Yangınları PKK ve Yunan ajanları mı çıkarıyor? Bakan İbrahim Yumaklı: “Küllere dönen her ağaç vatan toprağından çalınmış bir nefestir”
İsmi bile gereksiz bir tuzluğun “Klimalı odalardan yangın mücadelesi verilmez” diye sıkılmadan suçladığı Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, sahada yapılan mücadeleyi yönetirken yaptığı açıklamada, başlıktaki sözü sesi titreyerek söylediğinde çok fena oldum.
Bir takım ünlüler, siyasetçi adı altındaki isimler hakikaten bu ülkeye düşmanlar.
Tarım ve Orman Bakanlığı ekipleri, AFAD ve diğer ekipler canlarını dişlerine takmış mücadele ederken, onların moralini bozmak, ülkede birliği baltalamak için özel tutulmuş aparat bunlar sanki.
Müthiş bir mücadelenin ardından neredeyse iki haftadır süren orman yangınları iki şehit verilerek tamamen kontrol altına alındı.
Önceki akşam Tarım ve Orman Bakanımız İbrahim Yumaklı aradı.
Şehit yangın işçileri Ragıp Şahin’in cenaze törenine katıldıktan sonra Konya’da Şehit İbrahim Demir’in taziyesinden dönüyormuş. Çok ama çok üzgündü. Şehidin babasının ona söylediklerini aktarırken duygulanmamak elde değildi. Babası “Oğlum ormanlarımız bizim her şeyimiz. Senden 10 saat isteniyorsa sen 12 saat çalış, sakın bırakma” diyormuş.
Böyle bizim insanımız.
Ve bu canla başla mücadele sırasında Türkiye’deki bir takım ünlü oyuncu ve şarkıcıların haksız ve mesnetsiz karalamalarından duyduğu üzüntüyü de iletmek istediğini ifade etti.
Biri çıkmış “50 uçağımız olsaydı ciğerlerimiz böyle yanmazdı” demiş.
Orman yangınlarıyla mücadelede 105 helikopter, 27 uçak ve 14 İHA, 1786 arazöz ve su ikmal aracı, 2 bin 742 ilk müdahale aracı ve 831 iş makinesinin görev yaptığını, bunun şimdiye kadar ulaşılan en büyük filo olduğunu ama asıl mücadelenin karasalda, sahada yapıldığını anlattı.
AVRUPA’DAKİ EN BÜYÜK FİLODAN BAHSEDİYORUZ.
Cehalet başa bela tabii. Etkileşim için paylaşım yapıyor ama vatan, ülke, yapılan mücadele umurunda değil.
Bir sorsa ve araştırsa öğrenecek. Belki de öğrenmek istemiyorlar.
Oysa Bakanlıktan gelen ve her yerde yayınlanan bilgilendirmede de aynı konuya açıklık getiriliyordu:
“Hava araçları yalnızca destek unsuru; yangını söndüren asıl güç kara ekipleridir. Havadan yapılan müdahale, tepe yapmış ve yoğun enerjiye sahip yangınların gücünü kırmaya yönelik. Uçaklar ve helikopterler, alevlerin yoğunluğunu azaltarak kara ekiplerinin daha etkin çalışmasına olanak tanıyor. Ancak bu yöntem, yangını tamamen söndürmez. Her yangın farklı doğa koşulları ve değişkenler içerir. Bu yüzden her yangında hava müdahalesi istenilen sonucu veremeyebilir. Bu durumda kara ekipleri devreye girer ve mücadeleyi bırakmaz. Yangının kontrol altına alınması, söndürülmesi ve soğutulmasında esas güç: KARADAN MÜDAHALEDİR.”
Düşünün, üç günde eş zamanlı 624 yangın çıktı. Hepsi kontrol altında. Avrupa ve Amerika’da aynı anda yüzlerce yangın var. NASA haritasında görülüyor. Girit küle döndü. Katalonya feci durumda. Portekiz, İspanya, Fransa ve Yunanistan yanıyor. Hepsine Allah kolaylık versin. Korkunç. İnsanlık için bir felaket.
Sohbetimiz esnasında “Canla başla mücadelenin sonucunda, iki işçimizi şehit vererek çıkan yangınların tamamını kontrol altına aldık. Sönümlendirme çalışmalarını da bitirmek üzereyiz” bilgisini veren Bakan Yumaklı, “Orman köylüsü her şeyin farkında ve ormanını nasıl koruyacağını biliyor. Ama şehirleşmeyle ve ormanlık alanların içine girilmesiyle birlikte tehlike giderek daha da artıyor”dedi.
Hele şu bitmeyen mangal hastalığı.
Dikkatsizlik, vurdumduymazlık ve umursamazlık…
Bakan tekrar tekrar söylüyor:
“Ormanlık alanlar ve riskli bölgelerde çöp atmayalım, ateş yakmayalım, izmarit atmayalım, anız yakmayalım. Çünkü en ufak bir ihmal büyük felaketlere yok açabilir.”
En eğitimlisi bile aynı.
Bakanımız burada geçen yılki Akhisar’ın pek çok mahallesini küle çeviren yangını çıkaranın da bir emekli öğretmen olduğunu hatırlattı. Karaköy mahallesi yakınlarındaki ormanlık alanda “arıcılık yapma merakı” nı tatmin eden emekli öğretmen DB, arıları sakinleştirmek için duman kullanırken kuvvetli rüzgarı hiç hesaba katmadı ve korkunç bir yangının müsebbibi oldu.
Yangın ekiplerinin görev sınırlarında olmadığı halde yerleşim yerlerine de müdahale ettiklerini, oysa oradaki itfaiye ekiplerinin sorumluluk alanına girdiğini ifade ederek, Çeşme dâhil pek çok yerde yangının otların tutulmasından kaynaklandığını söyledi.
Bakan’a bu arada sosyal medyadaki bir takım komplo teorilerini sordum.
“Yangınları PKK ve Yunan ajanları mı çıkarıyordu?”
Bakan Yumaklı bunun doğru olmadığını, yüzde 85’inin insan hatasından kaynaklandığını söyledi.
“Peki, Gediz elektrik firması ile ilgili iddialar?”
“Onu sayın valimiz söyledi ama kuvvetli rüzgarda elektrik tellerinin çıkaracağı bir kıvılcımın kolaylıkla yangın çıkarmaya yetebileceğini söyleyebilirim. Şunu tespit etti sahadaki arkadaşlarım. Yanan bir alandan çıkan kor ve kıvılcımlar tam 1800 metre öteye sıçrayabiliyor.”
Ve hep yöneltilen bir soru daha:
“Yangın genellikle Kızılçam ormanlarında çıkıyor. Bu çam türü çok tehlikeli. Bu ağaçları süreç içinde kesip yerine yanması zor ağaç dikilmesini önerenler var. Ne dersiniz?”
Bakan bu soruyu hep duyduğunu ama Kızılçam ağacının Anadolu topraklarında 18 milyon yıldır var olduğunu, bölge ikliminin endemik bir türü olduğunu belirterek şöyle dedi:
“Şimdi Kızılçamların sağladığı bir ekolojik denge var. Tabiat boşuna bu bitkilere yol açmıyor. Eğer onları kesip başka ağaçlar dikersek bu kez de başka türlü iklim handikapları ortaya çıkabilir. Ama biz şunu yapıyoruz. Yanan bölgeleri yeniden Kızılçam fideleri ile ağaçlandırırken, çevresine geniş yapraklı ve yangına karşı dayanıklı ağaçlardan oluşan bir hat, yeşil kuşak oluşturuyoruz. Hem florayı koruyor hem de yangınların genişlemesinin önlemini alıyoruz”
Bakan İbrahim Yumaklı önümüzdeki günlerde kapsamlı bir analiz çalışması yayınlayacaklarını ve bunun içinde yangınların çıkış sebepleriyle ilgili de bir çalışma bulunacağını söyledi.
Evet, Bakanımız İbrahim Yumaklı ile off the record olanlar dışında konuşmamızın ana hatları bunlardı.
Şimdi gelelim bize ama önce onları anlatalım da aradaki fark iyice belli olsun.
Los Angeles’teki yangını unutmuş olamazsınız. Daha geçen yıl yaşandı. Aylarca sürdü ve söndürülemedi. Yaklaşık 13 bin hektar yerleşim yeri küle döndü, 157 bin ev tahliye edildi, 24 kişi hayatını kaybetti. Hollywood yıldızlarının en rağbet ettiği bölge olan Pasifik Palisades yangından en çok etkilenen bölgelerden biriydi. Aralarında Billy Crystal, Eugene Levy, John Goodman, Jeff Bridges, Mel Gibson, Paris Hilton ve Adrian Brody’nin bulunduğu pek çok ünlü sinema oyuncusunun evi cayır cayır yandı.
Ama hiçbiri çıkıp da Gülben Ergen’in açılışına destek verdiği “#HelpTurkey” gibi sosyal medyada #HelpUSA hashtag’i açmadı. O zaman Gülben’e dedim ki “Bu hashtag’i Türkiye’ye müdahale edilmesini isteyen FETÖ’cüler açtı, saçmalama” dedim ama hayatı, hatta evliliklerini bile trend olanın peşinde koşarak gerçekleştirdiğinden, benimle tartışmayı, sonunda da engellemeyi tercih etti.
Orada Şahan Gökbakar, Emre Kınay, Tarkan gibi ülkesiyle dayanışma içinde olmak yerine kavga eden oyuncular şarkıcılar olmadığı için onlar sahada canları pahasına mücadele eden yangın söndürme ekiplerine destek oldular.
Onları bizimkilerden ayıran farklar:
1-Okuyor ve bilgileniyorlar, cahil değiller.
2-Ülkelerini seviyorlar ve vatan sevgileri önce geliyor.
3-Yapılan işe ve mücadeleye saygı duyup destekliyor, yapıcı eleştirilerde bulunuyor ama genellikle iş bittikten sonra eksiklikleri eğer biliyorlarsa söylüyorlar.
4-Sık sık ne gibi katkı sunacakları üzerinde odaklanıp tek bir merkezin koordinasyonunda hareket ediyorlar. Geri zekalılar gibi ellerine yangın tüpü alıp ormana dalmıyorlar.
İşte son orman yangınlarında geçen yılki kadar olmasa bile yine aynı terane.
Cahillik başa bela. Nerede derken Kürt meslektaşı Ahmet Kaya’yı “Kürtçe şarkı söyleyeceğim” dediği için kafasına çatal bıçak fırlatıp linç edenlerle birlikte sahnede 10. Yıl marşı söyleyen kendisi de Kürt olan Mahsun Kırmızıgül fırlayıverdi iki haftadır devam eden orman yangınları üzerinde ahkam kesmek için.
Şöyle yazdı:
“50 yangın uçağımız olsaydı, ciğerimiz böyle yanmazdı…Yıllardır sadece izliyoruz bu yangınları. Her yıl daha fazlası yanıyor: Ormanlarımız, hayvanlarımız, evlerimiz, umutlarımız… Devlet “ mücadele ediyoruz” diyor ama yetmiyor.. Biz her yaz aynı acıyı, yaşıyoruz. Küresel ısınma dünyanın gerçeği artık. Ama talan, ihmal, rant… Hepsi bu ateşe odun taşıyor. Bu yangın uçakları alınmazsa gelecekte orman kalmayacak. Yazık çoook yazık…”
Şahan ve Gülben gitti derken Mahsun zuhur etmişti “kanaat önderi” olarak.
Kendisine hitaben yazdım ve yukarıdaki bilgileri aktardım.
Asla utanmadıkları için tweetini kaldırmıyor. Etkileşim almak hoşuna gidiyor çünkü. Film çekmek için sermaye arıyor sanırım. Tabii filmlerine sponsor olacak Hocaefendi’ler yok artık.
Dediğim gibi isimlerini sıraladığım kerametleri kendilerinden menkul, sinema ve müzik adına dünya çapında hiçbir eser, çalışma ortaya koyamayan bu ve benzeri kifayetsizler aynı prototip.
Muhalefetin ve onun emrindeki sanatçımsılarım orman yangınları üzerinden hükümeti yıpratacağım derken ülkesine zarar verdiğini anlayamaması ne acı.