İnsan yaşamının en temel ihtiyaçlarının başında yer alan su bilinçsiz tüketim ve iklim krizi gibi küresel sorunlardan dolayı çok yakında ulaşılması zor bir temel ihtiyaç haline gelecek. İçerisinde Türkiye'nin de olduğu 33 ülkeye bilinçli su tüketimi konusunda resmi uyarıl yapıldı. Resmen büyük bir felaket kapımıza kadar geldi. Biz sokmak istemiyoruz ancak kendisi ısrarla içeri girmek istiyor.
Dünyanın su talebi önümüzdeki yıllarda büyük olasılıkla aniden yükselecek. Hızla büyüyen nüfus sebebiyle, insanlar, tarım arazileri ve şirketler tarafından yapılan tüketim daha da artacak. Daha fazla insan kentlere göç ederek, kaynakları daha da zorlayacak ve bu noktada, yeni oluşan orta sınıf, taleplerinin karşılanması adına, daha yoğun su kullanımı gerektiren gıda ve elektrik üretimi için ayaklanacak.
Ancak tüm bu suyun nereden geleceği hâlâ net değil. İklim değişikliğinin bazı alanları kuraklaştırırken, diğerlerini daha sulak hale getirmesi bekleniyor. Bazı bölgelerdeki yağış rejimlerinin uç değerlerinin yükselmesi ile, bu durumdan etkilenen topluluklar, çok daha büyük sel ve kuralık tehditleri ile karşı karşıya kalmakta.
Su arz ve talebine ilişkin değişiklikler yapılmasının gerekliliği kaçınılmaz olsa da, bu değişimin tüm dünyada ne şekilde yapılacağı kesin olmaktan çok uzakta. Bu noktada, Dünya Kaynakları Enstitüsü (World Resources Institute – WRI) tarafından yapılan ve türünün ilk örneği olan analiz, konuya yeni bir ışık tutuyor.
WRI, farklı iklim modelleri ve sosyoekonomik senaryoların birlikte kullanıldığı bir yöntem yardımıyla; 2020, 2030 ve 2040 yılları çerçevesinde, 167 ülke arasında gelecekte yaşanacak su sıkıntısını – yüzey suları için olan rekabet ve bu kaynakların tükenmesini gösteren bir ölçü – değerlendirip bir sıralama yaptı. Buna göre, 2040 yılında 33 ülkenin (listeyi aşağıda görebilirsiniz) son derece yüksek oranda su sıkıntısı ile karşı karşıya kalacağını ortaya kondu. Ayrıca, 2040 yılına kadar, Şili, Estonya, Namibya ve Botsvana’nın yaşayacağı su sıkıntısında önemli bir artış yaşanabileceği belirtildi. Bu, özellikle bahsi geçen ülkelerde bulunan işletmelerin, tarım alanlarının ve toplulukların, kıtlığa karşı bugün olduklarından çok daha savunmasız olabilecekleri anlamına gelmektedir.
2040 yılında en çok su sıkıntısı çekecek olması muhtemel 33 ülke arasından 14’ü Ortadoğu’da bulunmaktadır. Bu ülkelerden Bahreyn, Kuveyt, Filistin, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail, Suudi Arabistan, Umman ve Lübnan 5.0 üzerinden 5.0 puan ile son derece yüksek su sıkıntısı çekecek ülkeler sınıfına dahil olmaktadır. Dünyanın tartışmasız en az su güvencesine sahip olan bu bölge, mevcut durumda aşırı miktarlarda yeraltı suyu ve tuzdan arındırılmış deniz suyu kullanmakta olup, öngörülebilir gelecekte de çok sayıda su ile ilgili sorunla karşı karşıya kalacaktır.
Küresel ölçekte asıl dikkati bölgesel şiddet ve siyasi karışıklık çektiği için, su konusu ilgisiz gözükebilir. Ancak büyük olasılıkla, Suriye’deki kuraklık ve su sıkıntısı, ülkede 2011’de patlak veren iç savaşı körükleyen huzursuzluklara katkıda bulundu. Azalan su kaynakları ve süregelen kötü yönetimler sebebiyle, başta çiftçiler ve hayvancılıkla uğraşan kimseler olmak üzere 1,5 milyon insan geçim kaynaklarını kaybedip, topraklarını terk ederek kentsel alanlara göç etmeye zorlandı ve bu durum Suriye’nin genel istikrarsızlığının daha da artmasına yol açtı.
Muhtemelen 2040 yılında Ortadoğu’yu kaplayan aşırı su sıkıntısı ile karşı karşıya kalmayacak olsalar da; Amerika Birleşik Devletleri, Çin ve Hindistan gibi küresel süper güçler de kendilerine ait birtakım su riskleri ile yüzleşeceklerdir. Her üç ülkedeki yüksek su stresinin 2040 yılına kadar aşağı yukarı sabit kalacağı tahmin edilmektedir. Ancak, ABD’nin güneybatısı ve Çin’in Ningxia bölgesi gibi belirli alanlarda, su sıkıntısında yüzde 40 ila 70 oranında artış görülebilir.
Su sıkıntısı çeken her ülke farklı faktörlerin oluşturduğu bir kombinasyondan etkilenmektedir. Örneğin Şili, kritik bölgelerinde artan sıcaklıklar ve değişen yağış düzeninin birleşik etkisi ile su kaynaklarında azalma yaşayacak ülkeler arasında yer almaktadır. Bu bağlamda, Şili’nin 2010 yılında orta dereceli su stres düzeyinden, 2040 yılında son derece yüksek stres düzeyine çıkması öngörülmektedir.
Botsvana ve Namibya halihazırda iklim değişikliğine karşı savunmasız olan bir bölgenin içinde yer almaktadır. Su rezervleri sınırlı ve, sel ve kuraklık kaynaklı riskler yüksektir. Beklenen genel boyutta bir kuraklaşma ve artan yağış değişkenliğinin yanı sıra, Güney Afrika’da öngörülen sıcaklık artışları, büyük olasılıkla küresel ortalama değerleri aşacaktır. Su talebi göz önüne alındığında ise, Aqueduct projeksiyonlarına göre, bölgedeki kaygıları daha da tırmandıracak olan oranda, yüzde 40 ila 70 arasında – veya daha yüksek – artış beklenmektedir.
BAHREYN
KUVEYT
KATAR
SAN MARİNO
SİNGAPUR
BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ
FİLİSTİN
İSRAİL
UMMAN
LÜBNAN
KIRGIZİSTAN
İRAN
ÜRDÜN
LİBYA
YEMEN
MAKEDONYA
AZERBAYCAN
FAS
KAZAKİSTAN
IRAK
ERMENİSTAN
PAKİSTAN
ŞİLİ
TÜRKMENİSTAN
TÜRKİYE
YUNANİSTAN
ÖZBEKİSTAN
CEZAYİR
AFGANİSTAN
İSPANYA