Acıyı fırsata çevirmek yok!

Dünyanın en büyük üçüncü deprem felaketinin beşinci günündeyiz.

Acımız her geçen gün artıyor.

Elimizden gelenin fazlasını yapmak için gayret gösteriyoruz.

30 ülkeden yardım gelmeye devam ediyor.

Şu an için 16 bin 170 bin vefat eden, 64 bin 194 yaralı vatandaşımız var.

Yeni hayat mucizeleri beklemeye devam ediyoruz.

Millî yasımız devam ediyor.

TBMM’de OHAL oylandı.

Üç ay OHAL sürecinde olunacak.

Çarşamba günkü yazımda “Borsanın kapalı olmasının daha doğru bir karar” olduğundan bahsetmiştim.

Haftanın ilk günü BIST 100 endeksi, 4 bin 482,11 puana kadar gerilemişti.

Kayıplarını artıran endekste düşüş yüzde 5’i bulunca saat 10.12’de devre kesici uygulandı.

İşlemlerin 10.42’de başlaması sonrasında düşüş bu kez yüzde 7’yi aşıp endeks 4 bin 186'ya gerileyince devre kesici ikinci kez devreye girdi.

Yanlış alınan karar sonrası beklenen kapanma haberi geldi.

Borsa 14 Şubat akşamına kadar kapalı.

Ancak güven zedelendi!

Eşitlik kavramı bozuldu!

Borsanın deprem sonrası iki gün açık olması gerçekten yanlış bir karardı.

Deprem bölgesinde 381 bin 253 yatırımcıyı düşünmemek, 56 milyar TL’yi bulan birikimlerin erimesi kabul edilemez.

İkinci yanlış 6-7 Şubat işlemlerinin de iptal edilmemesidir.

Olağanüstü gelişmeler yaşandığında finansal piyasalar kapanabilir.

En son 17 Ağustos 1999 depreminde bunu gördük.

26 Ağustos’a kadar kapalı kalmıştı.

11 Eylül saldırısında bile kapanmıştı.

Bugün borsada 3,9 milyon yatırımcının yüzde 10'u deprem bölgesinde.

Millet canıyla uğraşırken işlem mi yapsın?

En doğru karar 6-7 Şubat’ta yapılan işlemlerin iptal edilmesidir.

Özellikle çimento hissesi alanların heveslerini kursaklarında bırakın.

Bakın çok yakında finansal kurum ve kuruluşlarda mutlaka görev değişiklikleri olacaktır.

Önemli olan VİCDAN.

Borsanın açık kalması, eşitlik ve hak adaletini ortadan kaldırmıştır.

Yatırımcının güveni sarsıldı.

Tekrar güven mi istiyorsunuz?

İPTAL EDİN İŞLEMLERİ.

Bunu bugün bu kadar büyük acıları yaşadığımız gün yazmazsak, bölgedeki yatırımcıların hakkını bugün aramazsak, ne zaman yazıp, ne zaman arayacağız?