"Bir Bilen"den "Bir Bölen"e siyaset

Meral Akşener, Selanik göçmeni bir ailenin kızı olarak 1956 yılında doğmuş. 1979’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden mezun olarak 1982 yılına kadar öğretmenlik yapmış. Ardından da Yıldız Teknik Üniversitesi'nde araştırma görevlisi olup doktorasını tamamlayarak doktor öğretim görevlisi olarak çalışıyor.

1994 seçimlerinde Yalım Erez’in önerisiyle Kocaeli Büyükşehir Belediyesi için DYP’den aday yapılıyor. Sonra DYP milletvekilliği dönemi var. Tansu Çiller ile yakın çalışma arkadaşı olarak Çiller ailesi ile yakınlaşıyor. Sekiz ay İçişleri Bakanlığı yapıyor. DYP sonrasında bir ara AK Parti kurucuları arasına ismini yazdırmış sonrasında kamuoyunun çok bilmediği bir sebeple kurucu olmuyor. Ben konuyu bilen birisine sordum. Meral Hanım kurucu olmak için ısrarcı oluyor. Ancak, Millî Görüş hareketinden ileri gelenler tarafından önlerine koyulan bazı belgelerle kurucu olması uygun görülmüyor. Yani AK Parti kuruculuğundan vazgeçen kendisi değil. Bunun üzerine Afyon’daki AK Parti’nin toplantısına Hüseyin Çelik ile birlikte gidecekken gitmiyor. Sonrasında MHP’de siyasetine devam eden Akşener, Grup Başkanvekilliği yapıyor.

Sonrasında MHP'den muhalif olarak ayrılanlarla İYİ Parti’yi kurdu. İYİ Parti ilk girdiği seçimlerde yüzde 10 oy aldı. Bazı araştırmacılar, kamuoyuna araştırma servis edenler, yüzde 22’lerden, yüzde 18’lerden bahsediyordu. Sonuç olarak, Halep oradaysa arşın da seçim sandığı idi. Üstelik Akşener, Cumhurbaşkanı adayı olarak partisinin yüzde 30 altında oy almıştı. Şimdilerde cumhurbaşkanı adayı olmamasının bir sebebi de her parti ayrı aday çıkarsa, İYİ Parti Genel Başkanı olarak geriye düşecek olmasıdır.

Nitekim, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olmasına itirazı da tabanının oraya kayma eğilimidir. Muhalefetin ya da Millet İttifakı’nın en büyük partisi, Genel Başkanı olarak Kılıçdaroğlu aday olduğu takdirde İYİ Parti tabanı oraya doğru kayıyor. Bu durum da siyasette tabanı tam olarak oturmamış olan İYİ Parti için ciddi bir risk olarak karşılarında duruyor.

Akşener’in İmamoğlu aşkı da biraz buradan geliyor. İYİ Partili siyasetçiler, ‘’Kazanamayacak aday’’ eleştirileri üzerinden Kılıçdaroğlu’nu yıpratıyor. İmamoğlu’nun önünü açıyorlar. Ancak, burada kendileri için aşırı riske girerek bir kumar da oynuyorlar.

Siyasette risk faktörleri her zaman vardır. Risk alan siyasetçiler de öne çıkar. Geçmişte bunun örneklerini çok gördük. En somut örneği de Erdoğan’dır. Ancak, tabanı tam oturmamış İYİ Parti ve CHP’nin adayı olarak bilinen İmamoğlu birlikteliğinden bir başarı hikâyesi çıkmaz. İstedikleri kadar ‘mağduriyet’ üzerinden başarı hikâyeleri yazılsın, tutmaz.

Ayrıca, Akşener’in 24 Haziran 2018 seçimleri öncesi ortak adaylık için düşünülen Abdullah Gül’e itiraz edip kendisinin aday olması gibi şimdi de İmamoğlu ismini öne sürerek yine ortaklığa ‘halel’ getiren birisi olarak öne çıkıyor.

Altılı Masa’nın ortaklığını bozacak bir isim olarak da Akşener ismi öne çıkıyor. Bu durum, her ne kadar Türkiye’nin ikinci partisi olma yönünde bir irade ortaya koysa da Akşener ve partisinin siyasetten silinmesine de yol açabilir. Benden söylemesi, kurnazlıkla sonuç alabilirsiniz ancak sürekli sonuç almayı beklerseniz bir yerde takılır kalırsınız.

Yasaklı olduğu dönemde Demirel’den bahsedenler isim vermemek için "Bir Bilen" diye bahsederlerdi. Şimdi, geçmişte Demirel’in partisinde de uzunca zaman siyaset yapan Akşener için "Bir Bölen" ismi kullanılmaya başlandı.

‘’Dün MHP’yi böldü, şimdi de Altılı Masa’yı bölüyor’’ diyorlar.

Haklılık payları da yok diyemeyiz sanırım.

Bir eleştiri de Kılıçdaroğlu’na. Kendi partinin değil de diğer partilerin önünü açarsan, bir noktadan sonra hem kendine hem de partine zarar verirsin.

BATILI ÜLKELER, ASALA’DAN DESTEĞİNİ ÇEKTİKLERİ GİBİ  PKK’DAN DA ÇEKER Mİ?

Birinci Dünya Savaşı ve sonrasındaki Millî Mücadele esnasında biz işgalci emperyalist ülkelerle savaşırken Ermeniler bize arkadan saldırmış çoluk çocuk katletmişlerdi. Biz düşmanı kovduktan sonra da Talat Paşa, Sait Halim Paşa ve Cemal Paşa gibi birçok Osmanlı paşası Ermenilerce suikast düzenlenerek öldürülmüşlerdi.

Ermeniler sonra tekrar Agop Agopyan isimli bir Ermeni tarafından kurulan ASALA ile cinayet ve katliamlarına devam etmişlerdi. Burada tek tek cinayetlerini anlatmaya gerek yok.

ASALA, Batılı emperyalist ülkelerce desteklenen bir örgüttü. Bizim konsolosluk ve büyükelçiliklerimize saldırılar düzenliyorlar batılı ülkeler de bunlara göz yumuyordu. Taa ki Orly Havalimanı saldırısına kadar.

Orly Havalimanı’ndaki katliamla ASALA, THY bürosuna patlayıcı bomba koyarak ikisi Türk, dördü Fransız, biri Amerikalı ve biri de İsveçli sekiz kişiyi katletmiş, 55 kişiyi de yaralamıştı.

Bu saldırı sonrasında ASALA’ya destek veren Batı, desteğini çekmiş, sonrasında da ASALA yerine PKK’ya destek vermişler, onu büyütmüşlerdi.

Paris’in altını üstüne getiren PKK’lılara verdikleri desteğin neye mal olabileceğini görüp, Batılı ülkeler PKK’ya da destek vermekten vazgeçebilirler mi?

Geç bile kaldılar. Pislikle uğraşırsanız üzerinize sıçrar...