Başımıza taş yağacak

Birkaç gün evdeyim... Çünkü vücut bütünlüğüm yok. Zaten kendisini artık tanıyamıyorum ya da zaten hiç tanımamışım.

35 yıl vücudumun kenar mahallesinde hayatını kaçak göçek yollarla idame ettiren bir kese, sonunda 2b den yararlanıp imar izni almak istedi ve kendi içinde inşaata başladı.

Taş, moloz, pıtrak, püsür ne varsa toplamıştı ki, vücudum yaşananlar karşısında sessizliğini bozdu ve mümkün olan bütün çıkış yollarından isyana başladı. İşyerinde 20 kişi zor yerime tıkadı beni.

Tüm iç hukuk yolları tükenince iş karakola taşındı, çığlık sesi siren sesine karıştı. İsyan, açılan bir damar yoluyla bastırıldı.

Hummalı çalışmalar neticesinde safra kesemin iflas ettiği ortaya çıktı. Doktora, "Ne yapalım yani, para toplayıp iş mi kuralım? " diyecekken o erken davrandı

"Bağırsağında dönme olmuş da olabilir, endoskopi ve kolonoskopiye de bakalım" dedi.

Hayır bu noktada tam ağlayacağım, bir gülme geliyor. Bağırsak niye ve nereye dönüyor abi?

Kendimle ilgili hayati meselelerde en büyük sorunum bu zaten. Hep bir gülme geliyor. Yeterince ciddiye alınmadığını düşünen vücudum da arkasını falan dönmek suretiyle demek ki...

Neyse o değil de ölmek ne zor iş. Heh tamam şimdi öldüm işte diyorsun, ölmüyorsun. Takvimlerimiz hiç denk gelmiyor. Bu sefer gidiciyim diyorsun, -ı-ıhh hiç oralı değil. Yine ölmeyeceğim bak görürsün.  Azrail’in bu sürpriz sever, şakacı hallerinden hiç haz etmiyorum. Öbür tarafa çağırıldığımda bu konuyu yetkili mercilerle yüz yüze konuşacağım.

Ben ve boşaltım sistemim operasyon silsilesine hazırlık süreci için birkaç gün daha evdeyiz. Evdekilere de kaçın kurtarın kendinizi dedim. Kadın ve çocuklar filikalara atlayıp gitti.

İki gün aç kalacağım için ağzımdan çıkanlardan, buraya yazacaklarımdan mesuliyet kabul etmiyorum.

İşler çirkinleşecek, buralar karışacak... Dile düşeceğiz, biliyorum...