"Atatürkçüyüm" deyip KKTC'yi yıkmak ve Kıbrıs'tan vazgeçmek...

0:00/ 0:00

Geçen günlerde emekli bir büyükelçinin, hem de bir siyasi partinin dış politika danışmanı olan bir şahsın, “Türkiye, Kıbrıslı Türklerin iç işlerine karışmamalı. Ada'ya yönelik çözümü Ada'daki iki toplum bulmalı” sözleri tüylerimi diken diken etti…

Müthiş bir hayal kırıklığı yaşadım…

Çok üzüldüm ve çok endişelendim…

Hangisine üzüleyim…

"Atatürkçüyüm" deyip Kıbrıs’tan vazgeçmelerine mi?

Kıbrıs’ta var olmanın “Millî Mesele” olmaktan çıkarılmaya çalışılmasına mı?

Verdiğimiz o kadar şehidin kemiklerinin sızlamasına mı?

Yediğimiz ambargolar nedeniyle Türk Milleti olarak yaşadığımız sıkıntılar ve yaptığımız fedakârlıkların çöpe atılmak istenmesine mi?

Annan Planı'nı, “Yes be annemleri” tecrübe etmiş bir Milletiz!

Şimdi yeniden bu kâbusun yaşatılmak istenmesine mi?

KKTC’nin bizzat bizim emekli diplomatımız ve siyasi parti genel başkanı danışmanı tarafından yok sayılmasına mı?

Bu söylemelerin Yunan-Rum söylemleri ile benzerlik göstermesine mi?

Yazık…

TÜRKİYE’NİN KIBRIS’TAN ÇEKİLMESİ DEMEK, KIBRIS TÜRKLERİ’Nİ YUNAN’IN ELİNE BIRAKMAK DEMEKTİR

Hatırlayalım…

1963 tarihinde Kıbrıs Türklüğünü tamamen yok etme planı olan Akritas’ı devreye sokan Yunan-Rum iş birliği 1974’e kadar 11 yıl boyunca aralıksız olarak Türk köylerini basmış, çocukları, yaşlıları, kadınları ve savunmasız tüm insanları soykırıma tabii tutmuştu.

Ada’nın o gün yüzde 30’undan fazla nüfusunu oluşturan Kıbrıs Türkü soykırımdan kaçmak için Ada’nın yüzde 3’ü civarında bir alanda dağlarda okulsuz, hastanesiz, yiyeceksiz ve işsiz şekilde neredeyse 11 yıl yaşamak zorunda kalmıştı.

Bu gelişmeler karşısında Türkiye, 1960 Garanti Antlaşmaları çerçevesinde, önce İngiltere'ye ortak müdahale teklifinde bulunmuştu. Türkiye, İngiltere'nin olumsuz cevap vermesi üzerine, Ada'daki Türklerin güvenliğini de dikkate alarak soykırımı durdurmak ve Türklerin toptan yok edilme planını devre dışı bırakmak üzere 20 Temmuz 1974 günü Barış Harekâtı’nı başlatmıştı.

Barış Harekâtı sonucunda Kıbrıs Türklüğü soykırımdan, Kıbrıs Adası ise Enosis yani Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması tehdidinden kurtarılmıştı…

Böylece Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakı önlenmiş, Kıbrıs Türk halkının varlığı da güvence altına alınmış ve Ada’nın yüzde 38'i Türk hâkimiyetine girmiştir.

BİZİM İÇİN ARTIK KIBRIS SORUNU DİYE BİR ŞEY YOKTUR

Şunu artık net olarak söylemek gerektir; Türkler için Kıbrıs sorunu 1974’de çözülmüştür.

O zamandan bu zamana Yunan ve Rum çeteleri ve askerleri tarafından hiçbir Kıbrıs Türkü’nün burnu dahi kanamamış, soykırım planları yerle yeksan edilmiştir.

Bizim için Barış Harekâtı’yla artık Kıbrıs sorunu diye bir şey kalmamıştı…

Devam edelim…

13 Şubat 1975 tarihinde Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulmuştu…

Barış Harekâtı ve Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin kurulmasına tepki olarak, ABD 1975'ten 1978 yılına kadar ülkemize ağır ambargo uyguladı.

Ambargo tasarısının altında o zaman iki yıllık genç senatör olan şimdinin ABD Başkanı Joe Biden vardı.

15 Kasım 1983’de Kıbrıs Türk Federe Meclisi tarafından alınan kararla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kuruldu. Cumhurbaşkanlığına efsane kahraman Sayın Rauf Denktaş seçilmişti...

Rum tarafıyla 1968’de Beyrut’ta başlayıp, bugüne kadar 55 yıldır devam eden müzakerelerde konuşulmamış konu kalmamıştır.

Müzakere sürecinde BM tarafının çözüm önerilerine "Evet" diyen taraf hep Kıbrıs Türk tarafı olmuş, ancak Rum tarafı anlaşmaya yanaşmamış, Kıbrıslı Türklerle ortak bir geleceği paylaşmayı reddetmiştir.

TÜRK İÇİN UTANÇ VERİCİ “YES BE ANNEM” KAMPANYALARI

Öyle ki 24 Nisan 2004'te Ada halkı iki toplumun bir hükümet ismi altında birleşmesini öngören Annan tasarısını oylamak üzere referanduma gitmiş, “Yes be annem” kampanyaları yapılarak referandumdan Türk kesiminden ağırlıkla "Evet", ancak Rum kesiminden "Hayır" sonucu çıkmıştır.

Tüm bu kronolojik yaşananlara bakarsanız, bugün Kıbrıs’ta sorun değil, Yunanistan ve GKRY’nin “TÜRKİYESİZ VE TÜRKSÜZ BİR KIBRIS” talepleri olduğunu görebilirsiniz.

Aslında Kıbrıs sorunu diye bize öğretilen olgunun Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması yani ENOSİS olduğu açıkça anlaşılmaktadır.

Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmadığı ya da en iyi ihtimalle Rum yönetiminde olmadığı hiçbir durum Yunan ve Rum ikilisi için çözüm değildir.

İstenen şey Türkiyesiz ve Türksüz bir Kıbrıs’tır. Bunu iyice anlamamız lazımdır. Kral çıplaktır!

Bakın size birkaç örnek vereyim; daha 17 Mayıs 2022 tarihinde Yunanistan Başbakanı Miçotakis ABD Kongresi’nde yaptığı konuşmada, “Kıbrıs Helenizmi 48 yıldır acı çekiyor” diyerek Enosis hayallerini, yani Kıbrıs’ın Yunanlaştırılması ve Yunanistan’a bağlanması hedefini muhafaza ettiklerini hiç çekinmeden itiraf etmiştir.

GKRY lideri Anastadiadis ise 28 Ağustos 2022’de “İki devlet modelini asla kabul etmeyeceğiz” demiştir...

Yunan Başbakanı başta olmak üzere tüm Yunanistan yöneticileri de benzer şeyleri söylemektedir.

ABD de iki devlet modeline, yani KKTC’ye karşıdır...

KKTC’NİN TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATINA ÜYE OLMASI ARTIK MÜZAKERE DÖNEMİNİ KAPATMIŞTIR

1983’de Kıbrıs Türkleri kendi devletlerini kurmuş ve KKTC de 11 Ekim 2022’de Semerkant’ta yapılan tarihi zirveyle Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olmuştur. Artık geri dönüş yoktur. En genç Türk Devleti olan KKTC’nin yaşaması ve güçlenmesi hedefimiz olmalıdır.

Bugüne kadar Türk tarihi, Türklerin kurdukları devleti kapısına kilit vurduklarını ve kilidini de götürüp başkasına verdiklerini kaydetmemiştir.

ATATÜRK’ÜN MİRASI KIBRIS

1937’de, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, subaylara, "Kıbrıs belki Mîsâk-ı Millî sınırları dışında kalmıştır ama bizim için çok önemli bir adadır. Düşman eline geçmemesi lazım yoksa bütün ikmal yollarımız kapanır" demişti...

Atatürk’ün Kıbrıs’a verdiği önem ortadadır.

İşte hem "Atatürkçüyüm" diyeceksiniz hem de "Kıbrıs’a karışmayalım", yani "Çekilelim" diyeceksiniz…

İnanamıyorum…

Kıbrıs Türkü’nü soykırımdan kurtaran Türkiye’nin şimdi onları kendi hallerine bırakması demek, Kıbrıs Türkü’nü ve KKTC’yi Rum’un, Yunan’ın eline bırakması demektir.

Kıbrıs’ı "Kıbrıs’ta iki topluma bırakalım" demek; kanla, emekle, fedakârlıkla imzaladığımız Lozan Antlaşması'nın 16’ncı maddesini, 1960 Garanti Antlaşmalarını yok saymak, KKTC’yi resmen "kapatalım" demektir.

Bunu söyleyenleri ve yapmaya kalkanları Türk milleti asla affetmez. Bunlar Rum ve Yunan söylemleridir.

Bunlar kabul edilemez, sindirilemez sözlerdir...

Türkiye bunca şehit vermiştir.

Kıbrıs Barış Harekâtı yüzünden 1974 sonrasından itibaren Türkiye sürekli ambargo yemiştir.

Doğu Akdeniz meselesi ve Kıbrıs meselesi nedeniyle hâlâ ABD’den yaptırım uygulanmasına maruz kalmasına devam etmektedir.

Türkiye bu kadar fedakârlık yaptıktan sonra Türk halkı bu kadar boğazından kesip canını kanını verdikten, bütün bu ambargolara karşı koyduktan sonra birisinin çıkıp "Biz Kıbrıs’ı terk ediyoruz. Buradan çıkıyoruz" demesi onurlu bir Türk’e, Atatürkçü bir Türk’e yakışmaz ve sindirilemez.

ŞEHİTLERİN HAKKI BİZE HARAM OLUR

Türk milletinin artık ne vereceği bir karış vatan toprağı ne de verecek bir damla vatan suyu vardır. KKTC bağımsız bir devlet olarak gittikçe güçlenmektedir.

KKTC’nin Türk Devletler Teşkilatı’na gözlemci üye olması da çok önemli bir aşamadır.

KKTC, Türkiye ile birlikte bütün Türk dünyasının denize açılan bir kapısıdır.

Kıbrıs artık sadece Türkiye’nin değil bütün Türk dünyasının meselesidir…

KKTC’ye karşı olanlar, Türk dünyası oluşmasına da karşıdır…

KKTC, zengin yer altı kaynaklarına sahip Türk dünyasının Dubai’si olma potansiyeline sahiptir.

Şimdi bazıları Yunan’ın, Avrupa’nın, Amerika’nın baskısıyla çıkıp açıkça “Kıbrıs’tan çekilelim” diyor!

Bunu söylemek bile utanç vericidir.

Bu söylemlere uyarsa Türkiye, şehitlerimizin hakkı bize haram olur.

Türk milletinin gelecek nesillerinin bize mirası da haram olur.

Kıbrıs ve Mavi Vatan gelecek nesillerin bize mirasıdır…

HİZMET ETTİKLERİ YER TÜRK MİLLETİNİN DÜŞMANLARI

Kıbrıs, Adalar Denizi, Doğu Akdeniz, Karabağ, Libya, Suriye ve Irak’ta, Türk millî hak ve çıkarlarını değil de ABD, AB ve diğer dış güçlerin çıkarlarını gözeten kişileri şiddetle kınıyorum.

Böyle kişilerin Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil etmiş olmasından ve hâlâ Türkiye hakkında görüş bildirmesinden büyük hicap duyuyorum.

Bunların ağzına asla Atatürk’ü almaması lazım...

UYAN TÜRKİYEM!