Nihal Candan'ın ölümüyle gözler bu ölümcül hastalığa çevrildi! Anoreksiya nedir, zorla yemek yedirmek mümkün mü?
Fenomen Nihal Candan’ın anoreksiya nervoza nedeniyle hastanede hayatını kaybetmesiyle gözler bu hastalığa çevrildi. Peki ama uzmanlar bu hastalık hakkında ne diyor? Sürekli kilo kaybı yaşayan hastalara zorla yemek yedirmek mümkün mü? Bu hastalığın psikolojik boyutu nedir? Psikolog Serhat Çıkman konuyu tv100.com'a değerlendirdi.

Ünlü fenomen Nihal Candan'ın geçtiğimiz gün hayatını anoreksiya nervoza nedeniyle kaybetmesiyle gözler bu ölümcül hastalığın önemine çevrildi. Psikolog Serhat Çıkman, bu hastalığın psikolojik boyutunu ve belirtilerini tv100.com'a anlattı. Çıkman, "Eğer bir yakınınız yemekle ilişkisini kontrolsüzce sınırlandırıyor, hızla kilo kaybediyor ve buna rağmen hâlâ kendini “şişman” hissediyorsa, bu bir çığlıktır. Sessiz bir yardım çağrısı… Onu duyun" dedi.
Psikolog Çıkman, "Beden algısı, kimliğimizin en görünür yüzlerinden biridir. Ancak bazen bu görünürlük, görünmez acıların perde arkası olabilir. Anoreksiya Nervoza, yalnızca bir “zayıflık” meselesi değildir; aslında bir yok oluş öyküsüdür. Bu yeme bozukluğu, kişinin bedeni üzerinde kurduğu sert bir denetimin, içsel bir çatışmanın ve toplumsal baskıların ruhsal izdüşümüdür."
“NE KADAR KÜÇÜLÜRSEM, O KADAR VAR OLUYORUM”
"Anoreksiya, bireyin kilo alma korkusuyla yetersiz beslenmesi ve sıklıkla aşırı kilo kaybı ile kendini gösterir. Ancak bu bozukluğun temelinde, yalnızca kilo değil, kontrol, mükemmeliyetçilik ve değersizlik duyguları yatar. Danışanlarımda sıklıkla gördüğüm şu cümle, bu bozukluğu oldukça iyi özetler: “Ne kadar küçülürsem, o kadar var oluyorum.”
"Modern toplum, özellikle gençleri idealize edilmiş beden ölçüleriyle kuşatırken, sosyal medya ise bu baskıyı her an yeniden üretiyor. Filtrelenmiş güzelliklerin içinde, gerçek bedenler yalnızlaşıyor. Anoreksiyanın sıklıkla ergenlik döneminde başlaması tesadüf değildir. Bu dönem, bireyin kimlik arayışında olduğu, dış onaya en açık olduğu bir zaman dilimidir. Genç bir kız ya da erkek, kontrolünü kaybettiği duyguların yerine bedenini koyar. Kontrol edebildiği tek şey, yediği lokmalar olur."
"Ancak bu görünmeyen savaşın sonuçları yıkıcıdır. Anoreksiya, vücudu fizyolojik olarak çökerten; kalp ritminden hormon dengesine, kemik yoğunluğundan üreme sistemine kadar birçok alanı etkileyen ciddi bir sağlık sorunudur. Daha da önemlisi, kişinin kendiyle kurduğu ilişkiyi bozar, özgüveni zedeler ve bazen hayati riskler doğurur."
PSİKOLOJİK DESTEK ŞART!
"Psikolojik destek bu süreçte vazgeçilmezdir. Anoreksiya sadece beslenme eğitimiyle değil; travma çalışmalarıyla, aile terapileriyle ve kişinin özdeğeriyle yüzleşmesini sağlayan terapötik müdahalelerle iyileşebilir. Özellikle genç danışanlarda ailelerin bilinçlendirilmesi, tedavi sürecinin başarısında kilit rol oynar. Ne yazık ki birçok aile, bu sorunu “inat”, “kapris” ya da “diyet” sanarak geç fark eder."
"Bugün toplum olarak yapmamız gereken şey, “güzellik” tanımını yeniden düşünmektir. Sağlıklı bedenin ideal beden olduğunu, tartıdaki sayının değil, bireyin yaşam kalitesinin esas olduğunu anlatmalıyız. Her beden değerlidir. Ve her birey, aynada yalnızca etini değil; kimliğini, hikâyesini, acılarını ve gücünü de görmelidir."
"SESSİZ BİR YARDIM ÇIĞLIĞI! ONU DUYUN"
"Eğer bir yakınınız yemekle ilişkisini kontrolsüzce sınırlandırıyor, hızla kilo kaybediyor ve buna rağmen hâlâ kendini “şişman” hissediyorsa, bu bir çığlıktır. Sessiz bir yardım çağrısı… Onu duyun. Onu yargılamadan, suçlamadan, şefkatle destekleyin. Ve en önemlisi: Onu bir uzmanla buluşturun."