İbrahim Kalın tv100'e konuk oldu

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın tv100'de Ahmet Kasım Han ile Yüz Yüze'de gündeme dair soruları yanıtlıyor. Sözcü Kalın, "Ayasofya cami olursa Türkiye'de gayri müslimler sıkıntı yaşamaz" dedi. Sosyal medya ile ilgili açıklamalarda bulundu.

İbrahim Kalın'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle; 

Özellikle küreselleşme ile birlikte kartopu etkisi çağından kelebek etkisi çağına geçtik. Kartopu etkisi de dağın tepesinden aşağı doğru inen bir kartopunun giderek büyüyen ivmesi ve hacmi büyüyen bir cismin istikametini hızını durduğu zaman ki kütlesini az çok tahmin edebileceğiniz bilimsel hesaplamalarla ortaya çıkartabilecek bir model idi.

Öngörülebilirlik biraz daha belirgin idi o modelde. Ama bugün Artık küreselleşmenin de kendi içinde farklı şubelere bölündüğü yeni dinamikler ortaya çıkartığı kendi kendisiyle kendi kendisi ile kavga bir kelebek etkisi modeline geçtik.

Yani dünyanın bir yerinde bir kelebeğin kanatlarını çırpması ile oluşturduğu etkinin dünyanın bir başka yerinde hiç tahmin edemeyeceğiniz olayları tetikleyebilir.

Dolayısıyla öngörülebilirlik katı keskin kurallar içerisinde öndeyide tahminde prodüksiyonlar da bulunmak artık giderek zorlaşıyor. Bu çok farklı dinamikleri okuyabilmeniz için de sizin Tabii ki idrak melekelerinizin de buna göre hazır ve açık olması gerekiyor.

Bunun en son örneğini covid-19 salgınında gördük yani 4 ay önce 5 ay önce bize dünya öyle bir noktaya gelecek bunlar bunlar yaşanacak insanlar haftalarca aylarca evlerinden çıkmayacaklar, ekonomi duracak, sınırlar kapanacak, uçaklar uçmayacak, trenler, arabalar yolculuk etmeyecek deselerdi bir bilim bilim kurgu fantazisi gibi bakar idik. Ama şuanda bunu yaşıyoruz.

"Küresel sistem enfekte oldu"

Bu süreçte tabii mevcut küresel sistem enfekte oldu. Onun testi pozitif çıktı. Uzun süredir bize eşitlik, adalet, adil paylaşım ürettiği ya da üretmesi gerektiği sağlık verilen bu düzenin aslında öyle olmadığını bir kez daha burada gördük.

"Düzen ne küresel ne de liberal"

Ben hep şunu söylüyorum Hani küresel liberal düzen tabiri tasvih edilmesi gereken bir tabir. Çünkü bu düzen ne küresel ne de liberal bir düzen.

Küresel değil çünkü; güçlü olanın sisteme hakim olanın görüşlerinin ürettiği ürünlerin sattığı malların kültürel kodların algıların siyasetinin ekonomik dayatmaları hakim olduğu tedavi ile girdi bir yapı. O manada küresellik böyle çok da eşit bir şekilde herkesin katılımı ile şekillenen bir süreç olmadı.

İkincisi liberal değil, yani serbest artlarına göre hareket eden bir düzende bahsetmiyoruz. Bunun olması için eşit rekabet şartlarının oluşması lazım. Halbuki küresel kapitalizmin bugün geldiği nokta bunun tam tersi. 

Bizi bir büyük savaş mı bekliyor?

İnşallah öyle bir savaş olmaz. O ihtimal her zaman var. Yani şöyle söyleyeyim dünyada silah sanayisinin ve lobisinin bu kadar güçlü olduğu savaşların başka alanlarda da yürüdüğü.. biyogüvenlik alanında, ilaç sanayi alanında, uzay teknolojileri alanında bahislerin bu kadar büyük olduğu tabir-i caizse bir dünyada savaşın şartları da hazırdır ve birileri de bunu her an ateşleyebilri ve tetikleyebilir

"Hepimiz bir anlamda bir Matrix'in içinde yaşıyoruz"

Yani siz savaş yapmayalım demekle engellemiş olmuyorsunuz. Nesnel, objektif şartları oluşturabildiğiniz oranda siz, savaştan, yıkımdan ve benzer şeylerden korunaklı hale geliyorsunuz. Ama dünya düzeninin gidişatı hep bu tür krizleri yeniden üretime bu tür büyük savaşları yeniden tetikleme ateşleme potansiyelini de beraberinde getiriyor.

"Yabancılaşmanın derinleşeceğine dair emareler çok"

Hepimiz bir anlamda bir Matrix'in içinde yaşıyoruz. Yani Matrix filminde o makinalar Matrix denen yapı o kadar her şey kontrol eder hale geliyor ki işte 3-5 insanın hayatta kalma mücadelesine dönüşüyor. Yabancılaşmaya derinleşeceğine dair emareler çok. Ama ben hem inancım hem aklım analizlerim neticesinde umutsuz olmamanın daha doğru bir tercih olduğu sonucuna varmak istiyorum karamsar olmak yerine ümitvar olup bu yönde çalışırsak daha hızlı ve doğru istikamette mesafe alabiliriz diye düşünüyorum.

"Bir köke bir kökene sahip olmayan hiçbir toplum tarihte kültür ve medeniyet inşa edememiştir"

Bir köke bir kökene sahip olmayan hiçbir toplum tarihte kültür ve medeniyet inşa edememiştir. Mutlaka bir çınar ağacı gibi köklerinizin sağlam olması gerekir. Ama bir ağaç Simone Weil'in çok güzel benzetmesiyle gerçek besinini aslında yerden değil gökten alır. Yani güneşten alır. Güneş görmeyen bir ağacı istediğiniz kadar sulayın, aşağıda istediğiniz kadar toprağına bir şeyler koyun. Eğer gökten bir besin alamıyorsa gökten beslenemiyorsa güneş ışığını alamıyorsa o ağacın büyüme şansı yoktur.

"Çoğulculuk liberal ütopya olmamalı"

Dolayısıyla kökleri sağlam olan bir ağacın bir kültürün toplumun medeniyetinde göklerle yani açık ufka doğru uzanmış dallarında da her güçlü bir ilişki kurabilmesi lazım. Çoğulculuk liberal ütopya olmamalı. Çünkü orada başka kimlik krizleri ortaya çıkıyor.  Ben kimim, Ben nereye aitim? Ben özne olarak kimim? sorularını cevaplayan bir çoğulculuk da çare değil.

Ama bu tür bir kapitalist monotonluk ve homojenlik de bir çözüm değil. Bunların dışında bir alternatif; aslında var bunun yeniden keşfedilmesi lazım.

Ayasofya müze mi yoksa cami olarak mı kalmalı? 

Şunu söyleyeyim Ayasofya meselesinin tabii bizim Cumhuriyet modernleşme tarihimiz de açtığı birtakım yaralar var. Şu tespiti yapalım ama. Cumhuriyet 23'te kuruluyor ve 34'e kadar Ayasofya cami olarak hizmet vermeye devam ediyor. Karar 34’de alınıyor. Ondan sonra da müze olarak devam ediyor.

Şimdi Türkiye'nin dini çoğulculuğa diğer dini geleneklere saygılı olduğu testini Ayasofya'nın statüsü üzerinden yapmaya çalışmak büyük bir hata.

Meseleyi buraya indirgemek yani Ayasofya Cami olursa, Türkiye'de artık gayrimüslim kültürler, inançlar sıkıntı yaşayacaklar bu konuda artık. Türkiye baskıcı bir döneme giriyor gibi imalarda bulunma gibi analizlerde yapılıyor. Buna bir el insaf demek lazım. 

Türkiye kendi dini çoğulculuğunu Ayasofya meselesine gelmeden önce çözmüş bir millettir. Devlet olarak da bu konuda özellikle Cumhurbaşkanımızın liderliğinde son yıllarda atılan adımların herkesin malumudur. Bunu da ben söylemiyorum bunu gayrimüslim cemaat vakıflarına, dini temsilcilerine sorduğunuz zaman kendileri de ifade ediyorlar.

Türk Musevi cemaatine, Hristiyan cemaatine, Ortodoks cemaatine, Rum cemaatine, Ermeni cemaatine, Kadim Süryani cemaatine ve diğerlerine sorduğunuzda bunu kendileri zaten ifade ediyorlar.

"Dini inançlarını özgürce yaşamaları önünde bir engel yok"

Geçenlerde Cumhurbaşkanımız da bu vesile ile bir konuşmasında Türkiye'de 400'den fazla kilisenin ve havranın aktif olarak faaliyet gösterdiğini zaten ifade ettiler.

Türkiye'de Yahudi olsun Hristiyan olsun diğer gayrimüslim dini geleneklerde olsun ve başkalarının Türkiye'de dini inançlarını özgürce yaşamaları önünde bir engel yok.

Ayasofya'nın statüsünden bağımsız olarak Ayasofya Camii’ye çevrildiğinde bu pratik bakış açısı ortadan kalkmayacak ki tam tersine burada tek taraflı dayatmayı yapan dışarıdan bu eleştirileri getirenlerdir.

"İktidar ve muhalefet ortak zeminde buluştu"

İkinci önemli nokta da iktidar ve muhalefet partileri bu konuda ittifak halinde hareket ediyorlar. Bir ortak zeminde buluştular. Yani ben izleyebildiğim kadarıyla muhalefet partilerinden de “Ayasofya'yı açmayın. Yanlış olur, hata olur” gibi bir itiraz duymadım.

Hatta tam tersine yani açacaksanız. “Buyurun açın, Biz buna engel olmayız” Türlü açıklamalar yapıldığını gördüm.

Ruban okulunun açılması 

Böyle bir ilişkilendirme, böyle bir düşünce yok. Ruhban Okulu meselesinde Cumhurbaşkanımız aslında burada adım atmak için Yunan tarafına pek çok çağrı yaptı. Ama malesef Yunan tarafında böyle bir adım görmedik

Sosyal medyanın kapatılması

Sosyal medyanın kapatılması diye bir şey gündemde yok. Bazı muhalefet partilerinin bu konuyu böyleymiş gibi takdim etmesini de biz hayretle izliyoruz.

Yani Meclis'te bununla ilgili bir yasa tasarısı var. Cumhurbaşkanımız hem Cumhurbaşkanı hem bir vatandaş hem de AK Parti'nin Genel Başkanı olarak meclise bir çağrı yaptı.

AK Parti grubu da bununla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi ile birlikte bir yasa tasarısı hazırlıyor. Bu meclise getirilecek. Bunun hiçbir yerinde sosyal medyanın tamamen kapatılması diye bir şey söz konusu değil. Bu maddeler mecliste çalışılıyor. Olgunlaştığında da zaten hepimiz de göreceğiz.

Libya

Türkiye Libya'daki krize denge getirdi. Biz Libya halkının yanında Libya'nın meşhur temsilcilerinin yanında olmaya devam edeceğiz.