Kedilerimize çip taktırdığım gün öğrendiğim çok acayip bir şey

Öğrendiğim şeyi sizinle de paylaşacağım ama, önce salı gününü anlatayım.

Önceki gün bizim evde büyük bir telaş vardı.

Kedilerimize çip taktırmak için verilen süre cumartesi günü bitiyordu.

Öyle kolay bir iş değil. Bizim ev kalabalık. Yaptığımız son nüfus sayımında evdeki kesin kedi miktarını tam olarak belirleyemedik.

Çünkü büyükçe bahçeli bir evde yaşıyoruz ve özellikle soğuk günlerde eve illegal yollardan giren kaçak göçmen kedi sayısını bilemiyoruz. 

DÜN ÖĞRENDİK Kİ BİZ SADECE “KEDİCİ” BİR MİLLET DEĞİLMİŞİZ 

Bu arada dün bütün Türkiye’de çip takılan ev hayvanı sayısı açıklandı.

Google’da bu yıl en çok aranan beş kelimeden biri “Kedi” oldu.

Kendimizi “Kedici bir millet” olarak görüyorduk ama köpek besleyenlerin sayısı da hiç az değilmiş.

Dün akşama kadar 647 bin 397 kediye çip takılmış.

Çip takılan köpek sayısı ise 457 bin 142.

Bu arada 18 gelinciğe de çip takılmış. 

MADALYA HAKKINDA İKİ BİLİM REFERANSIMDAN ALDIĞIM GÖRÜŞ 

Neyse o işi dün tamamladık ve akşam, “Rahmi Koç Yılın Bilim Madalyası” ödül törenine katıldım.

Mutlaka okumuşsunuzdur, Koç Üniversitesi’nin Rahmi Koç Bilim Madalyası, her yıl 50 yaş altında bir bilim insanına veriliyor.

Bu yılki ödül dünyaca ünlü M.I.T ( Massachusetts Institute of Technology) Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilge Yıldız’a verildi.

Benim Türk medyasında bilim konularındaki iki referans gazetecim Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı ve 10 Haber Sitesi kurucusu İsmet Berkan’dır.

Her ikisiyle de konuştum ve aynı görüşü aldım.

“Gerçekten fazlasıyla hak eden bir bilim insanına verildi.”

YETİŞTİĞİ TOPRAĞA VEFALI BİR BİLİM İNSANI OĞLUNA NE İSİM VERİR? 

Prof. Dr. Yıldız’ın bilimsel yanını bu iki kuvvetli referanstan aldım.

İnsani yanını ise onun hakkında hazırlanan bir video ve orada yaptığı konuşmadan öğrendim.

Olağanüstü mütevazı ve vefa duygusu, Türkiye sevgisi yüksek, Cumhuriyet değerlerine çok bağlı bir kadın.

İzmir’in bir ilçesinde, matematik öğretmeni bir anne ve babanın kızı.

İzmir Fen Lisesi’nde okumuş.

Cumhuriyet’in kurduğu ve bütün evlatlarına parasız eğitim verdiği bir okul yani.

Orada aldığı eğitimi ve öğretmenlerini tek tek ve büyük saygıyla andı törende.

İzmir’e bağlılığı, oğluna verdiği isimden de belli:

“Ege…”

BİRİ CUMHURİYET BAŞARI HİKAYESİ HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ VE HOCA

Sonra yine Cumhuriyet’in kurduğu ve evlatlarına parasız eğitim verdiği Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümü.

Rahmetli Hocamız İhsan Doğramacı’ya hayatı sırasında yapılan haksızlıkları hatırladım.

Onu da saygıyla andım. 

HEPİMİZİ ÇOK İLGİLENDİREN BİR ŞEYİ BULMAYA ÇALIŞIYOR 

Prof. Dr. Yıldız, hepimiz açısından çok önemli sonuçları olabilecek bir alanda çalışıyor.

“Enerji verimliliğini arttırıp, enerji üretimi sırasında ortaya çıkan karbondioksit salımını azaltma yöntemleri ve malzemeleri…”

Madalyasını aldıktan sonra uzunca bir konuşma yaptı.

Salondaki bazı insanlar konuşmayı çok uzun ve fazla akademik buldu.

Bense kendi payıma çok büyük bir ilgiyle izledim.

KARDEŞİM ŞU YAPAY ZEKAYI DA İNSAN BEYNİ YARATMIYOR MU?

Konuşmasının özellikle ikinci bölümü çok ilgimi çekti.

Konuyu şöyle özetleyebilirim:

“Yapay zekayı eğitme konusunda insan beyninin eğitilmesi yöntemlerinden yararlanabilir miyiz?”

İlk bakışta size biraz absürt görünebilir.

Neticede yapay zekayı doğal insan beyni yaratıp, yazılımını da o yapmıyor mu?

Evet, öyle ama Prof. Bilge konuştukça anladık ki hiç de öyle değilmiş. 

Kedilerimize çip taktırdığım gün öğrendiğim çok acayip bir şey - Resim : 1

SATRANÇCI KARPOV’UN BEYNİNE KADAR ENERJİ HARCAMIŞTI  

Yapay zeka dediğiniz şey aslında bir “Çip’in eğitimi…”

Evet, o çipin bir zeka haline gelmesi için “eğitilmesi”, okula gönderilmesi  gerekiyor.

Ve işte bu eğitim çok, ama çok enerji gerektiriyor.

Bilimsel araştırmalar bir insanın günlük enerji tüketiminin yüzde 20-25’ini tek başına beynin tükettiğini gösteriyor.

Bunun çok ilginç bir örneği de var.

1984 yılında yapılan Dünya Satranç Şampiyonası’nda Anatoly Karpov unvan için yarışırken, beş ay boyunca öyle enerji harcamıştı ki, 10 kilo zayıflamıştı…

Evet, insan beynini eğitmek büyük enerji gerektiriyor. 

BİR ÇİP’E “BENİ AYA GÖNDER” KOMUTU ÖĞRETMEK İÇİN KAÇ ARABA GEREKİR? 

Ama bir çipi yapay zeka haline getirmek için harcanan enerji, bunun çok ama gerçekten çok üstünde.

Ve bunun sonucunda anormal bir emisyon salımı ortaya çıkıyor.

Buyurun Prof. Dr. Bilge’nin o akşam verdiği şu örneğe bakın:

“Bir tek AI, yani yapay zeka modelini eğitmek eşittir beş Arabanın 20 yıllık emisyon salımı demektir.”

Bu örneğini bir başka karşılaştırma ile daha çarpıcı hale getirdi:

“AI (Yapay zeka) ‘Beni aya gönder’ komutunu öğretmek için çıkan karbon ayak izi, aya arabayla gidip gelmede çıkan karbon izine eşit…”

“Yani” diyor Prof. Bilge, “İnsan beyni çok verimli bir elektrokimyasal makinadır. Bir çipe yapay zeka eğitimi vermek için, beynin ucuz öğrenme yönteminden yararlanabiliriz.”

Bu arada çok önemli bir uyarı yapıyor:

“Yapay zeka ve çip eğitimine harcanan enerji sorununa bir çare bulamazsak 20-30 yıl sonra yeryüzünde üretilen enerjinin tamamını bilgi işlem süreçlerine harcamak zorunda kalacağız. 

KEDİLERİMİZE BEBEK KUŞLAR GİBİ ŞARKI SÖYLEMEYİ NASIL ÖĞRETİRİZ? 

Tabii bunu dinlerken aklıma o gün kedilerimize çip taktırmak için harcadığımız enerji ve para geldi.

Kedi çiplerini aklıma takan da Prof. Bilge’nin doğal bir canlı beyninin öğrenmesi için verdiği örnekti.

Çünkü verdiği örnek şuydu:

“Bebek kuşlar şarkı söylemeyi nasıl öğrenir?”

Peki yavru kediler miyavlamayı nasıl öğrenir?

Salı günü kedilerimize taktırdığımız çipler birer yapay zeka modülü değildi. Ama neticede bir çipti.

Yani o çiplere de bir şeyler öğretilebilir. 

BELKİ BİR GÜN KEDİLERİMİZİN IZDIRABINI DAHA İYİ ANLARIZ

O zaman şöyle bir noktaya geldim.

Prof. Yıldız ve o alanda çalışan bilim insanları, insan beyninin öğrenme tekniklerini yapay zeka eğitiminde de kullanabilir hale gelirlerse, ev hayvanlarına çip taktırma işlemi de bambaşka boyutlar alabilir.

Bebek kuşların şarkı söylemeyi öğrenme yöntemi evdeki hayvanlarımızın çiplerinin de birer yapay zekaya dönüştürülmesi yolunu açabilir.

Bunun sonucu ne olur bilmem.

Ama en azından acı çeken hayvanımızın ızdıraplarını daha iyi anlayabilecek hale gelebiliriz.