan arka yüzgeçlerinin boyutuydu. Bu sadece mosazorlar arasında bir ilk değil, aynı zamanda yaşayan ve soyu tükenmiş tüm su türleri arasında da son derece nadirdir.
DÖRT BÜYÜK YÜZGECİ YOK
Neredeyse tüm yüzen hayvanların en büyük yüzgeçleri vücutlarının ön kısmına doğru yerleştirilmiştir, bu da onların suda yön bulmasına yardımcı olur. Vücudun arkasında daha büyük yüzgeçlere sahip olmak, arabayı ön tekerlekler yerine arka tekerleklere yön vererek sürmeye benzer, bu da hızlı dönüş yapmayı çok daha zorlaştırır. Konishi, "Balıklardan penguenlere ve deniz kaplumbağalarına kadar bu tür bir vücut morfolojisine sahip herhangi bir modern analoga sahip değiliz. Hiçbirinin kuyruk yüzgeciyle birlikte kullandıkları dört büyük yüzgeci yok." dedi.
NASIL YÜZÜYORLARDI?
Araştırmacılar, M. wakayamaensis'in, dönmek için arka yüzgeçlerini kullanmak yerine, hızlı bir şekilde aşağıya dalmak veya su sütununda yükselmek için onları yukarı veya aşağı doğru açtığından şüpheleniyor; bu da onların usta avcılar olmalarına yardımcı olmuş olabilir. Sırt yüzgecinin yaratığın dönmesini kolaylaştırmış olabileceğini, bunun da arka yüzgeçlerden gelen ekstra sürüklenmeyi önlemiş olabileceğini eklediler. Konishi, "Bu, mosazorların nasıl yüzdüğüne dair anlayışımızı zorlayan birçok soruya neden oluyor" dedi.
BESİN ZİNCİRİNİN EN ÜSTÜNDE YER ALDI
M. wakayamaensis, yaklaşık 4,9 metre uzunluğa kadar büyüyen büyük beyaz köpek balıklarıyla hemen hemen aynı büyüklükteydi. Ancak diğer türler, bir okul otobüsünden daha uzun olan 17 metre kadar büyüyebilir. Mosazorlar yaklaşık 100 milyon yıl önce ortaya çıktılar ve yaklaşık 66 milyon yıl önce devasa bir asteroitin Dünya'ya çarpmasının ardından kuş olmayan dinozorlarla birlikte yok oldular. Araştırmacılar, varoluşlarının son 20 milyon yılı boyunca, korkunç deniz kertenkelelerinin Tyrannosaurs rex'in sudaki eşdeğeri olduğunu ve kısmen iktinozorlar ve pliozorlar gibi diğer önde gelen deniz yırtıcılarının ortadan kaybolması sayesinde besin zincirinin en üstünde yer aldığını belirtti.