Dünyanın en güzel denizleri arasında yer alan ve Kocaeli, Yalova, Bursa, İstanbul, Sakarya ve Düzce illerimize kıyısı olan Marmara denizinin altında canlılar için işler aslında pek istenildiği gibi de gitmiyor.
Uzman isimden Kocaeli, Yalova, Bursa, İstanbul, Sakarya ve Düzce illerimizde denizin altı hakkında flaş bir uyarı gerçekleştirildi. Oraya uğrayan sağ çıkamıyor, nefes bitmiş durumda.
Deniz suyundaki ısı artışı ve oksijen seviyesinin düşmesine kirlilik problemi de eklenince denizlerdeki canlı yaşamları tehlikeye giriyor. İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Cem Gazioğlu, "Marmara Denizi'nde son yıllarda bir sıcaklık artışından bahsediliyor.
DHA'da yer alan habere göre, Gazioğlu şunları söyledi: "Tüm denizlerde olan sıcaklık artışının bir neticesi olarak Marmara Denizi'nde de belli bir ısınmadan bahsetmemiz mümkün. Ağırlıklı olarak ısınma kaynağı olarak bahsedeceğimiz kaynaklar Karadeniz ve Akdeniz sularındaki ısınmadır. Karadeniz'de ortalama 1-1.5 derece, Akdeniz'de 1.5-2 derece olan genel bir ortalamadan bahsediyoruz. Temel olarak su alışverişini bu iki denizden yapan Marmara Denizi'nde de bu artışlar bir ısınma doğuruyor. Bizim yaptığımız araştırma ve analizlere göre bu sıcaklık artışı ortalama 1 derece civarında. Marmara Denizi çift tabakalı bir su.
ALT TABAKADA OKSİJEN SIKINTISI VAR
Üstte görünen suyumuz az tuzlu bir su. Bu su Marmara Denizi'nin yaklaşık yüzde altısını oluşturuyor. Aşağı tabakada da yüzde 94-95'ini oluşturan Akdeniz kaynaklı suyumuz var. Çanakkale Boğazı'ndan alt tabakadan gelen bu Akdeniz kaynaklı su yaklaşık olarak 6 veya 8 sene sonra Karadeniz'e geçiyor. Bunun neticesi olarak da alt tabakada bir oksijen sıkıntısı var. Özellikle derin çukurlarda yaşam seviyesinin çok altında olan oksijen seviyeleri ölçüyoruz, ölçtük. Bunlardaki değişimler onlu yıllarla ifade edilebilir. Son on yıl içerisinde veya son 20 yıl içerisinde kademeli şekilde Marmara Denizi'nde genel olarak bir oksijen azlığından bahsedebiliriz. Ama yaşamı etkileyen en önemli oksijen sıkıntısı üst tabaka suda olan sıkıntılardır. Kimyasal süreçler içerisinde de yukarıdaki suyun az oksijenle gelmesi, suyun kendi içerisinde yaşadığı kimyasal süreçler, ortamdaki oksijen gerek canlılar gerekse kimyasal süreçler sonucunda tükenme gösteriyor.
Ama şu anda kritik seviyelere ulaştığımızı söylemek mümkün değil. Bu yıllar içerisinde alacağımız tedbirler ile ileriki yılları kurtarabiliriz. Marmara Denizi'nde genel olarak bir kirlilik problemimiz de var. Geçmiş yıllardaki müsilaja bağlı olarak farkındalığı artan bir konu bu. Bu müsilaj probleminden sonra alınan 'Marmara Denizi Eylem Planı' çerçevesindeki kararları biz yeterince uygulayabilecek olursak, önümüzdeki 10 yıl içerisinde, 20 yıl içerisinde daha iyi iyileşmeler bekliyoruz" diye konuştu.
"CANLI POZİSYONLARI DA DEĞİŞECEK"
Küresel ısınma probleminin dünyanın yaşadığı bir süreç olduğuna dikkat çeken Gazioğlu, "Bu ısınma ile birlikte denizlerimizdeki canlı kompozisyonlarının da değişmesini bekliyoruz. Bu denize ait olmayan canlıların bu denizde artık varlığından bahsedilir hale geldiğini biliyoruz. Nadiren de olsa buna yönelik gözlemler yapılıyor. Ama bir canlının o bölgede kalıcı olduğunun göstergesi, balık üzerinden konuşacak olursak yumurta ve larvasından başlayarak o canlıyı da bu bölgede görmeniz gerekiyor. Bu seviyeye ulaşmış bir istilacı çok fazla yok. Bizim enstitü olarak rastladığımız bir tür yok ama çok fazla şekilde balon balığının olduğuna dair duyumlar var. Dediğim gibi, 'O denizde bu canlı var' diyebilmemiz için yumurta ve larvasını da görmemiz lazım. Bizim şu anda böyle bir tespitimiz yok ama bu olmayacağını da göstermez. Küresel değişikliklere ve ısıya bağlı olarak bu canlı transferlerini bekliyoruz. Bu canlılar ortaya çıktıkları zaman düşmanları olmuyor biyolojik olarak. Aşırı şekilde ürüyorlar. Diğer canlılar içinde bir tehdit oluşturuyorlar. Şu an için Marmara Denizi'nde bu tür istilacı türlerden bahsetmek mümkün değil" dedi.
Enstitü olarak gerçekleştirdikleri çalışmaları anlatan Gazioğlu, "Marmara Denizi'nde temel olarak sıkıntısı bu iki denizden yüksek oranda alışveriş yapması ve bunun yarattığı biyolojik, fiziksel ve kimyasal süreçler. Biz bunları yıl içerisinde mevsimsel olarak izlemeye çalışıyoruz. ALEMDAR2 bilimsel araştırma gemisiyle mevsimlere bağlı olarak seferlerimiz var. Bunun dışında Marmara Denizi yüzeyine dağılmış bazı şamandıralar var. Bu şamandıralar sabit yerlerde ve biz bunlardan bazı veriler alarak Marmara Denizi'ni anlamaya çalışıyoruz. İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri İşletmeciliği Enstitüsü olarak yaklaşık 30-35 kişilik ekibimizle Marmara Denizi'ni izlemeye gayret ediyoruz. Uzaktan erişim sağladığımız bu şamandıra verilerini özellikle alıyoruz. Marmara Denizi'ndeki değişimlere yönelik olarak mevsimsel olarak fiziksel, biyolojik, kimyasal parametreleri izliyoruz. Biz bunu uzun yıllardır yapıyoruz. Mirasçısı olduğumuz, bizden önce kurulan enstitülerin dataları ile kendi bilgilerimizi de birleştirerek bir noktaya doğru analizlerimizi yapmaya çalışıyoruz. Ağırlıklı olarak çalışma konularımız fiziksel, biyolojik ve kimyasal oşinografi. Son yıllarda artan bir şekilde, küresel iklim değişikliğinin balıkçılık üzerine etkisi konulu çalışmalar bu enstitü de gerçekleştiriliyor" ifadelerini kullandı.
Denizlerdeki canlı türünün devamlılığı için gerekli tedbirlerin uygulanması gerektiğinin altını çizen Gazioğlu, "Marmara Denizi ağırlıklı olarak yarı kapalı bir havza olduğu için buraya gelen her suyun arıtılarak sisteme dahil olması gerekiyor. Bu çok önemli. Arıtma tesislerinin tam kapasite ile çalışması lazım. Ulaşan akarsuların mümkün mertebe kontrollü bir şekilde Marmara Denizi'ne ulaşması lazım. Bunları aslında 'Marmaray Denizi Eylem Planı'nda alınan kararlar çerçevesinde değerlendirebilirsek, kararların uygulanabildiğini takip edersek orta vadede Marmara Denizi'nde en azından kötüleşmenin olmadığını, nispi iyileşmeler olduğunu göreceğiz. Türkiye ve Marmara Denizi'ndeki en büyük problemlerden biri, balıkçılığın aşırı faaliyet göstermesi. Bu aşırı avcılık, balıkçılık stoklarımızın üzerinde ciddi baskı yaratıyor. Marmara denizi bir ekolojik koridor. Bu bölgenin balıkçılık anlamında ciddi bir koridor olması balıkçılık açısından ciddi bir potansiyeli olduğunu gösteriyor. Balığın planlı bir şekilde avlanması gerekiyor. Buna da sürdürülebilirlik deniyor. Bunun için de Marmara Denizi'nde bazı bölümlerin avcılığa kapatılması gerekiyor. Kesinlikle o bölgelerde ticari avcılığın yapılmaması gerektiğini düşünüyoruz.