İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener: Mikrofon delikanlılığını artık bırakın

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında İdlib'den gelen şehit haberlerini hatırlatarak, "Mikrofon delikanlılığını artık bırakın ve gereğini yapın" diye konuştu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener: Mikrofon delikanlılığını artık bırakın

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

Akşener’in açıklamalarından satır başları şöyle:

Maalesef yeni haftaya yeni bir acıyla girdik. İdlib’teki saldırıda 5 Mehmedimizi şehit verdik. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bu olayın ardından yapılan açıklama ise geçen haftaki açıklamanın aynısıydı. Saldırı noktaları ateş destek vasıtalarıyla ateş altına alınmış ve gerekli cevap verilmiş. Devletin sözüne inanmak zorundayız ancak bu inancımız tahammül sınırlarını zorlayan bir noktaya geldiğimiz gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

 "Mikrofon delikanlılığını bırakın"

Evet, artık tahammülüz kalmadı. Bu iş öyle açıklamayla falan olmaz, ülkemizi soktuğunuz Suriye bataklığında Mehmedimiz can veriyor. Siz nasıl daha neyi bekliyorsunuz? Diplomasi seçeneği elbette kıyıda durmalı ama Mehmedim toprağa düşerken ve bunu bir devletin askeri yaparken lafı uzatmanın anlamı yok. Mikrofon delikanlılığını artık bırakın ve gereğini yapın.

"Bu vurdum duymazlık beni korkutuyor"

Kazalar elbette hayatmızın gerçeği. Ancak işin uzmanları her iki kaza için de özveri ile yürütüldüğünden şüphe etmediğimiz hatalara dikkati çekiyor. Gösterilmesi gereken dikkatin gösterilmediğinden bahsediyorlar. Henüz aydınlığa ulaşmamış gerçekler var.

Sabiha Gökçen’de yıllardır bitirilemeyen ikinci pistte ve bunun sonucunda kullanılmaya devam eden, Sayın Bakan’ın tabiriyle yorgun piste dikkat çekiliyor.

Biliyorsunuz o inmeye çalışan fakat inemeyen diğer uçağın yolcularından biri bendim. Aynı şartlarda güvenlik gerekçesiyle pisti pas geçen uçaklar varken, diğer bir uçağın inişine izin verilmesinin ya da pilotların inme kararının verebiliyor olması hakkında detaylı bir inceleme yapılması gerekir ama yapılmıyor.

 Düşünsenize uçak pist dışına çıkıyor, yardım için gelen özel hareket mensupları havaalanı yanındaki çukura düşüyor ve yaralanıyor. Kazazedeler havaalanı ortasında ambulans bekliyor. Yeteri sayıda ambulans gelmiyor, yaralılar yolcu otobüslerinde taşınıyor. Tüm bunlar olurken güvenlik elemanları internete video yükleme peşinde iktirada soruyorum; Allah aşkına biz ne zaman bu kadar ciddiyetsiz bir ülke haline geldik?

Bu beceriksizlik benim uykularımı kaçıyor, siz nasıl oluyor da her şey yolundaymış gibi davranabiliyorsunuz? Partime ve bana karşı tehditlerinizden korkmadım ama bu vurdum duymazlık beni korkutuyor.

"Ölümcül virüslere karşı dut pekmezi yemek tedbir değildir"

Dünya Çin’den yayılan bir virüse karşı ayakta Çin’de yaşananları gördükten sonra acaba biz ne kadar hazırlıklıyız diye sormamız gerekiyor? SARS, Domuz gribi, koronavirüsü… Dünya doğal kaynaklarını tüketip metropollere sıkıştıkça salgın hastalıkların ardı arkası kesilmiyor. Soruyorum; Olası bir salgında sağlık çalışanlarımız ne yapacaklarını biliyor mu? Rusya, ABD aşı geliştiriyor. Türkiye'de herhangi bir kurum bu senaryoya karşı bir önlem alıyor mu? Sorduk ne önlem aldınız dedik, yolcuları termal kamerayla kontrol ediyoruz dediler.

Ateşi olmayan geçip gidiyor. Bu virüsün kuluçka dönemi 15 gün. Sağlam geçen biri 10 gün sonra fenalaşabilir. Önlem dediğiniz bu mu? Olası bir salgında hangi bölgelere çadır hastaneler kurulacak? Bunların planları var mı? Ölümcül virüslere karşı dut pekmezi yemek tedbir değildir.

 "Yitirdiğimiz canlardan ne zaman ders alacaksınız"

Maske, serum ve ilaç stoğu yapılıyor mu? Olası bir salgında hastanelerin kapasitesi yetmiyor. Soruyorum hangi bölgelere çadır hastaneler kurulacak bunların planları var mı? İş işten geçtikten sonra ailelere baş sağlığına gitmek tedbir değildir. Cenazalere katılmak, evi yıkılanlara ev tahsis etmek tedbir değildir. Ölümcül virüslere karşı dut pekmezi yemek de tedbir değildir. Tedbir almak felaket başa gelen gelmeden çalışmak en kötü senaryoya göre çalışmaktır. Tabii ağaların keyfi yerinde… Virüs gelirse o zaman düşünürüz diyorlar. Deprem olursa, çığ düşerse, uçak kazası olursa o zaman düşünürüz diyorlar. Tedbirli olmak bu kadar zor mu? Peki yitirdiğimiz canlardan ne zaman ders alacaksınız.

Biz artık alınan önlemler sayesinde can kaybı yaşanmadı gibi cümleler duymak istiyoruz. Yaralıların 5 dakika içinde hastaneye nakledildiğini duymak istiyoruz. Sorumluların ekrana çıkıp ağlamasını değil, deprem oldu ama bir tane bile bina yıkılmadı demelerini bekliyoruz.

Bunları sadece eleştirmek için değil bir seferberliğin başlaması için söylüyorum. Bakın uzmanlar İstanbul depremi konusunda uyarıyor, İstanbul’da yaşanacak bir felaket sadece İstanbul’u yıkıp geçmez tüm Türkiye’yi, tüm ülkenin ekonomisini de yıkıp geçer. Şimdiye dek atılan adımların yetersiz olduğu aşikar. Bu kadar önemli bir konuyu siyasi polemik hale getirmek istemiyorum. İstanbul’un siyasi polemiklerle kaybedecek vakti yok. Kanal İstanbul’u değil, İstanbul’u depremden nasıl koruyacağımızı konuşalım.

Sayın Erdoğan; Günümüz teknolojisi depreme karşı güven içinde yaşayabilmemizi sağlayan her türlü aracı sunuyor. Sorun belli çözüm belli. Kanal İstanbul için seferber olacağımıza gelin kentsel dönüşüm seferberliği başlatalım. Rant konuşacağımıza gelin İstanbul’daki binalara sismik izolatör sistemlerinin nasıl entegre edeceğimizi konuşalım.