Abdullah Ağar: Olası F-16 Viper alınsa bile… Ege’de denge mi, üstünlük mü, yoksa hüsran mı?

Türkiye’yle uzun zamandan beri çekişen, YPG/PKK, FETÖ gibi terör örgütlerine sağladığı destek ve himayeyle büyük bir güven bunalımına ve ayrılığa neden olan, üstüne Türkiye’nin ABD’ye olan bağımlılıklarını bir baskı, bir biat, bir cezalandırma, hatta bir entrika aracı olarak kullanan ABD, yine eşgüdüm roller benimseyerek, Türkiye’nin hava savunma zafiyetlerini gidermek için Rusya’dan aldığı S-400 hava savunma sistemlerini gerekçe göstererek, Türkiye’yi F-35 programından çıkarmıştı.

Ancak Atlantik güvenlik oluşumunun;

- Görebileceği kuvvetle muhtemel zararlar,

- Tehlikeli eksen kaymaları,

- Paktın yaşayacağı kuvvet, kabiliyet, topografik ve stratejik zafiyetler,

- Pakt karşıtı gelişecek bağımlılıklar ve yaratacağı riskler,

- Bağımlılıktan çıkışın neden olacağı pazar kayıpları, arayış gibi pek çok gerekçe her iki taraf içinde de bazı çözüm arayışlarını ortaya çıkmıştı.

ABD tarafında bazı çevreler;

-  ABD’nin Türkiye ile yaşadığı bu gerilimin sadece burada kalmayacağını,

-  Süreci bir jeopolitik kopuşa taşıyabileceğini,

-  ABD’nin küresel hakimiyetine bazı zararlar vereceğini,

-  Jeopolitik çatlaklar ve gerilimler oluşturacağını,

-  Türkiye’nin gücünü, konumunu, kabiliyet ve kapasitesini, inisiyatiflerini ABD lehine kullanamayacağını,

-  Hatta Türkiye’nin gücünü, jeopolitiğini, bağlantılarını bazı blokajlar için kullanabileceğini,

-  Agresif hamleler yapabileceğini,

-  Karşıt eksenlerin, özellikle Rus jeopolitik aklının bu gerilimi Türkiye’yi sadece Atlantik’ten kopartmak için değil, kendi eksenine katmak için kullanacağını dile getirmişlerdi.

Sonuçta ABD açısından da sorunu menfaatleri doğrultusunda çözen, en azından kayıp üretmeyen, gerekirse öteleyici, hatta ABD’ye daha güçlü bir pozisyon sağlayacak bazı fırsatlar sunan bir formülle çözülmesi gerekiyordu.

Bu nedenle Türkiye’ye F-16 satışı ve modernizasyonu bir fırsat, hatta kârlı bir fırsat olabilirdi.

Sonuçta ortada 6-8 milyar dolarlık kârlı bir operasyon vardı.

Türkiye açısından ise;

-  Yaşayan sorunlar ve ürettiği risklerin ortadan kaldırılması, en azından aşağıya çekilmesi,

-  Gerilimin düşürülmesi,

-  Acil savunma ihtiyaçlarının karşılanması,

-  Halen devam eden sofistike bağımlılıklarda bir sorun yaşanmaması,

-  Daha iyi bir seviyede ilişki ve dengenin yeniden yapılandırılması,

-  F-35 için ödenen paranın bu projede kullanılması,

-  Çürükte olsa iyi bir bağ koruyucu, hatta olası onarıcı bir hamle olarak görülüyordu.

Bir yanıyla da ortada jeopolitik bir hasar vardı ve onarılması gerekiyordu.

Bu noktada Türkiye’nin elindeki Blok 30-40-50 F-16’ların Viper-Blok 70-72 seviyesine çıkartılmasına dair modernizasyon ve doğrudan alım iyi bir ara çözüm olarak görülüyordu.

İş bir süre karşılıklı iyi niyet açıklamalarıyla gitti, hatta ABD hükümeti kongreye yazdığı mektuplar ve tavsiyelerde de bu operasyonun ABD’nin de çıkarlarına uygun, NATO’nun geleceğine ve gücüne katkı sağlayacağını ifade edildi.

Süreç fena görünmüyordu.

Ancak sonradan ABD ipe yine un serdi. En azından senatörler kanadı.

Ön koşullar ve dayatmaları bir bir sıralamaya başladılar.

Bu dayatmalar ‘şimdilik’ üç başlıkta toplanabilir:

-  Türkiye bu F-16’ları Yunanistan’a ve Yunanistan’ın iddialarına karşı kullanmamalı,

-  YPG/PKK terör örgütüne karşı kullanmamalı,

-  İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üye olmasına engel olmamalı.

İt yese kudurur bu dayatmalara karşı acı acı gülüyor olmalısınız.

Ama bu daha bir girizgâh.

Çünkü almayı ve modifiye etmeyi düşündüğümüz F-16 Viper modeli uçaklar ‘bütün sorunlar aşılsa-alınsa bile’ Ege’de ABD eliyle bozulan 7’ye 10 oranını, bozulan teknolojik dengeyi karşılayamayabilir!

Bununla birlikte karşımızda son derece teknolojik, siyasi, ekonomik, kabiliyet ve kapasite seviyesi; yetenek, taktik kullanım becerisi; teknik destek, operasyonel ve fedakarlık ayakları olan bir fotoğrafla karşı karşıya kalacağız.

Bütün sorunlar çözülür, şayet bu F-16V alırsak -ki hâlâ yokuşun bin bir türlüsü var- Ege’de karşımıza çıkacak Yunan Rafele, Yunan F-16 Viper ve F-35’leriyle kapışmak zorunda kalacağız.

O zaman üç soru.

-  Alınsa bile aldığımız bu F-16V’ler dengeyi ve üstünlüğü sağlayabilecek mi?

-  Veya hangi seviyede bir katkı sağlayabilecek?

-  Peki zamanında elimizde olabilecekler mi?

Sanırım bunlara da çok kafa yorulması gerek.

Yarın teknik detaylar üzerinden devam edeceğiz.