En düşük emekli maaşı asgari ücreti yakalar mı?

2023 sonunda ülkemizdeki emekli sayısı 16 milyon 30 bin 256 kişiye ulaştı.

31 Mart 2024 seçimlerinde kayıtlı 61 milyon 441 bin 882  seçmen sayısının yüzde 26’sı emeklilerden oluşuyor. Yani sandığa giden her 4 seçmenden biri emekliydi.

Emeklilerin beklentisi “en düşük maaş, asgari ücret kadar olsun” diye ifade ediliyor.

Türkiye’de “üretim, istihdam, ihracat” sorunu yok; ama “maaş sorunu” oluştu.

Bana sorarsanız; “Beşeri planda en önemli alan savunma sanayisi, terörle mücadele ve adalet” diye sıralarım. Kaldı ki Amerika ve AB medyası özellikle denizlerde gerçekleşen savunma yatırımlarıyla Türkiye için “Yeni süper güç olabilir mi?” yorumlarını yapmaya başladı. Bu bağlamda konuyla ilgili geniş çaplı bir analiz yayınlayan The National Interest "Türkiye, bir sonraki uçak gemisi süper gücü mü?" başlıklı bir analiz yayınladı.

Siyaset kurumu “toplum ile” vardır.

Şu an siyasetten en önemli beklentiler;

1)Enflasyonun yavaşlaması ve bitmesi, marketlerdeki ürünlere her hafta/ay düzenli zam gelmemesi, fiyatların sabit kalması

2)Emekli maaşlarının dengeli hâle gelmesi

3)Sürekli gündem olan kronik sorunların artık çözülerek gündemden kalkması; süresiz nafaka, başıboş sokak köpekleri ve saire…

Peki, en düşük emekli maaşı en azından asgari ücreti yakalar mı? Daha yüksek emekli maaşları da buna göre orantısal ve dengeli artar mı?

Ekonomi kurmayları ile görüştüğümde “ana hedef enflasyon” diyorlar.

Bununla birlikte maaşlarda denge sağlanacağını ve emekli maaşlarının asgari ücretle orantısal seviyelere gelmesinin hedeflendiğini belirtiyorlar.

Sokağın sesine gelince...

Yerel seçimlerde duyulan sesler şu anda yerini bekleyişe bıraktı.

Vatandaşın Recep Tayyip Erdoğan’a güveni tam ve kendisi yine “en çok itimat edilen lider” pozisyonunda!

Ak Parti’den beklenen en önemli gelişme ise “bayrak değişimi” diyebilirim.

Seçimin üstünden 1 ay geçti, ama bu konu unutulmadı; yani özellikle Ak Partili seçmen “koltuklardaki bazı isimlerin” değişmesini istiyor.

Ben burada isim zikrederek kimseye haksızlık yapmak istemem.

Ancak, “Bakanlıklarda iki koltuk, MYK’da 5-6 koltuk, bürokraside gözle görülür değişim” beklentisi üst düzeyde diyebilirim.

 “ERDOĞAN-ÖZEL BULUŞMASI”

Siyasi iklimin yeni yol haritası şekilleniyor. İki büyük partinin genel başkanının bir araya gelmesinin kodları var:

1)Özgür Özel, “amasız, fakatsız” takdire şayan bir iş yaparak CHP’nin uzun süre gelenek haline gelen “Külliye düşmanlığı” fikrini yıktı.

2)Özel’in randevu çağrısına anında olumlu yanıt geldi. Böylece Recep Tayyip Erdoğan’ın kapısının herkese açık olduğu, muhatap diyalog istediği müddetçe de kapanmayacağı daha net anlaşıldı.

3)”Külliye’ye giden CHP’li” avcılığı son buldu

4)”Çankaya da Külliye de devlet mekânı” olduğu için ideolojik ayrım azaldı, bir müddet sonra da iyice normalleşecektir.

Görüşme çok geniş yelpazede olacak.

Ekonomiden dış ilişkilere, hukuktan eğitime pek çok başlık açılacak.

Bunlar “tek seferlik görüşme ile” tamamlanamaz, buradan “kararlar” çıkmaz.

Erdoğan-Özel görüşmesinin en az birkaç tur gerçekleşmesi Ankara kulislerinde konuşuluyor.

Görüşmeler rutin ve geleneksel hâle gelir mi?

Bunu Özgür Özel’in tavrı belirleyecektir.

“İYİ PARTİ’DE NELER OLUR?”

Meral Akşener’in yerine artık Müsavat Dervişoğlu genel başkan oldu.

Parti içinde önemli isimlerle yaptığım istişarelerden çıkardığım özet:

1) Partide Akşener ekolünü Müsavat Bey temsil ediyordu. Koray Aydın daha çok “ittifaklar” çerçevesinde hareket edecekti.

2) ”Hür ve müstakil” söylemi güçlü devam ederse İyi Parti toparlanır.

3) İttifaklara dâhil olunursa her şey baştan başlar, sarmal içine girer.

4) Çok büyük bir kriz çıkmazsa Akşener dönmez, ama parti biraz güçlenir ve ardından da büyük bir kriz çıkarsa “Evine dön abla” sesleri yükselebilir. Akşener de buna kayıtsız kalmaz.

“AKŞENER'İN SON KONUŞMASI”

Genel Başkan olarak son konuşmasını yaptı.

19 dakika konuştu, özet bir veda konuşmasıydı.

İsim vermedi, ama imâ ederek şunlardan bahsetti:

*Geri dönüş sinyali vermedi

*Hedef tahtasına konduğu için altılı masaya sitem etti

*Parlamenter sistem vurgusu yaptı, Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığının yanlışlığını yine belirtti (Dediğim gibi isim vermedi, ama kim olduğunu herkes anladı)

*Masadan kalkma ve oturmaya atıf yaptı

*CHP ortaklığının kendilerine yaramadığını belirtti

*2015 MHP kongresini hatırlattı

*Yahya Kemal Beyatlı’nın Mohaç Türküsü şiirinden dizelerle konuşmayı bitirdi.

“ÖZHASEKİ, LAF DEĞİL İŞ ÜRETEN ADAM”

Kendisini yıllardır tanırım, takip ederim; tâ Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığından beri “iz bırakan” işlere imza attı.

Çok konuşmadı, öz konuştu; ama çok iş yaptı. Abartmadı, algı ajanslarına tevessül etmedi. Dümdüz oldu, dümdüz yürüdü.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki şu anda 1240 şantiyede 110 bin kişilik işçi ordusuyla çalışıyor.

4 bin 333 köyde, çelikten köy evi inşa ediliyor.

2024'te 200 bin konut hak sahiplerine teslim edilecek.

Afet bölgesinde 395 bin 220 konut ve 36 bin 244 ticari alanın inşası sürüyor.

Afetten zarar gören şehirlerin altyapıları için 64 milyar TL hibe veriliyor.

Şehir merkezleri ve buraya çıkan ana caddeler bakanlıkça onarılıyor.

Yüzyılın afetine rağmen şehirlerimiz ayağa kalkıyor, çelme atmaya çalışanlara rağmen..

Bakan Yardımcıları da vâr güçleriyle, gecelerini gündüzleri kata kata çalışıyorlar.

Özellikle Refik Tuzcuoğlu şehircilikten deprem bölgelerine kadar pek çok alana hâkim vaziyette…

Refik Bey’in Cumhurbaşkanımızın da okuduğu şiiri hakikatin kendisidir.

SON SÖZ: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Refik Tuzcuoğlu’nun kaleme aldığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından “Ne güzel söylemiş şair” diyerek okunan bu mükemmel eserle yazımı tamamlıyorum:

“Dağlarda kar olsa da baharımız var bizim

Sahra’da çöl olsa da serâbımız var bizim 

Siyah bir kâbus gibi karartsa tüm âfâkı

Yolumuza mihmandar hilâlimiz var bizim

Gür çıksa ne olur nâdânın baykuş sesi

Gök kubbeyi titreten ezanımız var bizim

Terakkî sanıyor çıktım dediği fezâyı

Arş’ta yüce makamda dergâhımız var bizim

Aldırma serkeşin külhân-ı dünya tavrına

Hadsizlere had koyan heybetimiz var bizim

Bâkî kalacak bilir şu üç günlük saltanat

Asırlara hükmeden tarihimiz var bizim

Namert elinde top tüfek olsa ne gam

Mehmetçik namıyla serdârımız var bizim

Aziz millettir, ayağına vurulmaz pranga

Hürriyete can veren şühedâmız var bizim

Murâd etse Kerbelâ’yı bin uğursuz sırtlan

Bir pençede kahreden Murtezâmız var bizim

Zalimin kibrinden hâvf eylemeyin dostlarım

Alemlerin sahibi Allah’ımız var bizim”