Yanlış iletişim ile doğru yere varılamaz

Mahkemenin verdiği gerçekten anlaşılması zor bu karar kesinleşirse İmamoğlu yasalar gereği belki hapis yatmayacak olabilir ama hem İBB Başkanlığı görevini bırakmak zorunda kalacak hem de -eğer aday gösterilecekse- cumhurbaşkanlığı seçimine katılamayacak.

Ortada çok büyük bir mağduriyet olduğu gerçek. Çünkü iktidar yanlılarının önemli kısmı dâhil büyük çoğunluk, İmamoğlu’na verilen cezayı haksız buluyor. Hele ki siyasi yasağı…

Aynı büyük çoğunluk bu sonucun, İmamoğlu’nun siyaseten işine yarayacağını, kahramanlaştırılacağını ve aday olacağı ilk seçimi kazanacağını düşünüyor.

Gerçekten de bu durum İmamoğlu’na katkı yapabilir ama bir şartla… İletişim stratejisini, tıpkı belediye başkanlığı seçim sürecinde olduğu gibi doğru yürütebilirse. Fakat hata üzerine hata yapıyorlar.

AK Parti savunucuları da ortada bir mağduriyet olmadığını, aksine başta Meral Akşener ve İmamoğlu olmak üzere muhalefetin bu karara zil takıp oynayacak düzeyde sevindiğini söylüyorlar. Bu savlarını da karar sonrası İBB başkanlık makamındaki kucaklaşma görüntüleriyle güçlendiriyorlar.

Peki Akşener ve İmamoğlu bu karara gerçekten sevindi mi? Yansıyan görüntüler bu sevincin görüntüleri miydi?

Önce kendi kanaatimi söyleyeyim. “Sevindiler” demek için görüntünün tamamına bakmak gerekir. Medyaya yansıyan, odada geçirilen uzun sürenin sadece bir dakikası ve üzerinde tepinilen kucaklaşma fotoğrafı. İktidara yakın medya da çevire çevire bu görüntüleri kullanıyor zaten.

Oysa o odada sadece bunlar yaşanmadı. Saatlerce orada vakit geçirildi ve bunun sadece çok kısa süresi basına yansıdı. O görüntüler de “Sevindiler" iddialarını güçlendirecek nitelikte.

İşin garibi, karar sonrası görüntüleri İBB ekibi tarafından çekildi ve servis edildi. Daha sonra Murat Ongun’un, “Mahkeme kararının öğrenildiği ana ilişkin” Twitter’da görüntüler yayınladı ama artık çok geçti.

AK Parti karşıtı olan tanıdığım çok sayıda kişi bile, karara sevinildiğine inanıyor. Bunun için kucaklaşıldığını, bunun için ‘çak yapıldığını’ düşünüyor ve eleştiriyor.

Oysa, o gün İBB başkanlık makamındaki olaylara, konuşmalara tanık olanların aktardığına göre de sevinç nidaları değil, teselli kucaklaşması. Fakat gerçeklerle, kurgulanan iletişim sonucu ortaya çıkan yaratılmış gerçeklik farklı. Ki bu da siyasette bir iletişim başarısı olarak kabul edilir ve AK Parti bu konuda çok başarılı.

Seçim sürecindeki Ekrem İmamoğlu ile İBB Başkanı İmamoğlu arasındaki fark, bütünüyle iletişim hatalarıyla dolu.

Siyasette başarının sırrı doğru iletişimden geçiyor. Net, tartışmasız. Aday, lider ya da parti, kendisini ne kadar doğru anlatır ve siyasi yolculuğunda iletişimini ne kadar doğru kurarsa, istediği sonuca ulaşma şansı o kadar artar.

Ve…

Sadece siyasette de değil, özel hayatımızda da durum net olarak şöyledir:

“Yanlış iletişim ile doğru yere varılamaz.”

Z KUŞAĞININ FARKI

Orta ve üstü yaş grubunun konuşmalarına bakıyorum da yeni kuşaktan pek şikâyetçiler.

Neymiş efendim cep telefonuna ve bilgisayara çok bağımlılarmış.

Bencillermiş. Çevrelerine karşı ilgisizlermiş. Sosyal değillermiş.

Oysa bizim küçüklüğümüzde…

Sokaklarda biz oynarken…

Hele ki bir büyük yanımıza geldiğinde…

Öğretmenimizin karşısında tir tir titreyerek…

Bla bla bla…

Geçiniz tüm bunları, lütfen geçiniz… Elbette ki onlar farklı olacak. Elbette ki onlar dünyayı farklı algılayacak ve yorumlayacak. Elbette ki kendilerinden öncekilerden daha farklı zevkleri ve algıları olacak. Kuşak farkı denilen şey de bu değil mi zaten?

Hem eleştiriyorlar hem de herkes önümüzdeki seçimde onların kime oy vereceğini merak ediyor.

Z kuşağı kime oy verir ya da verir mi bilmiyorum. Fakat hem ülkeyi hem dünyayı onların değiştireceğine hem inanıyor hem de güveniyorum.

Neden biliyor musunuz? Çünkü Z Kuşağı olarak tanımlanan gençler, herkesten daha vicdanlı. Her koşulda önce vicdanlarının sesine kulak verebiliyorlar ve işte bu durum beni çok umutlandırıyor. Kendilerinden öncekilere göre daha vicdanlılar.

Özellikle üniversiteli gençlerle yaptığım sohbetlerden bu sonuca vardım. Mümkün olduğu kadar onları dinliyorum, anlamaya çalışıyorum ve onlardan faydalanıyorum.

Bu satırları okuyan gençler sizin de dile getirmek istediğiniz bir konu varsa lütfen bana yazın. Ben de hem tv100’deki programlarımda hem de bu köşeden sizin görüşlerinizi, sorunlarınızı ve bakış açınızı dile getireceğim.

YABANCI HAKEM NEDEN İSTENİYOR?

Her takım yönetiminin, taraftarının ve futbolcusunun Türk futbolunda şikâyet ettiği konu hakemler olmuştur. Hiç değişmez.

Bence iyi hakemlerimiz var ama gerçekten kimi zaman yaptıkları tek hata bütün doğrularını götürüyor.

Türkiye Futbol Federasyonu yakın zamanda yabancı hakem konusunda harekete geçildiğini açıklamıştı. Son olarak Başkan Mehmet Büyükekşi, Merkez Hakem Komitesi Semineri’nin ardından açıklama yaptı. VAR hakemi getirmek için birçok ülkeyle görüştüklerini ancak olumlu yanıt alamadıklarını söyledi.

Peki Türk futbolu neden yabancı hakem ithal etmek istiyor? Bu sorunun üzerine benim birkaç sorum olacak.

1- Türkiye’deki hakemler başarısız mı? Şayet bu işi beceremiyorlarsa neden alttan isim yetiştirilmiyor?

2- Özellikle yabancı hakem aranmasının nedeni, ahbap çavuş ilişkisini mi önlemek? Yani yabancı olursa kimse tanımaz, dolayısıyla objektifliğinden şüphe duyulmaz mı denmek isteniyor?

Eğer gerçekten ikinci soruya dediğim gibi yanıt veriliyorsa o zaman son soruyu sormak gerekir.

3- Bu zamana kadar bazı hakemler, bazı kulüplerle ahbap çavuş ilişkisi içinde miydi?

Bu soruların yanıtlarını gerçekten çok merak ediyorum. Bakalım yanıt gelecek mi?