Mahmur’un yolu nereye çıkar?

0:00/ 0:00

Geçen hafta Irak'ın Musul kenti sınırları içerisinde yer alan Kerkük-Musul karayolunun hemen kenarında, biraz içeride (Geyyare tarafında) Mahmur’da çok ilginç bir gelişme oldu. Irak Ordusu'na ve federal polis birliklerine bağlı güçler Mahmur Kampı'nı kuşattı.

Mahmur Kampı, terör örgütü PKK’nın 1990’lardan beri Irak devletinin egemenliğini ve uluslararası hukuku istismar ettiği, toplumu gütme, terörist devşirme ve yuvalanma alanı olarak kullandığı bir alan. Kamp, BM gözetiminde gözüküyor olmasına rağmen tamamen PKK/KCK’nın kontrolü altında. Terör örgütünün kampa taktığı isim bile kör göze parmak. PKK/KCK ve kampta yaşayanlar arasında kampın adı: Şehit Rüstem Cudi Kampı. Rüstem Cudi kod isimli terörist 10 Ekim 2011’de TSK’nın Hakurk’a yaptığı sınır ötesi hava harekâtında etkisizleştirilen ve o dönemde PK/KCK’nın Yürütme Konseyi Üyesi Rüstem Cudi’den başkası değil.

***

İş makinaları, zırhlı araçlar ve ağır silahlarla kampı kuşatan Irak devletinin kampın içinde ve çevresinde kontrolü sağlamak istediği görülüyor.

Yapılan açıklamalardan anladığımız Irak devletinin istedikleri şunlar:

- Kampın İçişleri Bakanlığı’nın gözetimi altında olmasını

- Kampın çevresinin tel örgülerle kapatılmasını

- Güvenliğin Irak ordusu ve federal polis birliklerince sağlanmasını

- Kampın giriş ve çıkışının tek yol üzerinden yapılmasını

- Kontrolsüz giriş çıkışların engellenmesini, diğer yolların beton bariyerle kapatılmasını

- Yerel polisin kampa geri dönmesini

Egemen bir (Irak) devlet için son derece doğal bir yaklaşım.

Ama bu mümkün mü?

Bunun çok kolay olmayacağını en baştan söylemek gerekiyor.

Irak devletinin büyük bir istikrarsızlık ve istismar alanı olan Mahmur’la ilgili yaptığı bu hamleyi nasıl okumalıyız?

***

Irak devletinin (kısaca):

- 1991 Kuveyt Savaşı,

- Kuveyt Savaşı'ndan 2003 işgaline kadar ambargo-abluka-yaptırım ve etnik ve mezhebi dizayn yılları,

- 2003 işgali,

- 2006’da çıkan mezhep temelli iç savaş,

- 2013 aşiret isyanı,

- 2014’te başlayan DAEŞ krizi,

- DAEŞ’le mücadele yılları,

- Siyasi çalkantılar,

- Mezhep, meşrep, etnik, federal, silahlı-siyasi güç farklılıkları ve güç mücadeleleri,

- Mezhep fitnesi,

- ABD, İran ikilisi başta olmak üzere içten/dıştan müdahaleler, baskılar ve manipülasyonlar ile şekillenmiş bir devlet yapısı var.

Öte tarafıyla yapısal zorluklarla karşı karşıyalar. Terör örgütü YPG/PKK ile menfaat ilişkileri, organik bağlar geliştirmiş ve devlet içinde yer bulmuş taraflar olduğu gibi, ABD ve İran’ın meseleye bakışını da hesap etmek zorundalar, yani çekinenler çok ve kafaları çok net değil.

Yani Mahmur’da egemenliğin tesisi (çok isteseler bile) hiç de kolay değil.

Yakın geçmişte benzer bir örnek var. 9 Ekim 2021’de yapılan anlaşma gereği Sincar’da da Irak devleti benzer bir hamle yapmış, ancak uygulamada baş gösteren irade zafiyetleri ve manipülasyonlar Sincar’daki durumun çok daha karmaşık ve içinden çıkılamaz bir hale getirmişti.

Öte yandan Iraklıları tanıyan herkes, Iraklıların egemenliğe ve onura ne kadar değer verdiğini bilirler. Bu açıdan bakıldığında da hamle anlamlı ve değerli.

Yani umut var.

***

Peki Irak devletinin bu hamlesine karşı PKK/KCK'nın ne yaptığına da kısaca değinelim.

Önce büyük bir gürültü koparttı. Kampta yaşayanları, özellikle çocuk ve kadınları Irak güvenlik güçlerinin önüne sürdü ve karşı karşıya getirdi. Irak güvenlik güçlerini taşlattı ve tahrik etti. Geçmişte Türkiye’de gördüğümüz istikrarsızlık görüntüleri bu kez Mahmur’da ortaya çıktı. Bütün bunların üstüne sözde Mahmur Halk Meclisi temsilcisi Filiz Budak ağzından; “30 yıldır irademizi kimseye teslim etmedik, etmeyeceğiz. Irak hükümetine teslim olmayacağız” şeklinde açıklamalar yaptırdı.

Bu yapılanlar ve açıklamalar bile durumun nerelerde olduğunu gösteriyor.

***

Bütün bunlara bakarak bir terör örgütünün, bir devletin egemenliğini, uluslararası hukuku ve insanlığı ihlal alanına dönüştürdüğü Mahmur Kampı'na yönelik Irak devletinin ortaya koyduğu girişim çok zayıf olmakla birlikte "bir ilk" olması nedeniyle değerlidir.

Öte tarafıyla…

Sonuçta orada istediğiniz gibi bir fiziki kontrolü sağlasanız bile, terör örgütü YPG/PKK/KCK sizin kontrolünüz (hatta himayeniz) altında varlığını ve etkisini devam ettirdiği sürece, bu yaptığınız hamlenin, sahadaki polis ve asker emeğinin, yapılacak onca harcamanın Irak devletinin egemenliği, uluslararası hukukun ve insanlığın istismarını engellemek adına nasıl bir değer ve karşılığı olacak?

Görev yaptığım yıllar boyunca başta Irak’ta çok gördüğüm için soruyorum!

***

Irak devleti DAEŞ’le mücadele kisvesi altında çok tuzağa düşürüldü, çok istismar edildi. DAEŞ'le mücadele önemliydi, ama DAEŞ’le mücadele adı altında yapılan istismarlar da çok önemliydi. Görülmeliydi. Bunlardan biri de, hatta en büyüğü de terör örgütü YPG/PKK. DAEŞ’le mücadele maske mazeretiyle YPG/PYD/PKK köpürtüldü, büyütüldü, konvansiyonel hale getirildi ve meşrulaştırılmak istendi.

Şimdi Irak’ta "Tartışmalı Bölgeler" de yuvalanıp duruyor?

Tartışmalı Bölgeler!

Ve bu bölgeler sadece Irak için değil, Türkiye için de çok şey ifade ediyor.